Mesela bir atomun içeriğini düşünebilmek için, onu gerçek boyutları ile değerlendirmeye çalışmamız gerekiyor. Kitaplardan ya da derslerden gördüğümüz üzere, atom tıpkı aşağıda gösterildiği gibi çekirdeğinde proton ve nötronu olan, çevresinde elektronlar dolanan bir yapıdır değil mi?
Ama esasında öyle değil, en azından göründüğü biçimde değil. Şayet bir atomu defterinize gerçek oranlarıyla büyüterek çizmeye kalksaydınız, bu büyük olasılıkla yanlışlarla dolu bir çizim olurdu. Dolayısıyla yukarıda gördüğünüz resim yalnızca temsili, hatalı bir gösterimdir.
Atomun gerçek yapısını anlayabilmek için çekirdeğini, sadece çekirdeğini, bir misket boyutunda düşünelim. Bu durumda, elektronları nereye koymamız icap eder? Yanıt fazlasıyla şaşırtıcıdır. Misketi alıp bir futbol sahasının ortasına koyarsanız, elektronlar bu sahanın çevresinde bir yerlerde dolanırlar. Peki aradaki o kadar mesafede ne var? Hiçbir şey. Bütünüyle boşluk.
Bu nedenle atomaltı dünyası, gerçek dünyamızdan bakıldığında bir hayli sıradışı görünür. Zira yaşantımızdaki hiçbir yapı, atom boyutlarına indiğimizde karşılaştığımız yapılara benzemez.
İşlerin sıradışılığı burada da bitmiyor tabii... Tekrar söz konusu çekirdeğimize dönelim... Atomun kütlesinin önemli bir bölümü buraya ait. Peki buradaki madde ne kadarlık bir alanda duruyor, yani çekirdek ne derece yoğun?
Yanıt, gündelik hayatımıza uygulayana değin normal bir rakammış gibi okuyacağımız bir miktar. Metreküp başına yaklaşık 1017 kg. Başka bir deyişle: Bir metreküp boyutunda ve atom çekirdeği yoğunluğunda bir küpümüz olsaydı, bu küp 100 trilyon ton gelecekti. İnanılmaz, öyle değil mi?
