Alışılagelmiş çöl imajında insanlar sadece kilometrelerce uzanan kum bir zemin düşünür. Kum fırtınaları ve kumdan tepelerle insanı karşı karşıya bırakan bu ortamın aslında çok sayıda canlıya ev sahipliği yaptığını ise pek çok kişinin göz ardı ettiğini görürüz. Bu bağlamda sonu görünmeyen bu mekânlara gittiğinizde yalnız olmayacağınızı bilmenizde fayda var.
Akrep, yılan, tilki gibi belgesellerden alışık olduğumuz canlıları kenara koyalım. Şimdi onlardan çok daha tatlı olan fakat tehlikeli olma konusunda bir adım bile gerilerinde kalmayan Türkistan kum kedisine göz atacağız. Söz konusu türün, bildiğimiz kedilerden farklı olan birçok özelliği bulunuyor.
Arap kum kedisi gibi farklı isimlerle de bilinen bu kedicik, sert şartlara karşı dayanıklı:
Sahra Çölü, Arap Yarımadası ve Orta Asya çevrelerinde yaşayan bu tür, söz konusu mekânların ekstrem soğuk ve sıcaklarına karşı oldukça dayanıklı. Sabah saatlerinde Güneş, çölü kavururken kumları da hâliyle dayanılmaz derecede ısıtıyor.
Kum kedisinin patilerinin altında yer alan tüyler ise patinin direkt sıcak kumla temas etmesini önleyerek rahat hareket etmesini sağlıyor. Bu tüyler, aynı zamanda arkasında iz bırakmasının da önüne geçerek takip edilmesini zorlaştırıyor.
Akşam saatlerinde gelen dondurucu soğuk da onları alt edemiyor:
Bu durumda da sahip oldukları kalın kürk sayesinde sıcak kalabiliyorlar. Özellikle de ava akşam çıktıkları için bu oldukça kritik bir özellik.
Sabah saatlerinde genelde Güneş’in batmasını beklerler. Akşam olduğunda ise ava çıkarlar:
Çöl, orman gibi adım attığınız her yerden karşınıza canlı çıkarabilecek potansiyelde bir mekân değil. Bu sebeple zaman zaman sadece av bulabilmek için kilometrelerce dolaşmaları gerekebiliyor. Aynı durum çiftleşme dönemlerinde eş bulmak istediklerinde de geçerli oluyor.
Bu gibi durumlarda kafalarına göre oldukça büyük görünen kulakları yardıma koşuyor:
Kum kedisinin en büyük artısının bu kulaklar olduğunu söyleyebiliriz. Çöl için oldukça işlevsel olan söz konusu kulaklar, en ufak bir hareketi bile uzaklardan sezebiliyor. Bu bağlamda bir böcek de olsa kemirgen de olsa avlarının ne tarafta olduğunu anlayabiliyorlar. Konu tehditlere geldiğinde ise bu kulaklar, aynı işlevle koruyucu rol oynamış oluyorlar.
Bazı avlarında, kendisinde olduğu gibi gelişmiş duyma yetileri bulunsa da kum kedisinin yere yakın hareket etmesi, avını kovalamaktansa onu en beklemediği anda yakalaması ve inanılmaz derecede sabırlı hareket etmesi, kendisini avından üstün kılıyor.
Alıştığımız kedilerden daha küçük olan bu tür, zehirli yılan bile avlıyor:
Kum kedilerinin avları arasında küçük kemirgenler, böcekler, örümcekler ve yılanlar bulunuyor.
Ev kedisine benzeyen kum kedisi, çöl ortamında susuz kalmıyor mu?
Kalıyor elbette. Fakat alıştığımız ev kedilerinin aksine bu türün günlerce, hatta haftalarca susuz kalabildiği biliniyor. İhtiyacı olan nemi ise avlarından elde ediyor.
Üreme dönemleri, saydığımız bölgelerin hangisinde olduklarına göre değişiyor:
Bu sürelerde eş bulmak için köpek havlamasına benzeyen ama tam da öyle tanımlanamayan sesler çıkardıkları gözlemlendi. 60 ile 67 gün arasında bir gebelik süresi bulunan bu tür, genelde üç yavru doğuruyor. Ortaya çıkan yavruların yetişkinliğe erişmesi ise sadece 6 ay sürüyor. Daha sonra ise bağımsız oluyorlar.
Düşüncelerinizi yorum kısmında paylaşabilirsiniz.
Kaynaklar: Smithsonian’s National Zoo, Animalogic, Utah's Hogle Zoo