Dünyaya baktığımızda cisimleri ve doğa olaylarını tek bir şekilde algılarız. Örneğin taş serttir, yağmur yağıyorsa yağıyordur ve bunu başka türlü bir gerçeklik olarak görmeyiz. Kuantum boyutunda ise işler biraz daha farklı oluyor elbette.
Wigner’in deneyinde, laboratuvardaki bir kişi fotonu gözlemleyerek onu yatay ya da dikey konuma getiriyor. Diğer kişi ise dışarıda girişim deneyi adlı basit bir testi yaparak fotonun hala süperpozisyonda olduğunu kanıtlıyor. Düşünsel deneye göre her iki deneyde de kesin sonuçlar elde ediliyor ve iki gerçeklik de eş zamanlı olarak doğrulanmış oluyor. Peki bu gerçekten mümkün mü?
Bu deneyi yapmak, 1961’den tam 58 yıl sonra Edinburgh’daki Heriot-Watt Üniversitesi’nden Massimillano Proietti’ye kaldı. İlk defa düşünsel olmaktan çıkıp gerçek bir deney haline gelen Wagner’in Arkadaşı deneyi gerçekleştirildi.
Kuantum dolaşıklığı olan 6 foton, bu deneyin gerçekleştirilmesi amacıyla kullanıldı. (Kuantum dolaşıklığı olan parçacıklar, bulundukları yerden bağımsız olarak birbirleriyle etkileşime giriyorlar. Aralarında 9 milyon kilometre olan dolaşımlı iki parçacıktan birini aşağı indirdiğiniz anda diğeri yukarı çıkıyor. Böyle de ilginç ve henüz tam olarak açıklanamamış bir şey.)
Yapılan deneyde, parçacıklardan birinin gözlemlendiği zaman yatay ya da dikey hale geldiği ancak girişim deneyi ile test edildiğinde ise fotonun hala süperpozisyonda olduğu ortaya çıktı.
Araştırmacı Proietti, bilimsel çalışmaların tekrar edilen deneylere ve kim gözlem yaparsa yapsın sonuçların aynı çıkmasına dayandığını söylerken, ortaya çıkan bu sonuca göre kuantum mekaniğinde gözlemlerin objektifliği tartışmaya açılıyor.
Deneydeki gibi doğruluğu, yanlışlığı ya da her ikisi birdenliği ispatlanamayacak olan çalışmalar nedeniyle bilimin kendisi değişmek zorunda.