Dilerseniz öncelikle tarihsel bir gerçekten söz edelim. QWERTY klavye, dünya üzerindeki hiçbir dile uygun bir klavye değildir. Bir dilde bir kelime QWERTY klavye ile kolayca yazılabiliyorsa bu sadece tesadüften ibarettir.
Hemen nedenini açıklayalım: Christopher Latham Sholes, bugün 'daktilo' olarak bildiğimiz aleti icat ettiğinde büyük bir sorunla karşılaştı. Harfleri hızlı yazmak için daktilo tuşları üzerine dağıtan Sholes, bu hızın hiç de iyi olmadığını gördü. Nitekim birbirine çok yakın zaman diliminde ve mesafede basılan tuşların kolları sıkışma yapıyordu. Bulabildiği en iyi yöntem ise kulanılması muhtemel harfleri olabildiğince birbirinden uzak tutmak oldu. Anlayacağınız bugün kullandığımız Q klavye, İngilizceyi hızlı değil tam aksine yavaş yazmanız için geliştirilmiştir.
Buraya kadar her şey tamam. Peki, madem bu klavye bizim hızlı yazmamıza engel oluyor; neden vazgeçemiyoruz? Neden daha pratik görünen yeniliklere kapalıyız? Neden daha hızlı yazmaya yönelik tuş dizilimli klavyeler bir türlü hayatımızda yer etmiyor? Beraber 3 farklı fikir yürütelim isterseniz...
Alışkanlıklar
Daha farklı analizler yapılmadan ilk bahsedilmesi gereken konu olduğuna eminiz. Ülkemizde uzun süreli çalışmalar sonrasında İhsan Sıtkı Yener başkanlığındaki bilim insanları F klavyeyi geliştirdiler. Türkçenin çok daha hızlı ve eli yormadan yazılmasına imkan veren bu klavyenin akıbeti hepinizin malumu... Bir süre devlet dairelerinde zorunlu olması üzerine pilot program geliştirilen ve işleri sekteye uğratınca vazgeçilmiş bir projenin öğesi oldu. Keza okullardaki laboratuvarda, tesadüfen 1-2 masada bulunan F Klavyeden kaçanlardan biri belki de sizdiniz.
İnsan aynı işlevi görebilecek olan ve zaten bildiği bir şeyi, onu daha iyi yapabilecek olduğu yeni bir alternatife yeğliyor. Burada mevzunun kolay veya zor yazmak olduğunu hiç sanmıyoruz. Duruma 'cuk' oturacak bir örnek verebiliriz: Hepimiz akıllı telefonlara geçmeden önce rakamlara entegre edilmiş T9 yöntemiyle ve adeta jet hızıyla mesaj yazıyorduk. Blackberry ve benzeri telefonların klavyesine ilk başta nasıl burun büküldüğünü hatırlıyor musunuz? O dönem telefonlarda da klavye ile daha hızlı yazabileceğimiz kimsenin umrunda değildi. Nitekim alışkanlıklar, vazgeçebilene kadar baldan bile tatlıdır.
Rakipler
Alışkanlıklarımızı bir kenara bırakamayışımız işin bir gerçeği. Peki ya rakipler? Dvorak Klavyesi'nden ülkemizde geliştirilen F klavyeye kadar birçok farklı klavye denendi. Neredeyse tamamına yakını da bilimsel olarak hızlı yazma iddiasını kanıtlamış durumdaydı. Demek ki Q klavyenin yerini alabilecek olan şey 'bir başka klavye' değildi. Peki ya diğerleri? Q klavyenin yerini almak isteyen ürünlerden aklınızda kalan veya 'ya şu tutsaydı keşke de herkes kullansaydı' dediğiniz bir şey geliyor mu aklınıza?
Bizim aklımıza ilk gelen son dönemlerde geliştirilen ve elinize taktığınız eldiven vari bir bluetooth cihazla herhangi bir fiziksel klavyeye ihtiyaç duymadan yazabileceğiniz Tab isimli cihaz oluyor. Yukarıdan videosunu izleyebileceğiniz bu cihazın 'özünde' zaten bir klavye olmasına ne demeli? Keza buna benzer fahiş fiyatlı hologram klavyeler de üretildi. Ancak büyük resme bakınca bunların hepsi Q klavye temelli cihazlar ve bir türlü 144 senelik bu efsanenin yerini alamıyorlar.
Radikal Fikirler Henüz İşe Yaramıyor
Klavyenin yerini alması için belki de üretilebilecek yegane çözüm, elleri işin içinden çıkarmak olacak. Bu bağlamda yaklaşık 10 senedir üzerinde çalışılan bir 'speech to text' teknolojisi mevcut. Mevcut akıllı telefonların neredeyse tamamında yer alan bu özelliği kullanmak oldukça basit: Siz konuşuyorsunuz, telefonunuz da bunu yazıya döküyor. Peki, sizi yanlış anladığında ne oluyor? Yine elinizi kullanarak yanlış kısmı silip tekrar yazıyorsunuz. Tüm bu yeni fikirler zaman kaybını ve gereksiz eforu da beraberinde getiriyor.
Belki de önümüzdeki süreçte Q klavyenin yerini alabilecek tek bir proje söz konusu olabilir: Beyin dalgalarınızı algılayarak düşündüğünüzün sorunsuz olarak yazıya dökülmesi. Daha önce bu konuda çeşitli çalışmalar yapılmış olsa da halen kusursuz bir formül üretilmiş değil.
Siz ne dersiniz; Q klavyenin hayatımızdan çıktığı günü biz mi yoksa torunlarımız mı görecek? Ya da kim bilir; belki de zaman var oldukça Q klavye de hayatımızda yer etmeye devam eder.