Yunan Mitolojisine göre Ölüler Ülkesinde, Arkadia bölgesinde yer alan 'Styks' isimli bir nehir vardır. Çok soğuk olan bu nehrin suları, 200 metre yükseklikten dökülmektedir. Ama Styks nehrinin çok önemli bir özelliği daha vardır; bu nehir, bir tür 'sınır' işlevi görmektedir.
Ölen insanların ruhları, işte bu nehrin yanına gelir. Nehrin kıyısında ise, 'Kharon' adlı iskelet bir kayıkçı vardır. Bu kayıkçı, ölen insanların ruhlarını nehrin öbür kıyısına, yani 'Ölüler Ülkesine' geçirir.
Fakat karşıya, yani Ölüler Ülkesi ve onun Tanrısı Hades’e ulaşmak için; 'Kharon' isimli bu kayıkçıya mutlaka rüşvet vermek gerekmektedir. Peki ya vermezseniz? Ruhunuz çok uzun bir süre, belki de sonsuza kadar nehrin kıyısında bekler ve asla huzura ve rahata kavuşamaz.
Çünkü Hades'in Ölüler Diyarında 'Elysium Bahçeleri' ve 'Tartaros' var ve insanlar buraya ulaştıklarında, ruhları rahata kavuşur. Ve tekrar dünyaya gelene değin, orada huzur ve esenlik içinde beklerler.
İşte Antik Yunan'da başlayan ve zaman içinde birçok farklı topluma yayılıp, kimi coğrafyalarda değişik şekillerde de uygulanan bu 'ölüyü para ile gömme' ritüelinin sebebi budur. Yani rüşvetsiz kılını bile kıpırdatmayan cimri Kharon.
Ve şimdi de 'Matrix Revolutions' filmini hatırlayalım... İzleyenler bilir... Neo, bizim dünyamızın ve gerçekliğimizin dışındaki bir tren istasyonunda açıyor gözlerini. (Buradan çıkabilmenin tek yolu ise trene binmek.) Bu istasyonda, bir aile ile tanışıyor.
Derken tren geliyor... Aileyi alıyor... Ancak 'Trenci' denen uzun saçlı, pasaklı, çirkin görünüşlü adam izin vermiyor Neo'ya. Neo trene binmek için ısrar ediyor, fakat Trenci de onu almamakta kararlı! Bunun üzerine Neo, Trenci'ye şöyle sesleniyor: "İstediğin ücreti öderim."
Ne dersiniz, Matrix dünyasında yok yok, öyle değil mi?