Keza doktorun küçük bir çocuğa aşı yaparken onunla konuşarak dikkatini başka yere çekmeye çalışması da aynı amaca hizmet eder. Başka bir şeye odaklanalım ki acıyı yok sayalım!
Peki başka bir şeyle meşgulken acıyı unutmamızın arkasında nasıl bir mantık var?
Bu biyolojik fenomene, nörolojik açıdan bakalım.
Ağrı, her zaman araştırılması karmaşık ve açıklanması zor bir olgu olmuştur ancak 1965 yılında bir psikolog ve sinir bilimci, acıyı ne şekilde deneyimlediğimiz noktasında yeni bir teori ortaya atar ve buna ağrının kapı teorisi ismini verir.
Ağrının kapı teorisi omuriliğimizin, ağrı sinyallerinin beyne iletilmesini kontrol ettiği mekanizmaları açıklar. Kapı açık olduğunda sinyal beyne geçerken, kapalı olduğunda bu sinyaller beyne gitmez ve ağrı hissi zayıflar.
İşin ilginç tarafı ise bazı aktiviteleri yaparak bu kapıyı kapatabilmenin mümkün olmasıdır.
Acıyı hissetme süreci, sinir sistemi ile vücudun geri kalanı arasında bir etkileşim içerir ve acının başlangıcı, sinir sistemi hücreleri olan nöronların dışarıdan gelen bir uyarıyı algılamasıyla başlar.
Örneğin ayağınız takıldığında ve diziniz yere sürttüğünde nöronlar, bu hareketi hisseder ve elektrikle yüklenir. Aslında bu his de sıcaklığa, dokunmaya, kimyasallara ve hatta belirsiz iç organ ağrısına tepki olarak gerçekleşir.
Bayrak yarışı ise tam da bu noktada başlar.
Birinci duyu nöronu, “Bize bir şey çarptı” mesajını bir sonraki nörona, o da bir sonraki nörona iletir. Bu sayede verilmek istenen mesaj, beyne çok kısa bir sürede ulaşır.
Öte yandan vücuttan beyne giden bayrak yarışında da genel itibarıyla üç tip nöron rol oynar. Birinci dereceden nöron, onu omurilikte bulunan ikinci derece nörona iletilir. O da sinyali, beyne ileten üçüncü derece nörona iletilir. Tüm bu nöronlar da omurilik yoluyla beyne bağlanır.
Ağrının kapı teorisi ise omurilikteki bu nöronların büyüleyici etkileşimi sebebiyle dikkatimizin, acıyı hissetmekten uzaklaştığını öne sürer.
Ayrıca endorfinler, vücudun doğal ağrı kesicileridir.
İnsan beyni, hissedilen ağrının şiddetini azaltmak için endorfin salgılar ve burada da nöronlar rol oynar. Böylece endorfinler de nöronlar arasındaki ağrı sinyalini azaltabilen bir maddenin çok daha az salınmasına sebep olur.
Bunun dışında dans etmek, şarkı söylemek veya davul çalmak, endorfin salınımını tetikler. Bu kimyasal salınım da zorlu geçen bir spor sonrasında ağrı toleransının artmasına eşlik eder.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: