Doğanın kuralı bellidir, güçlü olan hayatta kalır. Peki ya milyonlarca yıl boyunca etrafta hiçbir tehlike olmazsa ne olur? Maalesef sonuç büyük bir hüsran olur çünkü en küçük canlı bile etrafındaki avcılardan kendini koruyacak şekilde evrimleşmiştir; dodo kuşu hariç. Milyonlarca yıl önce okyanusun ortasındaki bir adaya gelen dodo kuşu o kadar rahat bir ortamda evrimleşti ki kendini koruyacak tek bir özelliği bile yoktu.
Uzun yıllar boyunca dodo kuşu tek boynuzlu at gibi bir efsane zannedildi. Gerçek olduğu ortaya çıktıktan sonra da aptal bir tür olarak görüldü. Bugün elimizdeki bulgulara bakacak olursak dodo kuşu aslında epey güçlü ve akıllı bir canlıydı ama yine de yok olmaktan kurtulamadı. Bugün yeniden canlandırılması ihtimali üzerine konuşulan dodo kuşu hikâyesine ve özelliklerine gelin yakından bakalım.
Dodo kuşu huzurlu yuvasına ilk kez milyonlarca yıl önce kavuştu:
Güvercingiller familyasına ait bir tür olan dodo kuşu, Hint Okyanusu’nda Madagaskar’ın yaklaşık 2 bin kilometre açığında yer alan Mascarene Adaları’ndaki Mauritius Adası’nda yaşıyordu. Volkanik bir ada olan Mauritius Adası, içinde yaşayan canlılar için tam anlamıyla bir cennetti.
Dodo kuşunun Mauritius Adası’na ne zaman geldiği ve dolayısıyla kökeni hakkındaki bilgiler pek net değil. Bazı kaynaklar 26 milyon yıl önce, bazı kaynaklar ise 8 milyon yıl önce dodo kuşunun atalarının Mauritius Adası’nı keşfettiği ve buraya yerleştiğini söylüyor. Her iki tarih de dodo kuşunun bildiğimiz anlamdaki evrimi için yeterli bir süre sunuyor.
Uçmaya gerek duymayan dodo kuşu sağlam bir koşucu oldu:
Dodo kuşunun evrimsel başlangıcını bilmediğimiz için ataları da tam olarak ne kadar iyi uçucuydu bilemiyoruz ancak okyanusun ortasındaki bir adaya gelebildiklerine göre yorulmadan binlerce kilometre uçabilen kuşlar olduklarını tahmin etmek zor değil. İyi de böyle güzel bir yer bulmuşken niye tekrar uçalım?
Mauritius Adası’nın inanılmaz bir ekosistemi vardı. Subtropikal ormanlarla kaplı olan bu ada hem güvenliydi hem de yiyecek ve su açısından son derece zengindi. Dodo kuşları da bu ekosisteme katkı sağlıyordu. Dodo ağacı olarak adlandırılan bir ağacın meyvelerini yiyor, tohumlarını dışkılarıyla adanın her yerine dağıtıyor ve böylece onun da çoğalmasını sağlıyorlardı.
En yakın kara parçası binlerce kilometre uzaktayken elbette dodo kuşu bu güzelim cenneti bırakıp da oralara yeniden uçmak istemedi ve adaya yerleşti. Güçlü kanatları yerini güçlü bacaklara bıraktı. Böylece adanın dilediği her yerine gidebiliyor ve gönlünce beslenebiliyordu. Yani bildiğin büyük bir tavuğa benzemeye başlamıştı.
Dodo kuşu özellikleri düşündüğümüz kadar hantal olmadıklarını gösteriyor:
Dodo kuşundan geriye çok fazla bulgu kalmadı. Birkaç ayak, kafa ve kemik ile onun tam olarak nasıl bir fizyolojiye sahip olduğunu anlamamız pek mümkün olmadığı için sonraki yıllarda çizilen resimlerinden fikir aldık. Bu çizimlerde dodo kuşu tombul, güçsüz ve aptal bir canlı olarak resmediliyordu.
