Yüzlerce önce yaşamış bir kadının adını tarihe yazdırması ve bugün bile hala adından söz ettirebilmesi için ya soylu olması, ya önemli biriyle evlenmesi ya da oğlunun önemli biri olması gerekiyordu. Bunların hepsi aynı anda olduğunda ise ortaya yenilmez bir figür çıkıyor. İşte Avrupa’daki bu figür Akitanyalı Eleanor’dur. Akitanyalı Eleanor; sırasıyla Akitanya Düşesi, Fransa Kraliçesi, İngiltere Kraliçesi ve İngiliz kralının annesi olmuştur.
Akitanyalı Eleanor soylu olduğu için doğuştan gelen sayısız hakka sahipti. Sonrasında yaptığı evlilikler bu hakları arttırdı. Ancak kendisinin karakteri de epey ilginçti. Akitanyalı Eleanor Haçlı Seferleri’ne katılmış ve yanındaki kadın askerlerle Anadolu topraklarına bile gelmiştir. İsyankar ruhu nedeniyle bir dönem hapis bile yatmış olan Akitanyalı Eleanor’un hikayesine gelin yakından bakalım.
Akitanyalı Eleanor kimdir? Soylu bir ailenin iyi eğitim görmüş kızı:
Eleanor’un doğum tarihi tam olarak bilinmese de tarihi kayıtlarda yaşının bahsedildiği yıllara bakıldığı zaman tahmini olarak 1122 yılında doğduğunu söyleyebiliriz. Eleanor, Akitanya Dükü X. William'ın üç çocuğundan en büyüğüdür. Eleanor’un ismi annesinden gelir. Latince Alie Aenor kelimelerinin birleştirilmesinden oluşan isim Diğer Aenor anlamına gelmektedir.
O dönemde Fransa belirli bölümlere ayrılmıştı ve bu bölümlerden en büyüğü de Akitanya olduğu için buranın sahibi olan William son derece güçlü bir insandı. Bu gücü sayesinde tüm çocuklarının iyi bir eğitim almasını sağlamıştır. Eleanor henüz çocuk yaşta bilim, sanat, sosyal bilimler başta olmak üzere pek çok farklı konuda döneminin soylu erkek çocuklarından bile çok daha üstün bir eğitim almıştır.
1137 yılında babasının ölümü sonrası Akitanya Düşesi olan Eleanor’u korumak gerektiğini yıllar önce düşünmüş olan babası, onu ve diğer kızlarını Fransa Kralı VI. Louis’ye emanet etmişti. Şişmam Louis olarak anılan kral ölmek üzereyken gelen bu fırsatı kaçırmadı ve zaten yakın zamanda tahta geçecek oğlu ile Eleanor’u evlendirdi. Bu evlilik ile Fransa’nın en büyük topraklarının sahibi olan Eleanor, kraliyetin içine dahil edilmişti.
Akitanyalı Eleanor Haçlı Seferleri’ne katıldı ama kraliçe olarak değil:
Genç Louis’in Kral VII. Louis olarak tahta geçmesi ile birlikte Akitanya Düşesi Eleanor bir unvan daha kazanmış ve Fransa Kraliçesi olmuştu. Kraliçe olarak hayat Eleanor için çok zordu. Paris çok soğuktu ve bu nedenle ilk ev içi şömineler bu dönemde icat edildi. Kral kiliseye bağlı biriydi ve Eleanor sanki bir keşişle evlenmiş gibi hissediyordu. Kraliçenin bir varis doğurması bekleniyordu ancak 8 yıldır çocukları olmamıştı. Olduğunda ise iki kızları olmuştu.
Tüm bu karmaşanın ortasında Haçlı Seferleri çağrısı yapıldı ve kral buna katılacağını duyurdu. Eleanor onunla gelmek için ısrar edince bir çözüm bulundu. Clairvaux'lu St. Bernard tarafından Akitanya Düşesi unvanıyla Eleanor’un sefere katılmasına izin verildi. Elenaor bu sefere yalnız gitmeyecekti. Yanında Amazonlar olarak adlandırılan kadın şövalyeler vardı. Bu kadın savaşçılar Avrupa tarihinde bir ilktir.
