İkinci Dünya Savaşı Avrupa haritasının şeklini değiştirirken Türkiye, yeni kurulmuş bir devlet olarak çalkalanan dünya ekonomisinde ayakta kalmaya çalışıyordu. Savaştan yaklaşık 10 yıl önce başlayan 1929’daki Büyük Buhran dönemi yıllarca sürmüş, savaşın en büyük nedenlerinden de birisi olmuştu. Kriz, dünya çapında 50 milyondan fazla işsiz yaratmıştı. Bugün dünyanın en prestijli şehirlerinden olan Kaliforniya’da halk, evlerini terk edip sokakta kalmaya başlamıştı.
Sonra sinema denilen bir sanat türü dünyanın her yerinde popülerleşmeye başladı. İçi boş bir maceradan öteye giderek her filminde mesaj vermeye çalışan bir aktör dünyayı kasıp kavuruyor, çalışanlarına zulüm eden şirketleri de rahatsız ediyordu. Charlie Chaplin, krizin ve ardından savaşın yorduğu dünyada, hak arayanın en büyük sembolü olmuştu. Üstelik tüm bu dramayı anlatırken güldürmeyi de başarıyordu.
Güldürürken düşündürmek mi? Tarihte ünü kıtaları aşan böyle birisi daha vardı sanki. Nasrettin Hoca diye düşündüyseniz, doğru bildiniz. Onu Chaplin bile severdi. Her anlatısında bir dramayı bu kadar ustaca vurgulayan bir başka eşi olamazdı.
Sunay Akın’ın YouTube kanalında yürüttüğü Küp isimli serinin konuğu bu kez, bu iki hiciv ustasıydı:
Türkiye ve Türk halkına Amerika’nın Sesi radyosundan seslenen Chaplin’in verdiği mesaj sadece o günlerde değil, tüm zamanlarda geçerliliğini koruyor. Bu mesajın verilmesi için ona kaynaklık eden Nasrettin Hoca fıkralarını okurken, defalarca düşünün.
Bu vesileyle Chaplin’in Nasrettin Hoca fıkrası tadındaki Modern Zamanlar, Büyük Diktatör, Çocuk ve Sirk filmlerini de izlemenizi öneririm.