Geçmişten günümüze gelişen teknolojinin sunduğu olmazsa olmazsa ürünlerden olan buzdolapları, yiyeceklerimizin taze, içeceklerimizin ise soğuk kalmasını sağlıyor. Bu bağlamda normalde kısa süre dayanabilecek yiyecek ve içeceklerin ömrünü uzatıyorlar. Bu da onları hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline getiriyor.
Buzdolabı, bir fikir olarak kabaca 1700’lerde kendini göstermeye başladı. Peki bu zamanlardan önce insanlar, yemeklerinin ömrünü uzatmak veya içecekleri serin tutmak için hangi yöntemlere başvuruyordu? Gelin birlikte bakalım.
Günümüzde de kullanılan kurutma yöntemi, yiyeceklerin ömrünü uzatmak için oldukça fazla tercih ediliyordu:
Elbette modern kurutma teknikleri binlerce yıl öncesinde yoktu. Bu sebeple Güneş ışığında kurutma yöntemi tercih ediliyordu. Böylece nemli ortamda çoğalan bakterilerin önüne geçiliyordu.
Binlerce yıl öncesine dayanan bir başka yiyecek koruma yöntemi: Tütsüleme
Kurutma kadar güçlü bir koruma sağlamasa da tütsüleme yöntemi de kayda değer derecede et ve diğer besinlerin saklanmasını sağlıyordu. Günümüzde de görülen bu yöntem, etin ateşe temas etmeden dumanla pişirilmesini kapsıyor. Bu bağlamda ateşe eklenen talaş parçaları da ete dumanımsı bir tat katıyor.
Daha çok kuzeydeki soğuk ülkelerde tercih edilen dondurma yöntemi:
Dondurucu soğukların olduğu yerleri en azından belgesellerde görmüşüzdür. Burada insanlar, bugün dondurucularımızla yaptığımız işi etrafta bolca bulunan kar ve buzla yapıyordu. Bu sayede yemekler uzun süre korunabiliyordu.
Herkes kuzeydeki soğuk ülkelerde yaşamadığından daha güneyde olanların da buna benzer bir yol bulması gerekti. Bu sayede gömme yöntemi ortaya çıktı.
Gömme yönteminde yerin alt kısmının, üst kısmından daha serin olmasından faydalanıldı. Bu sayede yiyecekler sıcaklığa ve oksijene maruz kalmadığından ömürleri uzatılmış oldu.
Hatta antik dönemde insanların yiyecekleri gömmek için bugünlerde kimsenin yanaşmak istemediği bataklıkları kullandığı da biliniyor. Bu bölgelerin sunduğu avantajlar ise asitli, serin ve az oksijenli olmaları. Bu da yiyeceklerin uzun dayanmasına katkıda bulunuyor.
Bataklıkların yanında göller de yiyecek saklamak için gözde bölgelerdendi.
İlk olarak Perslerin kullandığını düşündüğümüz Yakhchal isimli yapılar:
Bu yapıları antik dönemde kullanılan bir buzdolabı olarak düşünebiliriz. Kış aylarında dağlardan getirilen buzun saklanmasında ve yiyeceklerin depolanmasında kullanıldılar. Elbette sıcak dönemlerde serinlemek için soğuk ürünlere erişebilme hakkı büyük ölçüde yönetimdeki insanlardaydı.
1800’lere doğru ise çalışma mantığı Yakchal’a benzeyen fakat daha küçük olan ‘buz kutuları’ (ice boxes) yaygınlaştı. Bunlarda kullanılan buz eridiğinden günlük olarak değiştirilmeleri gerekiyordu.
Yiyecekleri yıllarca koruyan ve bu zamanlarda da aşina olduğumuz konserveleme yöntemi:
Bu yöntemin kökü, tahmin edebileceğimiz üzere antik dönemlere kadar gitmiyor. Onun yerine 1800’lerin başlarında keşfedildiğini görüyoruz. Fransız Nicolas Appert’in bulduğu bu yöntem, 1900’lü yıllarda oldukça ilerledi. Yani bir bakıma diğerlerine nazaran yeni olduğunu söyleyebiliriz.
Turşu yapma yöntemiyle yiyeceği korumanın tarihi, Mezopotamyalılara kadar gidiyor:
Günümüzde hem lezzetli hem de sağlıklı olduğu için tüketilen turşular, bu dönemdeki insanların, yiyecekleri sirke benzeri asidik karışımlarda tutarak uzun süre bozulmadan tutma çabalarıyla ortaya çıktı.
Ondan ziyade şarap ya da bira gibi düşük pH değerine sahip şeylerin içinde saklandığı tahmin ediliyor.
- Not: Konserveleme ve turşu yapma görünürde birbirine benzese de, konservelemede asıl aracın kaplar olması, turşu yapma yönteminde ise asitlerin başrolde olması bu ikisini birbirinden ayırır.
Daha çok et ürünlerinde kullanılan bir diğer yöntem de tuzlama:
Eski zamanlarda tuzlama yöntemi hem değerli besinlerin korunması için hem de kötü hasat gibi durumlara önceden hazırlıklı olmak için tercih ediliyordu. Kimyasal açıdan baktığımızda kabaca tuzun, yiyecekleri kurutarak bozulmasına sebep olan bakterileri ortadan kaldırdığını görüyoruz.
Şeker ve bal kullanarak yiyeceği koruma yöntemi:
İzleri antik döneme kadar takip edilebilen bu yöntemde, başta tuzlamaya benzer şekilde şeker kullanılıyordu. Bu sayede kurutulan meyve ve sebzeler, çoğunlukla bal içinde saklanıyor ve ömürleri uzamış oluyor.
Normalde meyve ve sebzeleri kurutmak için saf şeker, içinde saklamak içinse kristal şeker kullanılıyormuş. Bal da şeker oranı yüksek olduğundan aynı görevi görebiliyordu.
Testiler ise suyu soğuk ya da sıcak tutmak için kullanıldı:
Testilerin üzerinde yapım aşamalarından kalma gözenekler bulunur. Bu da buralardan dışa atılan nemin buharlaşmasına sebep olur. Örneğin içeride soğuk su saklamak istediğimizde minik gözeneklerden çıkan ufak miktarda suyun, sıcak havada buharlaştığını görürüz. Bu buharlaşma, beraberinde testi yüzeyindeki ısının da gitmesine sebep olur.
Hem içi hem de soğuk kalan testi, bu sayede ısı alışverişi yapmaz ve serin kalır. Elbette bu süreçte buharlaşmadan dolayı testi içindeki su, bir nebze azalır.
1700’lerde kendini bir fikir olarak göstermeye başlayan buzdolabı, 1900’lerin başında bildiğimiz hâliyle evlerde kullanılmaya başladı. Bunun öncesinde sizin bildiğiniz farklı bir yiyecek koruma yöntemi varsa yorumlarda paylaşabilirsiniz.