Mikrosefali kesin bir şekilde tespit edildiği takdirde, bebeği ömür boyu etkisi altına alan ve farklı bir kafa görünümünün yanı sıra daha birçok etkisiyle yaşam kalitesini azaltan bir hastalık.
Bu rahatsızlığın bebekler üzerinde ne gibi etkileri olduğuna ve hangi nedenlerle ortaya çıktığına daha yakından bakalım.
Mikrosefali, oldukça nadir görülen bir tür gelişimsel bozukluktur.
En açık haliyle bir bebeğin kafasının, aynı yaş ve cinsiyetteki diğer çocukların kafalarından çok daha küçük olduğu bir durum olarak tanımlanabilir. Mikrosefalide kafa boyutu, çocuğun başının çevresi etrafındaki mesafenin bir ölçüsüdür.
Standartlaştırılmış bir büyüme tablosu kullanan uzmanlar, mikrosefali şüphesi olan bebekleri diğerlerinin ölçüleriyle yüzdelik olarak karşılaştırır ve bu rahatsızlıktan muzdarip olup olmadığını tespit etmeye çalışır.
Bu rahatsızlığa sahip olduğu tespit edilen çocuklar, belirlenmiş olan değerlerin altında ölçülere sahiptir ve ayrıca şiddetli mikrosefali vakalarında kafa kusurlarının yanı sıra çocuğun alnı da eğimli olabilir.
Peki bu rahatsızlığın ortaya çıkma nedenleri nedir?
Az önce de belirttiğimiz gibi mikrosefali, genellikle anne karnında yani doğuştan ortaya çıkan bir rahatsızlık olduğundan, genetik olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu durumda bebeğin kafatasını oluşturan kemikli plakalar arasındaki eklemler, olması gerekenden erken kaynaşır ve beynin büyümesini engeller.
Önüne geçmek içinse kraniosinostoz ismi verilen tedaviyle, bebeğin kaynaşmış kemikleri ayrılmaya çalışır ve bebek, ameliyata alınır. Bu ameliyatla bebeğin beynindeki baskının hafifletilmesi hedeflenerek, beyin gelişimi için yeterli alanın açılması sağlanır.
Mikrosefalinin bir diğer nedeni ise hamilelik ve doğum esnasında meydana gelen belli komplikasyonlar sebebiyle, bebeğin beynine giden oksijenin yeterince iletilememesidir. Ayrıca Down sendromu tespit edilen bebeklerde de mikrosefali görülme ihtimali artış gösterir.
Hamilelik sırasında anneden bebeğe geçen enfeksiyonlar da mikrosefaliye sebebiyet verebilir.
Bu enfeksiyonlar arasında sitomegalovirüs, Alman kızamığı (kızamıkçık), toksoplazmoz, su çiçeği ve Zika virüsü bulunur. Yine annenin ağır ilaçlara, bazı zehirli kimyasallara ve alkole maruz kalması, ciddi tehlikeler oluşturabilir.
Bu durumlardan herhangi biri de bebeğin beyin gelişimini etkisi altına almaya oldukça yeterlidir. Tüm bunların yanı sıra annenin hamileliğinde yeterli beslenememesi, aynı şekilde bebeğin beyin gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Mikrosefaliyle ortaya çıkan tek problem, bebeğin kafa boyutunun yaşıtlarına göre küçük olması değildir.
Bu durumun yanı sıra; konuşma ve hareket dahil olmak üzere çeşitli gelişimsel gecikmeler, cücelik ve kısa boy, yüz çarpıklıkları, koordinasyon ve denge bozuklukları, hiperaktivite ve çeşitli nöbetler bu rahatsızlığın yan etkileri olarak karşınıza çıkabilir.
Mikrosefali ne yazık ki ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Bu rahatsızlığın erken teşhisi ise bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimi açısından son derece önemlidir. Geç kalınmamış müdahalelerde, nörolojik problemlerin en aza indirgenmesi ve bebeğin yaşam kalitesinin artırılabilmesi bir noktaya kadar mümkün hale gelir.