Haçlı Seferleri Hıristiyanlar için tam bir felaket oldu. Ayaklarını sürüye sürüye Fransa’ya dönen kral ve kraliçe, ikinci kız çocuklarının doğması ile birlikte aralarındaki son ipleri de kopardılar. 15 yıllık bir evlilik sonunda 1150 yılında Kral VII. Louis ile Eleanor boşandı. Eleanor yalnızca Fransa için değil, tüm Avrupa için güçlü kabul edilen bir kadındı. Yeni bir evlilik yakın zamanda gerçekleşti.
Akitanyalı Eleanor, İngiltere Kraliçesi oluyor:
O dönem Normandiya Dükü olan Henry’nin kendisiyle evlenmek istediğini öğrenen Eleanor, bunu kabul etti ve 1152 yılının Mart ayında evlendiler. O dönem İngiltere büyük bir karmaşa içindeydi. Herkes birbiriyle çatışıyordu ve kimin tahta geçeceği gerçek bir soru işaretiydi. Bu karmaşanın kazananı Henry oldu ve 1153 yılında İngiltere tahtına geçerek II. Henry adıyla kral oldu.
Eleanor İngiltere Kraliçesi olmuştu ancak arka planda olsa bile siyasete müdahale edemiyordu çünkü kayınvalidesi kendisinden bile güçlü bir kadındı. 1166 yılına geldiğimizde Eleanor ile Henry’nin tam yedi çocuğu vardı. Bunlardan beşinin erkek olması herkes için iyi haberdi çünkü her tahta bir varis gerekir.
Eleanor kendini aşka ve sanata adadı:
Aşk olarak yumuşatıyor olsak da aslında Eleanor o dönem için sapkın kabul edilen bir kadındı. Bu dönemde aşk ve sanatın iç içe olduğu kabul edildiği için Eleanor sanatı teşvik ediyordu. Sonraki yıllarda adını sık sık duyacağımız patronaj sistemi bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Eleanor’un İngiltere Kraliçesi unvanı ile kırdığı cevizlerin bu kadar önemli olmasının nedeni, birazdan anlatacağımız olaylar sonrasında çıktığı mahkemede derinlemesine incelenmiş olmasıdır. Eleanor ve yanındakilerin Akitanya’da yaptıkları incelendiği için bu mahkemeler bazı tarihçiler tarafından Aşk Mahkemesi olarak da anılmaktadır.
Oğulları ile birlikte krala isyan eden bir kraliçe:
Eleanor bir gün Akitanya ziyaretinden döndüğü zaman kralın ona sormadan topraklarını rehin verdiğini öğrendi. Bunun üzerine oğullarının başı çektiği bir isyan başladı. Eleanor arka planda bu isyana büyük bir destek veriyordu. İsyan, kral tarafından bastırıldı. Oğullar affedildi ancak Eleanor affedilmedi hapse gönderildi. Hapis cezası tam 16 yıl sürdü.
1189 yılında Kral II. Henry ölüp de yerine, tarihte Aslan Yürekli Richard olarak anılacak oğlu geçince Eleanor’un hapis hayatı da sona erdi. Richard’ın yüreği aslandı aslan olmasına ama böyle güçlü bir anne figürüne hiçbir güç karşı koyamaz. Tahta geçtikten sonraki 10 yıl boyunca İngiltere Richard tarafından değil, annesi Eleanor tarafından yönetildi.
Avrupa’nın en güçlü kadınının ölümü:
Katıldığı bir Haçlı Seferi dönüşünde tutsak düşen Richard’ı büyük bir fidye karşılığında kurtaran Eleanor, onun 1199 yılında basit yara yüzünden ölmesine mani olamadı. Yerine tahta geçen Eleanor’un diğer oğlu John, tarihte Yurtsuz John olarak anılacaktı.
Fontevraud Manastırı'na çekilerek emekli olmadan önce de tahtta John varken yönetime dahil olan Eleanor, 1204 yılında kaldığı bu manastırda sessiz sakin bir biçimde hayatını kaybetti. Kocalarından, pek çok çocuğundan ve hatta bazı torunlarından bile uzun yaşayan Eleanor öldüğünde 51 torunu vardı. Bu torunlar Avrupa’nın farklı ülkelerinde tahta geçerek yüzlerce yıl boyunca kıtanın yönetimini ellerinde tuttular.
Orta Çağ Avrupa’sının en güçlü kadın figürlerinden bir tanesi olan Akitanyalı Eleanor’un heyecan dolu hayat hikayesini anlatarak bu önemli ismi daha yakından tanımaya çalıştık. Bu sıra dışı kadının hikayesi hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.