Atatürk’ün uykuyu pek sevmediği kendi ağzından da duyulan bir şey. Çok az uykuyla verimli çalışmalar gerçekleştiren Atatürk’ün bu başarıları belki de onun zeki bir insan olmasının yanı sıra az uykuyla ve verimli çalışmasıyla bağlantılıdır.
Yirmi dört saatlik yaşantısında bir programa göre ilerlemekten ziyade spontane ama verimli çalışmalar gerçekleştiren Ata’nın hepimize örnek olacak bir uyku düzeni varmış…
Onu yakinen tanıyanlar, uykuya düşkün olmadığını bizzat söylerler.
Atatürk’ün yakınında bulunan kişiler, bilhassa Başyaveri Cevat Abbas, bu konuyla ilgili çok kıymetli bilgiler vermiştir. Kendisinin programa bağlı kalmadan ani gelişmelere ayak uydurduğunu, daima dinç ve enerjik olmaya özen gösterdiğini söylemiştir. Az ve öz uykuyla getirdiği başarıları, Atatürk’ü daima bu düzenine de sadık kalmaya itmiş olmalı.
Çankaya’da, Dolmabahçe’de ve birçok yerde gerçekleştirdiği gezintiler bile bir programa bağlı olmadan gerçekleşiyordu. Sofası, sabaha dek ziyaretçi ağırlar; odasında ışık hiç eksik olmazdı.
Gece boyu çalışmalarını sürdürüyordu.
Cevat Abbas Gürer, Atatürk’e bir gün uyuması için neredeyse yalvardığını söyler. Bu durum karşısında ise Ata’nın verdiği cevap çok daha anlamlıdır. Gürer’e:
“Hayat pek kısa. Çocukluk ve mektep hayatı bir kısmını alıp götürüyor. Geriye kalanını da uyku yarıya indiriyor. Uykusuzluğu giderecek ve vücuda gerekli dinlenme gıdasını verecek komprimeler icat olsa ne iyi olurdu. Fakat bir gün bu da olacaktır. Nitekim tıp ilimi, kimya, uyutmak için çok güzel ilaçlar yapmaya başlamıştır.’’ cevabını vermiştir.
Aslında Atatürk’ün uykuya karşı gösterdiği bu karşıt tutum, askerlik dönemlerinden kalmış.
Cevat Abbas onu çok yakından tanıyan biriydi. Onun verdiği bilgiler ışığında öğreniyoruz ki Atatürk muharebe sırasında asla uyumazdı. Yatsa bile tetikte, seyyar karyolada elbiseyle uzandığını, bir gözü açık, bir gözü kapalı uyuduğunu söylüyor.
Mütareke günlerinde uykusuzluğu kronikleşen Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basışından Lozan Antlaşması'nın imzasına kadar geçen sürece gece uykusu görmediğini söylüyor.
Bir başka tanık ise Süreyya Yiğit’tir. Bir anısında, Atatürk'ün uyumadan 3 gün boyunca çalışabildiğini görmüş olmasının şaşkınlığını yaşadığını anlatmıştır.
Cephede değil, savaş desen o da yok. Uykusuzluğu gerektirecek önemli bir olay yaşanmıyordu.
Atatürk, bir işe başladığı zaman, onu tamamlamadan asla rahat edemezdi. Çalışmaları sırasında yer ve zaman koşullarıyla pek ilgilenmezdi. Nerede ve hangi şartlarda olursa olsun bir görev belirledi mi onu yerine getirmeye odaklanırdı. Gezileri sırasında bile tren veya otomobilde evrak açtırarak çalıştığı sıkça görülürdü.
Ülke işleri onun için her şeyin üzerindeydi. Bazı zamanlar hiç durmadan 48 saat aralıksız çalıştığı, Çankaya Köşkü'nde bir tarih kitabını bitirmek için 2 gün boyunca hiç yatmadığı hatta şezlongda dinlendiği anılar arasında yer alıyor. Yalnız kaldığı veya kitap okuduğu anlarda masa pek ilgisini çekmez, genellikle koltuğa bağdaş kurup oturmayı tercih ettiğini de Süreyya Yiğit ekliyor.
Sadece duş almak için ara verir ve odasında sabaha kadar çalışmaya devam ederdi.
Peki uykudayken hayatı kaçırıyormuş hissine kapılan ve tüm planlarını, işlerini gece boyu sürdüren Mustafa Kemal Atatürk’ün bu düzenini anılar haricinde nasıl biliyoruz?
Tabii ki 1931-1938 yılları arasında yazılmış Nöbet Defteri’nden. Defterin içinde Atatürk’ün vefat gününe kadar günü gününe tutulan nöbetler, uyuyuş ve uyanış saatleri yer alıyor. Bu bilgilere baktığımızda da söylenenlerin tutarsız hiçbir yanı yok. Uykuyu sevmeyen Atatürk, ömrünün son demlerine kadar tutturduğu düzeni başarıyla uygulamıştır.
Bilimsel çalışmalar, zeki insanların daha geç uyuduğunu kanıtlıyor.
Araştırmalar, zekâ ile geç saatlerde yatma arasında bir ilişki olduğunu öne sürüyor. Bu durumun altında yatan nedenler arasında zeki insanların gece saatlerinde daha yaratıcı ve verimli olma eğiliminde olmaları ve sessiz, sakin bir ortamda düşünce süreçlerine daha iyi odaklanabilmeleri yer alıyor.
Beynin karmaşık yapısı, zeki bireyler gündüz saatlerinde bile uyanık olmalarına rağmen gece daha rahat ve odaklanmaya elverişli olabiliyorlar. Ancak bu durumun az olasılıkla değişkenlik gösterebildiği gibi genel bir eğilimi temsil ettiğini söylemekte fayda var. Her bireyin biyolojik saati farklı olduğu için bu durum elbette kişiden kişiye değişir.
Başarılı olmanın sırrı belki de gerçekten düzenli uykudan ziyade az ve öz uyumaktan geçiyordur. Çalışmaya, işine bu denli aşık bir insanın vatanı için bir an bile gözünü kırpmadığını görmek, bir kez daha kendisine minnet duymamıza sebep oluyor.
Biz rahat uyuyabilelim diye uyumadı. Artık rahat uyuyabilirsin Ata'm, cumhuriyet bizlere emanet.