Bundan 66 milyon yıl önce meydana gelen göktaşı felaketi dinozorların da içinde olduğu canlı türlerinin yüzde 75’inin yok olmasına neden oldu. Bilim insanları, dinozorların neslinin tükenmesi ile sonuçlanan felaketin yaşandığı döneme Kretase-Tersiyer (K-T) yok oluşu adını verdiler.
Geophysical Research Letters’ta yayınlanan yeni bir makale, K-T yok oluşunun asıl nedeninin felatin ardından yaşanan uzun karanlık dönem olduğunu savunuyor. Yeni çalışmada bilim insanları, meteorun Dünya’ya çarpması sonrası yaşananları anlamak için bilgisayarda çeşitli Dünya modellemeleri kullandılar.
Connecticut Üniversitesi’nden yerbilimci Clay Tabor, düşük ışık seviyesinin yok oluşun temelini oluşturabileceğini söyledi. Tabor, nükleer bir savaş sonrası yaşanabilecek nükleer bir kışta da benzer şeylerin yaşanabileceğini söylüyor.
Chicxulub göktaşı çarpması nedeniyle atmosferin üst katmanlarına büyük miktarlarda kül püskürtüldü. Bu küller daha sonra sıcak bir şekilde yeryüzüne geri yağdılar. Sıcak küller büyük miktarda orman yangınına neden oldu. Küresel çapta gerçekleşen orman yangınlarından meydana gelen duman ve is atmosferde yıllar sürecek bir karanlık ve soğuk dönemin yaşanmasına neden oldu.
Daha önce gerçekleştirilen çalışmalar, bu dönem boyunca küresel olarak sıcaklığın en az 26°C düştüğünü ortaya çıkardı. 3 ile 16 yıl boyunca bütün Dünya’da sıcaklık 0 °C’nin altında kaldı. Uzun süren bu soğuk dönemin canlı türlerinin büyük bir kısmının yok olmasına neden olduğu düşünülüyordu. Ancak bilim insanlarına göre daha ölümcül olan şey, Güneş ışığı seviyelerinin felaket öncesinin yüzde 1'i seviyelerine düşmesi ve bu nedenle fotosentezin durma noktasına gelmesi. Fotosentez yapan canlıların yok olmasıyla besin zinciri bozuldu ve küresel bir felaket gerçekleşti.
Yapılan yeni araştırma, Dünya’nın her yerinde de aynı şekilde büyük bir soğumanın gerçekleşmediğini gösteriyor. Araştırmacılar, kutuplara yakın bölgelerdeki soğumanın kayda değer ölçüde olmadığını ifade ettiler. Clay Tabor, yüksek enlemlerde büyük bir soğumanın gerçekleşmediğini söyledi. Tabor, bu soğumanın neredeyse iki yıl boyunca fotosentetik etkinliğin durması ile karşılaştırıldığında ikincil bir önem arz ettiğini belirtti.