Hayal gücünü zorlayıcı harita çizmede antik uygarlıklar âdeta büyük bir ustalık sergilemiş.
Babillerden Yunan filozoflarına kadar birçok uygarlık, basit ama etkili yöntemlerle detaylı haritalar oluşturdu. Nasıl mı?
Bilinen en eski haritalardan biri, Babil'e ait çivi yazısıyla yazılmış ve kil bir tablete kazılmış.
Tableti işaret eden tarih ise MÖ 600 ve üzerinde yeryüzündeki düzeni resmetmeye çalışan bir çizim var. Babil haritasında; merkezde Babil, çevresinde nehirler, dağlar ve bilinen coğrafi yerler var.
Çoğunlukla tek bir yerin haritası gibi duran bu harita için bazı spekülasyonlar olsa da gezgin anlatımlarından, bilimsel hipotezlerden ve edebiyattan yola çıktığı düşünülüyor.
Antik Yunan uygarlığında, haritacılık bilimsel temele oturtuldu.
Miletli Anaksimandros, MÖ 6. yüzyılda dünyanın ilk çapında düz haritasını çizen kişi olarak biliniyor ve haritası, düz bir yeryüzü modeline dayanıyordu.
Daha sonra ise Eratosthenes, MÖ 276-194 tarihlerinde dünyanın çevresini şaşırtıcı bir hassasiyetle hesapladı ve bir dünya haritası oluşturdu. Eratosthenes, şehirler arası mesafeleri ve güneş ışınlarının açılarını ölçerek bu sonucu elde etti.
Yunanlıların ayrıca enlem ve boylam sistemini geliştiren ilk medeniyet olduğunu da belirtelim. Geliştirilen sistem sayesinde haritalar daha doğru hâle getirildi ve gelecekti haritacılar için temel oluşturuldu.
Mısırlılar ise arazi mülkiyeti ve tarımsal faaliyetler için haritalar kullanıyordu.
Torino Papirüs Haritası, antik dünyada topografik ilgi uyandıran yerlerin var olan en eski haritası olarak biliniyor. MÖ 1150 civarında altın ve diğer değerli mineralleri bulmak amacıyla yapılan harita ile Nil Nehri’nin mevsimsel taşkınları takip edilerek sulama sistemleri düzenleniyordu.
Papirüs gibi dayanıklı malzemelerden yapılmasından dolayı da uzun yıllar boyunca kullanılabiliyordu.
Romalılar ise haritacılığı pratik bir amaca hizmet edecek şekilde kullandı.
Romalılar; askerî yolları, yerleşim alanlarını ve fethedilen bölgeleri haritalarla belgelediler. Itinerarium adı verilen seyahat rehberleri, yol haritaları ve güzergâh özelliklerini kayıt altına alıyordu. Haritalar, daha çok mesafeleri ve geçiş noktalarını gösteren şematik bir çizim niteliğindeydi.
Denizciliğin öncülerinden biri olan Fenikeliler, ticaret yolları ve deniz rotaları için haritalar geliştirdi.
Harita tarihinde Fenikelilerin de adı geçiyor. Onlar, yıldızların ve güneşin konumuna dayandırdıkları haritalarla gemicilerin açık denizde yollarını bulmalarını sağladı. Ayrıca deniz haritalarında adalar, limanlar ve tehlikeli suları detaylı bir şekilde belirtmişlerdi.
Antik haritacıların en büyük silahı, geometriydi.
Özellikle üçgenleme yöntemi, bilinen iki nokta arasındaki mesafeleri ve bunların çevresindeki alanları hesaplamaya olanak tanıyordu. Üçgenleme yöntemi hem kara hem de deniz haritaları için kullanıldı. Pusula olmadan dahi, bu basit matematiksel yöntemler, antik haritaların hassasiyetini artırdı.
Antik haritaların mitolojik boyutu da vardı.
Coğrafi bilgilerin yanı sıra dünyayı anlama biçimi de bu haritalar ile yansıtıldı. Babil haritasında mitolojik yerler, Yunan haritalarında ise tanrıların ve efsanelerin etkileri görülüyordu.
Bilimsellik ve kültürel çıktı hâline gelmiş haritaları geliştirmede antik uygarlıklar resmen inanılmaz bir yarış sergilediler. Gökyüzü gözlemleri, matematiksel hesaplamalar ve kültürel ögeler, antik haritacılığın temelini oluştururken gördük ki insanoğlunun sınırsız merakı ile yapılmayacak şey yok.
Bunları da inceleyebilirsiniz: