1918 yılında yaşanan İspanyol Gribi salgını hakkında bugün daha fazla şey bilmemize rağmen her şey aydınlanmış değil.
Hastalığa sebep olan gen dizilimini 2005 yılında Ann Reid ile birlikte keşfeden Jeffery Taubenberger, hala konuyla ilgili pek çok sorunun cevap beklediğini söylüyor.
Hastalıkla ilgili araştırmalar pek çok ilginç bilgiyi de ortaya çıkarttı.
En Sağlam Yaş Grubu Öldü
Hastalık en çok 20-40 yaş aralığındaki insanları vurdu. Pek çok ailenin gelir getiren, eve bakan bireyleri hayatını kaybetti. En çok da erkekler ve hamile kadınlar hastalıktan etkilendi.
Hastalığın bu grubu etkilemesinin sebebi henüz bilinmiyor, ancak yaşlıların bu virüse 1830'lardaki salgından dolayı bağışıklıklarının daha fazla olduğu, çocukların ise doğrudan virüse karşı bağışıklık geliştirdiği varsayılıyor.
Ölüm Oranları Ülkeler Arasında Değişiklik Gösteriyordu
Pek çok hastalık için ölüm oranı ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. İspanyol Gribi'nde ise özellikle Asya ve Afrika'da yaşayan insanlar çok acı çekmişlerdi. Asyalı bir hastanın hayatta kalma ihtimali, Avrupalı bir hastanın hayatta kalma ihtimalinin 30'da 1 i kadardı. Avrupa içinde de ülkeler arasında çok ciddi farklar vardı. Danimarka'da nüfusun yüzde 0,4'ü hastalık sonucu yaşamını yitirirken, Macaristan'da bu oran üç katına çıkıyordu. İstatistikler üzerine yapılan çalışmalar bu durumun sebebi olarak sosyo ekonomik farklar olduğunu söylüyor. Paris'te ise en çok ölümler zengin mahallelerinde yaşanmıştı ancak ölenler zenginler değil, çatı katlarda kalan hizmetçilerdi.
Ölümlerin Tek Sebebi Solunum Yolu Hastalıkları Değildi
Hastalığa yakalananların kızıl-kahve renge dönen yüzleri hastalık ilerledikçe maviye, öldüklerinde ise siyaha dönüyordu. Çoğu vakada hastalığın kendisi değil, akciğerlerde oluşturdukları yaralardan vücuda giren zatürre ölüm sebebi oluyordu.
Hastalarda saç dökülmesi, baş dönmesi, uykusuzluk, görme ve işitme kaybı da sık rastlanan şikayetlerdi. Hayatta kalanlar da virüs sonrası depresyona giriyorlardı.
Grip salgını sonrası başka hastalıklardan kaynaklı ölümlerde artış gözlemlemek bugün de sık rastlanan bir olgu.
Kamu Sağlığı Alanında Değişikliklere Yol Açtı
Öjenik, yani soy arıtımı inancında olan kişiler, alt soylara tabi olanların ve geri ırkların bu hastalıktan etkilendiğini söylüyor, bunu kurbanların suçu olarak görüyorlardı. Salgının pek de soya takılmadan herkesin sonu olması, bu teorinin zayıflamasında etkili oldu. Zenginler ve elitler daha az etkileniyordu, ancak onların arasında da çok sayıda ölüm vardı. Bireysel önlemlerin yetmediğini, soruna toplumsal seviyede müdahale etmek gerektiği anlaşıldı.
1920'lerden itibaren kamuda da bu mantalite değişiminin etkisi görüldü. Hasta takipleri iyileştirildi, ücretsiz sağlık hizmeti verilmesi fikri benimsendi.
Toplumları Derinden Etkiledi
Salgının en çok hangi kesimi etkilediğini bilmiyoruz, ancak her kesimde büyük etki yarattığı kesin. Güney Afrika'da kimsesiz çocuk sayısı o dönemde 500 bini bulmuştu.
Virüsle anne karnında tanışan bireyler ise eğitimlerini tamamlama ve iyi bir iş bulma konusunda daha başarısızken, hapse girme ihtimalleri daha yüksekti.
Bazı araştırmacılar, 1920'lerin büyük nüfus artışını bu hastalığa bağlamıştı: Onlara göre hayatta kalabilen güçlü bireyler daha yüksek oranda ürüyordu.