Bilim kurgu dünyasının temel unsurlarından birisi de zaman yolcuğudur. Zamanın bağlı olduğu fizik kuralları gereğince sadece ona bağlanmak ve geçmiş-gelecek gibi kavramların, bilimsel gerçeklerle ispatlamak bilimin görevi. Peki kurgu kısmı ne olacak? Gerçekten de böyle bir şey mümkünse insanlar neden hala bilmiyorlar? Ya da mümkün değilse neden gerçek olamıyor? Sorular sorular…
Yakın zamanda ortaya çıkan ve muhtemelen işin sadece kurgu kısmıyla ilgilenip komplo teorilerini tekrar gündeme getiren söylentiler var. Gelecekten geldiklerini söyleyen bu insanlardan bazıları Los Angeles kentinin 3000 yıl sonra sular altında bir şehir olacağını bile söylüyor. Hatta yakın gelecekten gelenler, öngörülen şeylerin gerçekleşip gerçekleşmediklerini bildiriyorlar. Ellerinde bulanık fotoğraflarla çıkıp yalan testlerinden bile geçtikleri açıklamalar yapıyorlar.
Albert Einstein 1905 yılında Görelelik Teorisini yayınladığında bu yana, zaman hakkındaki fikirlerimiz oldukça sabitleşti. Einstein zamanın göreceli olduğunu önermiş, gözlem noktasına bağlı olarak farklı hızlarda akacağı savını ortaya atmıştı. En azından bir noktadan bakıldığında zamanda yolculuk yapmak mümkün görünüyordu.
İş bir solucan deliğine ulaşmaya ve başka bir zaman dilimine geçmeye gelince durum biraz daha karmaşık bir hal alıyor.
Zaman yolcuğu neden mümkün?
Görelelik teorisine göre uzaydaki dolaşım hızınız ne kadar fazla olursa olsun, zaman sizin için duran nesnelerden daha yavaş hareket eder. Einstein bir saat kulesine bakan iki gözlemciyle bu olayı açıklıyor. Gözlemcilerden birisi sabit bir şekilde ayakta duruyor ve değeride banliyö treninde seyahat ediyorlar. Aynı anda saat kulesine baktıklarında aynı zamanı görüyorlar.
Ancak hareketli olan gözlemci, sabit olana göre zamanı daha yavaş geçiriyor. Aradaki hız farkı arttıkça ve hareket halindeki gözlemci hızlandıkça zaman onun için yavaşlıyor. İnsan algısı bu çok ufak farkı anlamak için yeteri kadar yetenekli değil. Ancak ışık hızına yaklaştığımız olay ufku öncesi durumda bunu anlayabiliriz. Bu aşamada devreye matematik giriyor.
Işık hızına ulaştığınızı varsayarsak uzaydaki geminizde geçirdiğiniz 1 Dünya yılı, dünyadaki diğer insanlar için onlarca hatta yüzlerce yıl anlamına gelebilir. Buna “ikiz paradoksu” adı verilir ve NASA tarafından başarıyla simüle edilmiştir.
Bu yöntemle teorik olarak Dünya’ya geri dönüş yaptığınızda zamanda yolculuk yapmış ve geleceğe gitmiş olursunuz. Siz sadece 1 yıl yaşlanmışken yeryüzünde, nesiller yok olmuştur.
Zaman yolculuğu neden mümkün değil?
Geleceğe seyahat etmek için yukarıdaki yöntemi gerçekleştirmek teorik olarak şimdilik mümkün görünüyor. Fişler, geçmişe dönmek istediğinizde kopuyor.
Einstein zaman ve mekanın uzaydaki yerçekimsel eğrilerden etkilendiğini ve esnek bir yapıda olduğunu söylüyor. Bu durumda yakın zamanda bir teori olmaktan çıkıp kanıtlanan bir bilimsel gerçek.
Teorik olarak bir solucan deliğinden geçerek zamanın ve evrenin farklı bir bölümüne gidebilirsiniz. Ancak bu hareket sürekli ileriye doğrudur. Ancak bu durum termodinamik fizik yasalarına aykırı bir şart içeriyor. Geleceğe gidebiliyor fakat geçmişe gidemiyorsunuz.
İnternette patlak veren gelecek yolcularının geçmişe tekrar dönüp konuştukları görüntüler, bu nedenle büyük bir yalan ve çılgınlıktan ibaretler.
Belki de insanoğlu bilim tarihinin en başından bu yana zaman konusuna yanlış açılardan bakıyordu. Belki Einstein’ın atladığı bir nokta vardır ya da kökten yanılıyordur. Belki bundan 10, 100 belki 1000 yıl sonra hiç fark edilmeyen bir şeyi fark edeceğiz ve gerçekten zamanda yolculuk yapabileceğiz. Belki de böyle bir şey hiç mümkün olmayacak ve nesiller boyunca uzayın çok çok ufak bir zerresinin üzerindeki hayatlarımıza devam edeceğiz.