Primatların insanlara benzeyen tek yönleri genetik özellikleri değil. Onlar, toplumlar halinde yaşayan ve kendi aralarında gelişmiş iletişim kabiliyetine sahip canlılardır. Hatta Rhesus makakları gibi türler mırıldanabiliyor, çığlık atabiliyor, bebeklik dönemlerinde iletişim kurmaya çalışıyorlar.
En yakın maymun akrabalarımız olan şempanzeler ve bonobolar ise kendi aralarında birbirinden farklı konuşma yöntemi geliştirdiler. Onların insan gibi konuşmasını beklemek çok sığ bir bakış açısı, ancak onlar bizleri nasıl anlayamıyorlarsa bizler de onların dilinden anlayamıyoruz.
Bilim insanları, maymunların neden bizim gibi konuşamadıklarına yönelik iki olası ihtimal üzerinde duruyorlar. Birincisi, bizim onların neden anlamadığımıza dair ve insan beyninin primatlarla iletişim kurmak için gelişmemesi üzerine kurulu. İkincisi ise primatların ses tellerinin evrimleri süresince beklenmedik bir şekilde gelişmesi mantığına dayanıyor.
Ağızları var fakat uygun “dilleri” yok:
ABD’nin Rhode Island eyaletinde bulunan Brown Üniversitesi’nde antropoloji ve bilişsel ve dilbilim uzmanı Prof. Liebeman, bu büyük bilmeceye ışık tutmuştu. Lieberman ve meslektaşları, 1960'ların sonlarında ve 1970'lerin başında bazı makak türlerine ilişkin çığır açan deneylerde sorunun cevabını yukarıda bahsettiğimiz ikinci olasılık ekseninde bulmaya çalıştılar.
Makakların insanlarda son derece gelişmiş olan supralaringeal ses borusundan yoksun oldukları, yani başka bir deyişle, insanların ağızdan başlayıp dilin kamburunu takip ederek, boğazına kadar uzanan alana sahip olmadıkları keşfediliyor. Daha da basit açıklarsak sorun, konuşma eylemiyle ilgili anatomik yapının benzer şekillerde gelişmemesi ve primatlarda bu gelişimin eksik kalması.
Ayrıca bir maymun beyni konuşmak için doğru gelişime sahip olsa bile, ses yolu gelişmediği için yeterli ses miktarını üretemiyor. Bu minvalde elde edilen ilk net araştırmanın sonuçlarına göre ortaya çıkan ses yolu açıklaması, çeşitli ders kitaplarına girmiş köklü bir araştıma konumunda.
Ancak tartışmalar alevleniyor:
Yazımızın konusu, bilim dünyasında özellikle son zamanlarda oldukça dikkat çeken soru haline geldi. Az evvel okuduğunuz anatomik fark, modern bilimin bekçileri arasında ciddi ve ateşli bir tartışma konusu haline geldi. Viyana Üniversitesi'nde W. Tecumseh Fitch’e göre söz konusu görüş popülerliğini yitirmek üzere.
Fitch ve arkadaşları, geçtiğimiz Aralık ayında konuya ilişkin ciddi bir araştırmayı bitirip yayınladılar. Lieberman, 1969'da Science dergisinde yayınlanan Rhesus makaklarına dair araştırması için "Rhesus maymunu aldık ve anatomik sınırların ne olduğunu görmeye başladık” şeklinde bahsetti. Araştırmacılar, doğal olarak ölümü gerçekleşen bir makak üzerinde yapılan otopsi çalışmaları sonuca giden yolu belirledi. Ardından canlı bir maymunun dil hareketleri gözlemlendi ve bütün bu veriler kullanılarak, maymunların ses aralıkları hesaplandı.
Söz konusu ses aralığı bir insanınkine göre oldukça düşüktü ve bir maymunun bu sebepten “E” gibi tiz sesleri üretemediği tespit edildi. Buna ek olarak Lieberman, Neandertal’lerin ses yolları gelişimini, modern insanların bebeklik dönemlerindeki ses yolu gelişime benzediğini ispatladı. Araştırmaya göre Neandertaller, tıpkı günümüz bebekleri gibi sınırlı konuşma kabiliyetine sahiplerdi.
Yıllar süren araştırma geçtiğimiz yıl derinleşti:
Aralık 2016'da, bilişsel biyologlar ve antropologlardan oluşan bir ekip, Lieberman'ın araştırmalarını daha gelişmiş ve modern teknikler kullanarak tekrarladılar. Çalışmanın yazarları arasında bir zamanlar Lieberman'ın lisansüstü öğrencisi olan Fitch de vardı. Yeni çalışmanın en önemli farkı, Fitch ve arkadaşlarının yaşayan makaklar üzerinde etik deneyler yapmasıydı.
Ekip, maymunların boğaz bölgelerindeki hava akışını hava akışını haritalandırarak, maymunların üretebileceği bir dizi konuşma sesi ürettiler. Sonuç olarak bir makağın fonetik potansiyeli, 1969'da elde edilen sonuçlara göre sekiz kat daha büyük olduğu anlaşıldı. Ekip "Onların neler yapabileceklerini kesinlikle küçümsemişiz” açıklamasında bulundu.
Tüm tartışmalara rağmen Lieberman'a göre 2016 yılında yapılan çalışma bir çürütme değil, bir onay niteliği taşıyor. Çünkü atalarımız olan Neandarteller ile günümüz modern insanın bebeklik sürecinde sahip olduğu ses borusu özellikleri, birbirinin neredeyse aynı. Yeni çalışma eski sonuçların bu kısmını yalanlayamıyor.
Görünen o ki bu konudaki araştırmalar, maymunların neden insanlar gibi konuşamadığı konusunda bugüne kadar elde edilmiş en net verileri sunuyor. Muhtemelen bundan sonra daha modern tekniklerle yapılacak araştırmalar da, 1969'da yapılan temel keşiflerin üzerine inşa edilecek.