Dünya'mız; belki de tüm evrende gördüğümüz en dost canlısı gezegen. İçerisinde yaşayan biz küçük canlıları hayatta tutan, onlara yemek, hava, su veren ve onca araştırmaya rağmen bir benzeri bulunamayan soluk mavi bir nokta. İnsanlığın evi, başını gök kubbesinin altında güvenle tutabildiğimiz bir dost. Evet, Dünya gezegeni ile ilgili sayısız metiyeler düzebiliriz. Her bir satırı da doğru olur çünkü Dünya bu kadar hayat dolu olmasaydı bizim de hayatta olma şansımız olmayacaktı. O yüzden belki sesli söylemesek de her insanın, her bitkinin ve her hayvanın içten içe Dünya'ya teşekkür ettiğini biliyoruz.
Peki elimizdeki en değerli şey olan Dünya'ya nasıl bakıyoruz. Yerlere attığımız her çöp, doğaya saldığımız her zehirli gazla Dünya'yı kendimize daha fazla düşman ediyoruz. Şunu da unutmayalım ki Dünya'ya karşı verdiğimiz bir savaşı kazanamayacağız. Kendimizi her ne kadar çok üstün varlıklar olarak görsek de aslında bunun pek de öyle olmadığını bize yıllar önce tek bir görsel üzerinden açıklamıştı Carl Sagan.
Carl Sagan, şimdiye kadar bize bilim ve uzay konusunda pek çok şey katmış durumda. Ancak, belki de bizi en fazla etkileyen, en derin düşüncelere dalmamızı sağlayan şeyi, 'Soluk Mavi Nokta' hakkında söyledikleri. Pale Blue Dot yani Soluk Mavi Nokta, Dünya'nın ta kendisi. 1977 yılında fırlatılan ve şimdiye kadar uzayda insan yapımı bir araç olarak en uzak mesafaye gitmeyi başaran Voyager 1 aracı tarafından 1990 yılında Dünya'nın bir fotoğrafı çekilmişti.
Carl Sagan'ın soluk mavi nokta için yazdığı ve seslendirdiği yazı
"Bu uzak gözlem noktasından Dünya pek ilgi çekici bir yer olarak görünmeyebilir. Ancak bizler için durum farklıdır. O noktayı tekrar değerlendirin. O burası. O yuva. O biziz. Üzerinde sevdiğiniz herkes, tanıdığınız herkes, duyduğunuz herkes, gelmiş geçmiş tüm insanlık hayatlarını yaşadı. Bütün mutluluk ve kederlerimiz, binlerce kendinden emin dinler, ideolojiler ve ekonomik doktrinler, bütün avcı ve toplayıcılar, bütün kahramanlar ve korkaklar, bütün medeniyet kuranlar ve yıkanlar, bütün krallar ve köylüler, bütün aşık genç çiftler, bütün anne ve babalar, umutlu çocuklar, mucitler ve kaşifler, bütün ahlak öğretmenleri, bütün yozlaşmış politikacılar, bütün süperstarlar, bütün yüce liderler, türümüzün tarihindeki tüm azizler ve günahkarlar, orada, güneş ışığına azılı toz zerresinde yaşadılar.
Dünya muazzam kozmik alanda çok küçük bir sahnedir. Tüm o generaller ve hükümdarlar tarafından dökülen kan ırmaklarını düşünün, o şekilde, şeref ve zafer içerisinde dönemlerinin efendileri olan yalnızca küçük bir noktanın bir bölümünde. Bu küçük pikselin bir köşesinin sakinlerininn, diğer bir köşenin farkları zorlukla ayırt edilebilen sakinlerine yaptıkları bitmek bilmeyen zorbalıkları düşünün, anlaşmazlıkları ne kadar olağandı, başka birini öldürürken ne kadar heveslilerdi, düşmanlıkları ne kadar ateşliydi. Afra tafralarımızın, hayali ben-merkezciliğimizin, evrende ayrıcalıklı bir pozisyonda olduğumuza dair yanılgımızın boyunun ölçüsü bu soluk ışıklı nokta tarafından alındı. Gezegenimiz onu çevreleyen bu azametli kozmik karanlığın içerisindeki yalnız bir zerredir. Anlaşmazlığımızın içinde, tüm bu muazzamlıkta, yardım için hiçbir ipucu başka bir yerden gelmeyecek bizi kendimizden kurtarmak için.
Dünya bilinen tek yaşam barınağı. En azından yakın gelecekte, türümüzün göç edebilecek başka bir yer yeri yok. Ziyaret, evet. Yerleşmek, henüz değil. Beğenin veya beğenmeyin, bu zamanda ayakta kalabildiğimiz tek yer Dünya'dır. Gökbilim için mütevazi ve karakter geliştiren bir deneyim olduğu söylendi. Muhtemelen insanlığın kibrinin ahmakça oluşunun bu küçük dünyamızın uzak resminden daha iyi bir kanıtı yoktur. Bana göre, bu resim birbirimizle ilişkilerimizi daha nazikçe kurmamızın ve "soluk mavi nokta"yı koruyup ona değer vermemiz sorumluluğunun altını çizmekte. Şimdiye tek bildiğimiz tek yuvayı."