2019’un başından bu yana pek çok ülkede dijital platformlara vergi düzenlemeleri yapıldı. Bu vergi düzenlemeleri, doğrudan şirketleri dolaylı olarak da kullanıcıları ilgilendiren düzenlemelerdi. Bir şirketin bir ülkede faaliyet göstermesi için oranın vergi politikalarına göre hareket etmesi gerekiyor. Örneğin Fransa, Temmuz 2019’da dijital hizmet vergisinde %3’lük zam yapmış, önce şirketlerden ve ardından kullanıcılardan tepki toplamıştı.
Peki Fransa’da yapılan %3’lük zam neden kullanıcıların tepkisini topladı? Cevap basit: Bir şirket bir ülkede kalmak için daha çok vergi öderse, bu harcamasını sattığı ürün ya da hizmetin o ülkedeki fiyatlarına yansıtır. Bir şekilde vergi harcamalarının kâr oranını düşürmesine izin vermek istemez. Benzer bir uygulama Dijital Hizmet Vergisi adıyla TBMM'de kabul edildi.
Google, Facebook, Amazon, Netflix, Spotify gibi şirketlerden alınacak olan Dijital Hizmet Vergisi: %7,5
İnternet ortamında sesli, görsel, yazılı şekilde dijital olarak herhangi bir içeriğin satışı ile bu içeriklerin dijital ortamda kullanıcılar tarafından dinlenmesine, izlenmesine, oynanmasına, kaydedilmesine ve kullanılmasına yönelik tüm hizmetler bu vergiye tabi tutulacak.
Aynı zamanda kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebileceği dijital ortamların sağlanması, işletilmesi; yani kısaca tüm sosyal medya mecraları da verginin kapsama alanına girecek. Dijital aracılık hizmetleri veren şirketler de bu vergiyi ödeyecek.
Vergi taslağında “Fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, çevrimiçi faaliyetin gerçekleştiği her ortam” şeklinde ifade edilen tüm platformlar, bu vergiye tabi tutulacak. Elbette vergi için yurt içi ve global düzeyde bir gelir barajı da var. Bir önceki hesap döneminde Türkiye’den 20 milyon TL’den, dünya çapında 750 milyon Euro’dan az olan şirketler vergiden muaf olacak. Nitekim en popüler dijital hizmetleri sunan şirketlerin hepsi zaten bu barajı aşıyor. Geriye daha ufak çaplı oyun ya da sınırlı bir kitleye hitap eden uygulama ya da mecralar kalıyor.