Eğer Avengers: Infinity War’u izlemediyseniz yazının ilerleyen kısmında bütünüyle “spoiler” olduğunun uyarısını yapalım. Filmi izleyenlerle birlikte ortalığı kasıp kavuran teoriyle devam edelim.
Infinity War, bugüne kadar beyaz perdeye yansıyan en etkili kötü karakterlerden birisini görmemizi sağladı. 2 saat 40 dakikalık serüven, adeta Thanos’un şovuna dönüştü. Filmin ilk dakikalarından son anlarına kadar devam eden kahraman ölümleri, her saniye gergin bir hava yarattı. Artık heyecanın doruğa ulaştığı son sahnede ise Thanos, 10 yıldan beri vakıf olduğumuz hedefine ulaştı, evrenin yarısını yok etti.
Bu yok oluş, gezegenlerin patlaması ve felaketler silsilesi şeklinde değildi. Var olan bütün canlı hayatının yarısı, bir anda kül olup havaya uçmaya başladı. Yok olanlar arasında Spiderman, Doctor Strange, Black Panther gibi karakterler de vardı. Dramatik bir şekilde veda eden kahramanların her ifadesinden ölümü hissettikleri anlaşılıyordu. Birisi hariç: Doctor Strange.
Kahramanlarımız Iron Man, Spider Man, Doctor Strange ve Galaksinin Koruyucuları Titan gezegeninde bir araya geldiklerinde, Thanos’un bir zamanlar huzur dolu olan evini ziyaret etmiş oldular. Burada Doctor Strange, yeteneklerini kullanarak 14 milyonu aşkın olasılığın hepsini değerlendirme fırsatı buldu. Tony Stark kaç ihtimalde kazandıklarını sorduğunda ise “Sadece 1” yanıtını aldı.
Aynı zamanda Doctor Strange, Titan’da verdikleri savaşın ardından Tony Stark’ın hayatı karşılığında elindeki zaman taşını Thanos’a verdi. Normalde bu taşı kendi canı pahasına koruması gerektiği, film boyunca defalarca vurgulanmıştı. Bu teslimiyet çok kolay olunca, hepimiz anladık ki Tony Stark’ın söz konusu tek zafer ihtimali için yaşaması gerekiyordu.
İşte her şeyi aydınlatan teori de burada başlıyor: Thanos’un eldiveni filmin sonunda gördüğümüz gibi ölümün değil, yeni bir yaşamın sembolü olabilir.
Thanos’un yıllardır peşinde koştuğu sonsuzluk taşları, evrenin oluşumuna neden olan gelen Big Bang ile meydana geldiler. Eldiveni üzerine topladığı taşlarla tek bir parmak şıklatması, evrendeki canlı hayatının yarısının yok olması demekti. Thanos, artan nüfus ve kaynak kıtlığı dolayısıyla böyle bir amaç için mücadele etmek istiyor, yaşama yeni bir düzen getiriyordu. Peki ya paralel evrenler?
Teoriye göre Thanos’un eldiveni paralel bir başka evrenin oluşması için Big Bang meydana getiriyor. Çizgi romanlardan hakim olduğumuz çoklu evrenler, sinema dünyasına uyarlanmak için Thanos’u bekliyordu. Filmin sonunda külleri havaya uçuşup yok olan karakterler ise bu alternatif evrende var oluyorlar.
Bu karade "hayatta kalan" tek kişi Tony Stark
Thanos, asla canlı nüfusunun yarısını öldürmekle ilgilenmedi. Asıl amacı ortadan kaldırmaktı, bunun iyi bir düşünce olduğuna dair inancı sonsuzdu. Eldiveni, teoriye göre yaşadığımız evreni ikiye böldü. Çünkü Thanos ölümden ziyade nüfus kontrolüyle ilgileniyordu.
Evren A’da ölen herkes, Evren B’de ortaya çıktılar. Bu teoride Tony Stark’ın hayatta kalması da büyük önem taşıdı. Çünkü Evren A’nin teknolojik sorunlarına çözüm bulan en etkili isim Tony idi. Film boyunca göremediğimiz karakter Ant-Man, bu teorinin diğer anahtarına sahip: Kuantum boyutu.
Ant-Man ve Wasp karakterleri, Hank Pim adında bir mucit tarafından geliştirilen özel bir teknoloji sayesinde kuantum boyutuna kadar ufalabiliyorlar. Temmuz 2018’de vizyona girecek Ant-Man filminde, Infinity War zaman diliminde neler yaptığını göreceğiz. Kuantum boyutu, zaman ve mekan kavramının geçerli olmadığı bir yer ve Evren A’dan Evren B’ye geçiş için büyük önem taşıyor. Tony Stark ve Ant-Man’in teknolojileri, iki evren arasında köprü kurarak kahramanların geri gelmelerini sağlayabilir.
6 Temmuz’da vizyona girecek Ant-Man and The Wasp filmiyle bu teorinin ne kadar geçerli olup olmadığını öğreneceğiz.