Belçikalı hukukçu ve matematikçi olan Viktor D’hondt’un kurduğu bu sistem, 14 Mayıs akşamı Türkiye Büyük Millet Meclisi aritmetiğinin belirlenmesini sağlayan ana unsur olacak.
Parlamentoya dağıtılacak vekil sayılarını belirleme yöntemi olacak olan sistemin yeterince adil olup olmadığı da merak edilen konular arasında.
Herkesin anlamakta güçlük çektiği D’Hondt Sistemi aslında oldukça basit bir matematiğe dayanıyor.
Bu sistem, Türkiye’de 1961’den bu yana; 1965 Millet Meclisi genel seçimi ve 1966 Millet Meclisi ara seçimi dışında tüm milletvekili genel ve ara seçimlerinde uygulanmıştır.
Bu sistemin neden geliştirildiğine gelecek olursak; milletvekillerini oy oranlarına göre direkt dağıtmak, küsüratlı sayılardan dolayı mümkün olmamasıyla açıklayabiliriz. Bu durumdan kurtulmak ve uç partilerin temsiliyet kazanarak mecliste istikrarsızlık oluşturmasının önüne geçip büyük parti ve koalisyonları teşvik ederek yasamanın kolaylaştırılmasını sağlamak aslında sistemin amacı.
Partilerin aldıkları oy sayısı belli bir orana bölünerek, çıkan sonuca göre de milletvekili dağıtımı gerçekleşir.
Tabiri caizse çıkan küsuratlı sayıları “yuvarlama” yapmak, ayrılan milletvekili sayısının düzgün dağıtılmasını güçleştirecektir. İşte bu sistem de oluşacak bu güçlüğü ortadan kaldırmak için geliştirilmiştir.
Cumhurbaşkanı seçiminde formül basit: ilk veya ikinci turda %50 oydan 1 fazlasını alan seçimin galibi olur. Ancak milletvekili seçimlerinde durum biraz daha karışık.
Örneklerle ele alarak daha kolay bir şekilde sistemi kavrayalım.
Algoritma en çok oy alan partiye 1 milletvekili vererek, sonrasında oy sayısını da sahip olunan milletvekili sayısının 1 fazlasına bölüp, çıkan sonucu o ilde dağıtılacak milletvekili sayısı bitene kadar sürdürmeyle işliyor. Bir algoritma üzerinden gidelim.
- A Partisi 100 bin
- B Partisi 80 bin
- C Partisi 30 bin
- D Partisi 25 bin
- E Partisi de 10 bin oy alsın.
A partisi, içlerinde en fazla oya sahip olduğu için ilk milletvekilini kazanıyor ve D’hondt Sistemi devreye giriyor. İkinci milletvekilinin belirlenmesi için A partisinin oyu, kazanmış olduğu milletvekiline bir ekleme yapılarak elde edilen sonuca bölünüyor. Yani 100 bin oya sahip olan A partisinin sonucu ikiye bölündüğü için 50 bin olacak.
50 bin olan A partisi, en çok oy alan konumunu B partisine devretmiş olacak. B partisi de 1 milletvekili kazanmış oluyor, onun oyu da kazandığı milletvekili sayısına 1 eklenerek elde edilen sayıya bölünecek. Yani 80/2=40 bin.
Bu hesaplamayla 50 bin oya sahip A partisi, üçüncü milletvekilini de kazanmış oluyor. Oyu, bir kez daha aynı formülle bölünecek. Bu sistem kullanılarak tüm oylar, milletvekillerinin tamamı partilere dağıtılana kadar da devam edecek. İşte sistemin işleyişi küçük bir matematiğe dayansa da yuvarlama sayı hesabından çok daha kesin sonuçlar ortaya koyuyor.
Peki bu sistem adil bir sistem mi?
Karmaşık koalisyon, iş birliği ve baraj sistemlerinin olduğu ülkelerde tamamıyla adil bir sistemden söz etmek ne yazık ki mümkün değil. Her yöntemin avantaj ve dezavantajı olduğu gibi, bu sistemin de dezavantajları elbette var.
Bu durumla ilgili yapılan çalışmalar gösteriyor ki bu sistemin, en az orantılı olan sistemler arasında olduğunu gösteriyor. Mecliste dağınık küçük partiler yerine, büyük partileri ve koalisyonları pekiştiren bir sistemdir; tutarlı, monoton ve kararlı bir sistem üzerine inşa edilmiştir.
Birçok ülkenin kullanmış olduğu bu sistemi ülkemiz de 1961 yılından beri milletvekili dağıtımını belirlemek için kullanıyor.