Beklentilerimizin ya da isteklerimizin neyi nasıl hatırladığımız üzerinde büyük bir etkisi var. Bu konu uzun yıllardır bilimsel olarak da bir sır değil, ancak neden böyle hatalı hatıralara ve hafızaya sahip olduğumuz konusu hâlâ tam olarak aydınlatılamadı.
Üstelik bu sadece “hatıra” olarak adlandırdığımız ve genellikle uzun süreli hafızamızda, belirli olaylar dizisiyle beliren karmaşık olaylar için geçerli değil. Amsterdam Üniversitesi’nde yapılan son araştırmalara göre bu sorun, daha kısa süreli ve basit konularda bile hafızamız için bile geçerli.
Kısa süreli hafızamız da görmeyi beklediğimiz şeyler, yani isteklerimiz tarafından şekillendiriliyor. Beklentilerimiz, 1-2 saniye içerisinde bile hafızamızı manipüle ediyor:
Araştırmanın sonuçlarına göre “kısa süreli hafıza illüzyonları” ya da bilimsel kısaltması ile STM denilen bu fenomen, saniyeler içerisinde bile bir şeyi yanlış hatırlamamıza neden olabiliyor. Çevremizle kurduğumuz etkileşim, algımız, psikolojik durumumuz, hiç yaşanmamız yanlış hatıralar oluşturulmasına neden olabiliyor. Telefonu masaya koyduğunuzu hatırlayıp mutfakta bulmak ya da anahtarları cebinize koyduğunuzu hatırlayıp aslında evde unuttuğunuzu fark etmek gibi…
PLOS adındaki bilimsel yayında yer alan son araştırmanın sonuçları da işte böyle gündelik ve daha kısa süreli hafızamıza ilişkin sorunları konu ediniyor. Normalde uzun süreli hatıraların beklentilerle şekilenmesi konusu sır değilken bu araştırma, beklentilerimizin kısa süreli hafızamıza bile etki edeceğini gösteriyor.
Meraklısı için konuyu biraz daha aydınlatalım:
Bilim insanları bu durumu anlayabilmek için 4 farklı deney gerçekleştirdiler. İlk deneyde katılımcılar basit bir görsel hafıza testine tabi tutuldular: Daire şeklinde dizilmiş, 1 ya da 2 harften oluşan 6 ila 8 adet öbeğin yer aldığı dizilimin aynalanmış versiyonları gösterildi.
İkinci deneyde katılımcıların dikkatlerini dağıtmak amacıyla ikinci bir daire dizisi daha devreye girdi. Ardından gösterilen ilk çemberdeki öbekleri, kopya çekmeden sıralamaları ve sıralama sırasında kararlarından ne kadar emin olduklarının belirtilmesi istendi. Bu sırada hiçbir katılımcı çemberlerin aynalanmış olduğunu bilmiyorlardı. Ancak verdikleri yanıtlarda neredeyse tüm katılımcılar hatırladıkları ifadelerin aynalanmamış olduğundan emin olduklarını söylemişlerdi.
Bu durum da katılımcıların, gördükleri şeyin görsel niteliği üzerinden değil de hayat boyunca elde ettikleri deneyimler sonucunda hafızalarının oluştuğunu gösterdi. Bir başka deyişle alfabedeki harflerin aynalanmamış versiyonları ile yıllar geçiren katılımcılar, aynalanmış olan versiyonlarını zihinlerinde aynalanmamış olarak oluşturmuşlardı.