Türkiye pazarında 770 akaryakıt istasyonu bulunan şirket, yıllarca petrol sektörünün öncülerinden birisiydi.
Peki bu serüven nasıl başlamıştı?
BP, 1912’den beri Türkiye’deydi.
Şirket, 1908’de Britanya etkisi altında olan İran’da, Anglo-İran Petrol Şirketi olarak kuruldu ve Ortadoğu’da petrolü çıkaran ilk şirket olması sebebiyle oldukça önemli bir konumdaydı. Şirket, hem II. Dünya Savaşı hem de sonrasında pek çok emperyalist mücadelenin baş aktörlerinden olmuştu.
BP'nin Türkiye'deki ticari faaliyetleri. Lion and Sun ve Palm Tree markalarının şirketin kullanımı için tescil edilmesiyle 1912’de başlamıştı. Türkiye’nin petrol tarihinin temel taşlarından biri, 20. yüzyılın başlarına, özellikle de Osmanlı Devleti dönemine kadar uzanıyor.
Günümüz Irak’ı, o dönemde Osmanlı topraklarında yer alırken bölgenin petrol yatakları yabancı şirketlerin ilgisini çekmişti.
1909’da kurulan Anglo-İran Petrol Şirketi, bölgedeki petrol kaynakları için İstanbul'da yapılan uzun ve karmaşık müzakerelere katılmış, nihayetinde Türk Petrol Şirketi’nin (TPC) bir parçası hâline gelmişti. 1925’te, Kerkük’teki petrol kaynaklarının işletilmesi amacıyla imzalanan imtiyaz anlaşması ile Anglo-İran Petrol Şirketi, %23.75 oranında hak sahibi oldu.
Türk Petrol Şirketi, zamanla Irak Petrol Şirketi olarak yeniden adlandırıldı ve 1927’de Kerkük’te petrol keşfi gerçekleştirildi. Atatürk’ün en önemli hedeflerinden biri, Türkiye'nin bağımsızlığını yalnızca siyasi değil; ekonomik açıdan da pekiştirmekti. Petrol, 1920'ler ve 1930'lar itibarıyla stratejik bir kaynak hâline gelmeye başlamıştı. O dönemde Türkiye'nin yerli petrol üretimi oldukça sınırlıydı ve petrol ihtiyacı büyük ölçüde dışa bağımlıydı.
II. Dünya Savaşı sonrasında Anglo-İran Petrol Şirketi, yeni pazarlar arayışına girerken 1946’da Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi.
Bu ziyaretin sonucunda Steaua Romana rafinerisiyle yapılan görüşmeler, Türk petrol sektörüne dair önemli bir dönemeç oldu. 1946’da Steaua Romana ile bir tedarik anlaşması imzalandı ve 1948’de Steaua Romana'nın Türkiye pazarındaki hakimiyetinin sürdürülmesi için Anglo-İran Petrol Şirketi, sorumluluğu üstlendi.
1949’da BP, Türkiye pazarına girmişti. Ancak yasal zorluklar, Steaua Romana’nın BP’ye kiraladığı tesislerin devralınmasını 1958’e kadar engelledi. Buna rağmen BP, Türkiye'deki yatırımlarını yavaşça artırdı ve 1950’de ilk yılını 40.000 tonluk bir ticaret hacmiyle geçirdi.
1961’de BP’nin pazarlama faaliyetleri 200.000 tona ulaştı.
BP'nin Türkiye'deki en büyük adımlarından biri 1962’de Mersin’de hizmete giren yeni rafineriydi. Yıllık 3.2 milyon ton kapasiteye sahip olan bu rafinerinin ortaklık yapısında BP’nin payı %17, Shell’in payı ise %27 idi. Mobil, %56’lık payıyla en büyük ortak oldu.
Ancak bu dönemde BP, Türkiye’deki rafinerilerdeki üretimi daha çok kendi petrolleri aracılığıyla gerçekleştiriyordu. BP’nin Mersin rafinerisindeki faaliyetlerine, 1978’de son vererek bu tarihten sonra devletin petrol işletmelerinden ve diğer devlet rafinerilerinden ürün alımına yöneldiği görüldü.
Sonuç olarak BP, bunca faaliyetin ve 112 yılın ardından yürüttüğü küresel stratejik değişimler, Türkiye pazarından çekilmesine sebep oldu.
İlginizi çekebilir: