Boeing’in 7J7 modeli, oldukça ilginç bir uçak olarak havacılık tarihine geçti. Ancak bu uçak, hiçbir zaman üretim hattından çıkamadı.
Havacılık dünyasında birçok projeler hayata geçirilir fakat bazıları tarihin tozlu raflarında kalır. 7J7 de bu projelerden biri oldu.
Boeing, 7J7 modelini 727’nin yerine geçecek bir uçak olarak tasarladı.
1980’lerin sonlarında ortaya çıkan bu fikir; daha küçük, daha verimli ve kısa rotalarda daha fazla sıklık sunabilecek bir uçak yaratma amacı taşıyordu. Özellikle ABD, Avrupa ve Japonya’daki havayollarından büyük ilgi görmüş hatta uçağın adı bile Japonya’nın projeye olan güvenini yansıtacak şekilde 7-7’den 7J7’ye değiştirilmişti.
Propfan motoru, turbofan ve turboprop motorlarının bir karışımı olarak tasarlanmıştı ve arka kısımda bulunan rotorlardan ekstra itiş gücü sağlarken daha az yakıt tüketiyordu. Tasarım, uçağın yakıt tasarrufunu maksimum seviyeye çıkarmayı amaçlıyordu.
Boeing, 7J7 modelinde alüminyum-lityum kompozitleri kullanmayı planlıyordu, bu da uçağın ağırlığını azaltacaktı.
Ayrıca kanatlar kompozit malzemeden yapılacaktı, ayrıca Boeing uçağın diğer bölümlerinde karbon fiber kullanmayı da hedefliyordu. Ancak proje ilerledikçe Boeing’in motor seçimi konusunda yaşadığı kararsızlık, projeye olan ilgiyi azalttı.
Başlangıçta küçük model için turbofan motorlar, daha büyük model için ise kanal motorlar sunulması planlanmıştı. Bu belirsizlik, yatırımcıların projeye olan desteğini sarstı.
Boeing’in 7J7 modeli için ilk zorluklar, motor seçimi konusundaki kafa karışıklığı ile başladı. Zamanla Boeing’in daha küçük modeli iptal edip 737 serisini genişletmeye karar vermesiyle projeye olan ilgi azaldı. Sonunda Boeing’in 757 ve 737 modellerine yönelmesiyle 7J7 projesi rafa kaldırıldı.
Ancak Boeing, 7J7 projesinden elde ettiği tecrübelerle gelecekteki projelerinde hava yolu şirketleri ile daha iyi iletişim kurmayı öğrendi. Bu tecrübeler, Boeing’in en başarılı projelerinden biri olan 787’nin gelişiminde de önemli bir rol oynadı.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: