Boyutlarıyla Şaşırtan, 3.67 Milyon Yaşındaki Eksiksiz İnsan Fosiliyle Tanışın!

Bu fosil, insan iskeletinin bütün detaylarını içeren en yaşlı kalıntı olarak tarihe geçti.

Bugüne kadar eksiksiz olarak keşfedilen en eski insan fosili, bizden en fazla 1.5 milyon yıl önce yaşamış olan Güney Afrika kökenli antik insanlara aitti. Fakat 3.67 milyon yaşındaki bu kadın fosili gündeme bomba gibi düştü. Ona verilen “Küçük Ayak” isminin nedeni ise, keşfine uzun yıllar önce dört küçük ayak kemiğinin ortaya çıkmasıyla başlanması. Aradından yıllar geçti ve hassas bir kazı sonucunda bir bütün halinde ortaya çıkartıldı. 

Witwatersrand Üniversitesi’nde görevli olan ve çalışmanın mimarlarından Ron Clarke, "Bu, insan kökenleri araştırmaları tarihinde yapılan en dikkate değer fosil bulguları arasında yer alıyor. Böyle önemli bir bulguyu dünyaya duyurmak ayrıcalıktır.” açıklamasında bulundu. 

Aslında Küçük Ayak, tam anlamıyla en eski insan fosili değil. Bugün Etiyopya olarak bildiğimiz yerde, 4.4 milyon yaşında Ardi isminde bir fosil de keşfedilmişti. Ancak Küçük Ayak, Ardi’ye göre çok daha eksiksiz ve daha bilgilendirici olabilir.

Küçük Ayak, o dönem yaşayan insanların, nasıl bir görünüme sahip oldukları ve fiziksel kabiliyetleri hakkında bilim dünyasını aydınlatacak. Fosilleşmiş diş minesi kalıntıları, dönem insanlarının beslenme alışkanlıkları hakkında detaylı bilgiler sunacak. 

Küçük Ayak, gerçekten de küçük bir insan:

Yaklaşık 135 santimetrelik boyuyla beklentilerin fazlasıyla üzerinde küçük olan fosil, ilk tespitlere göre bir kadın bireye ait. Kemiklerinin incelenmesi sonucunda, gençken bir mağaraya düşüp öldüğü anlaşılıyor.

En önemlisi de boyu ve kemik yapısı gereği Afrika’dan dünyaya yayıldığı düşünülen insanların kökeni hakkında engin bilgiler sunacak olması. İlk belirlemelere göre bacaklarının kollarından daha uzun olduğu ve bir maymundan çok modern insana benzediğini ortaya koydu. Dik bir duruşa sahip olan Küçük Ayak, muhtemelen ağaçlarda da yaşayabiliyordu.  

Clarke’ın fosilin bulunduğu mağaraya ilk ziyareti 1994 yılında gerçekleşmişti ve çalışmalarına 1997 yılında başlayabilmişti. 20 yıllık emek ve sabrın ardından bu inanılmaz bulgu dünyayla paylaşılmış oldu.