İnsanlığın bugüne kadar yarattığı en iyi hikaye olarak düşünülen eserlerin başında, Antik Yunan şairi Homeros'un 'Odysseia Destanı' geliyor. Yunan destanlarına mahsus altılı dizelerden ve toplamda da 12 bin mısradan meydana gelen destanda, cesur ve kurnaz kahraman Odysseus'un Troya Savaşı sonrasındaki serüvenlerine şahit oluyoruz... Ve işte bu destan, binlerce yıl sonra bile hala kültürel bir zirve noktası olarak görülüyor!
Dante'den James Joyce'a ve Margaret Attwood'a kadar pek çok yazar, Odysseia destanından ilham aldı. Halbuki destanın baş kahramanı Odysseus, söz konusu destanda ismi geçen çok sayıda tanrının ve canavarın arasında basit-sıradan bir işi başarmaya çabalıyordu. Zira yepyeni ya da muhteşem bir şey keşfetmek değil, 10 yıl süren bir savaştan sonra sadece ve sadece evine dönmek istiyordu.
Nitekim, kaleme alınışından 2700 yıl sonra bile kültürümüzde bu denli önemli bir yere sahip olmasının sebebi belki de budur. Burada anlatılan hem büyük, hem özel, hem geniş kapsamlı, fakat aynı zamanda en küçük detaylara dahi yer veren bir hikayedir! (Deniz Perisi Kalypso'nun yaşadığı mağaranın önünde yetişen çiçeklerin, koyun tüylerinin yumuşaklığının tarif edilmesi vb.)
Hikayede, daha önceleri kendisini var eden şeyleri kaybetmiş bir erkek olmanın ne anlama geldiği anlatılıyor. Odysseus; eşinden uzak bir koca, oğlunun büyüdüğünü göremeyen bir baba, savaşı sona ermiş bir asker, ülkesinden ayrı bir kral, adamları ölmüş bir lider ve oğlunun öldüğünü sanıp hayata yürek acısıyla veda eden bir annenin oğludur. O bir yolcu, korsan, maceraperest ve mültecidir.
Dahası bu destanda yalanlar, abartılar ve palavralar havada uçuşur ve hikaye anlatmanın özelliği, dinleyiciye sorulur. Odysseus'un hikayesi bazen kendisi, bazen de ozanlar tarafından anlatılır.
Siren kızlarının şarkısını yalnızca o işitmiştir. Emrindeki adamları ise, kulaklarını balmumuyla tıkamıştır. Zira Siren kızlarının şarkısı, insanları ölüme sürükler.
Odysseia destanı, baş kahramanı Odysseus'un Troya'dan memleketi İthake'ye dönüşünün anlatıldığı 10 senelik bir dönemi kapsar. Fakat destanda anlatıma, 10. yıldan başlanır. Odysseus, Deniz Perisi Kalypso ile Ogygia adasında yaşamakta, her gün ufka bakarak evine ve sevdiklerine döneceği günü düşlemektedir...
Yolculuğunun üç yılı, insan yiyen tek gözlü devlerle, Sirenlerle, bir cadı ve ürkütücü Scylla ve Charybdis ile geçer. Bu serüvenleri, geriye dönüşler halinde anlatılır. Tabii bu arada, karısı Penelope ve oğlu Telemakhos'un başına gelenleri de öğreniriz.
Odysseus'un en meşhur macerası ise, adamlarıyla beraber Kyklopların adasına varışının anlatıldığı 9. bölümdedir. Burada, insan yiyen acımasız 'Tepegöz' onları bir mağarada sıkıştırır. Odysseus ona isminin Outis (hiç kimse) olduğunu söyler ve devi önce sarhoş edip, sonra da tek gözünü kör eder.
Destan boyunca Odyssesus'un kurnazlıklarına ve kendisine suni bir kimlik oluşturmasına şahit oluruz. Ancak denize açılıp, Tepegöz'den uzaklaşınca gerçek ismini haykırdığını işitiriz. Bu arada Tepegöz, Denizler Tanrısı Poseidon'un oğludur ve intikamını almak isteyecektir. Fakat Odysseus da Zeka ve Sanat Tanrıçası Athena'nın desteğini almıştır.
Odysseia Destanı'ndaki fantastik unsurlar, pek çok yazara ilham kaynağı olmuştur! Ünlü İrlandalı yazar James Joyce, 'Ulysses' isimli büyük eserini Odysseus'un Latince adından esinlenmiştir.
Kanadalı yazar Margaret Atwood ise 'Penelope' isimli eserinde, Odysseus'un eve dönüş hikayesini karısının gözüyle yazmıştır. 80'li yıllarda Fransız-Japon ortak yapımı olan 'Ulysses 31' adlı çizgi filmde, Odyssesus ve oğlu Telemakhus'un 31. yüzyıldaki uzay serüvenleri anlatılıyordu. Nintendo ise, 'Süper Mario Odyssey' oyununu hazırlamıştı.
Amerikan yapımı Büyük Kaçış (Prison Break) dizisinde, bu destandan izler görürüz... Michael Schofield'ın 7 yıl tutulduğu cezaevinin ismi Ogigie'dir (Kalypso'nun adası). Hatta o da Outis (hiç kimse) takma adını kullanmış, Poseidon kod adlı bir ajanla çatışmış ve tek gözlü bir adamı kör etmiştir. 'Ruhların Kaçışı' isimli animasyonda filmin kahramanı Chihiro, anne ve babasının çok yemek yedikleri için domuza dönüştüğünü görür; tıpkı Kirke'nin Odysseus'un adamlarını domuza dönüştürmesi gibi.
Odysseia Destanı öyle büyük, öyle derinlikli, öyle detaylı ve karmaşıktır ki; okur burada daima yeni bir şeyler bulur, yazarlar ise ondan ilham alır. Yazılışından 2700 yıl sonra, bu böyle. Ve anlaşılan o ki, bundan 2700 yıl sonra da öyle olacak.