College of the Holy Cross'ta görevli paleontolog Leon Claessens ve ekibinin 2011 yılında yaptığı çalışma ise tüm bildiklerimizin yanlış olduğunu gösterdi. Mauritius Adası’na giden ve en küçük kemik üzerinde bile üç boyutlu tarama yaparak yeni modeller geliştiren ekip, aslında dodo kuşunun oldukça güçlü bir canlı olduğunu ortaya çıkardı.
Yapılan modellere göre dodo kuşu gerçekten de uçma yeteneği olmayan kanatlara sahipti ancak bu kanatlar ona koşarken denge sağlayacak kadar kaslı bir yapıdaydı. Bacakları ise en sarp kayalıklarda bile ustalıkla hareket etmesini sağlayacak şekilde gelişmişti. Güçlü gagası, bir insanı kolayca yaralayacak kadar etkili bir ısırık yapabilirdi. Yani dodo kuşu aslında ortamına göre oldukça güçlü bir canlıydı.
Ne kadar güçlü olsa da dodo kuşunu avlamak kasaptan mangallık tavuk almak kadar kolaydı:
Mauritius Adası’nının bu cennet gibi atmosferi ilk kez 1505 yılında Portekizliler tarafından bozuldu. Keşfedildikten sonra denizcilerin sık sık uğradığı bir liman haline gelen Mauritius Adası’na daha sonra Hollandalılar da geldi ve ada kolonileştirildi. Aç aç yoldan gelmiş bu adamları karşılayan dodo kuşu oldu.
Dodo kuşu yaklaşık bir metre boyunda ve 20 kilogramdan daha ağır, uçamayan bir kuştu. Adada kendisini avlamak isteyen tek bir doğal avcı bile olmadığı için hiçbir savunma mekanizması geliştirmemişti. Bu nedenle adaya gelen denizcilerden kaçmak yerine merakla yanlarına gitti.
Belki de aylar boyunca taze et yememiş olan denizciler bu gri - siyah tüylere sahip ve oldukça etli görünen hayvanı hemen avladılar. Belki de hayatlarındaki ev kolay avı gerçekleştiriyorlardı çünkü dodo kuşu ilk zamanlar onlardan kaçmıyordu bile. Yani dodo kuşu denizciler için bir tür açık büfe haline gelmişti.
Dodo kuşunun nesli neden tükendi?
Elbette bütün suçu da denizcilere atmak yanlış olur. En kalabalık koloni grubunun bile yaklaşık 250 kişi olduğunu düşünürsek tüm bu insanlar sabah akşam dodo kuşu avlasalar dahi bütün kuşları yok edemezler. Zaten taze et için bu kuşları avladıkları için de bol bol avlayıp saklamaları söz konusu değil.
Peki ne oldu da dodo kuşunun soyu tamamen tükendi? Özellikle ada kolonize olduktan sonra yerleşimciler yanlarında domuz, keçi, geyik, maymun, sıçan, kedi ve köpek gibi sayısız hayvan getirdiler. İşte dodo kuşlarını asıl yok edenin bu hayvanlar olduğu tahmin ediliyor.
Adaya sonradan gelen canlılar bir yandan dodo kuşlarının kendisini avlıyor, diğer yandan da yumurtalarını ve yavrularını yiyorlardı. Rahat bir ortamda olduğu için yılda yalnızca bir kez yumurtlayan dodo kuşunun sayısı böylece hızla azaldı. Bir yandan da insanlar dodoların beslenme kaynağı olan ağaçları kesmeye başlayınca neredeyse hiçbir yaşam alanı kalmadı.
Dodo kuşu en son ne zaman görüldü?
Mauritius Adası’ndaki son dodo kuşunun 1681 yılında öldürüldüğü tahmin ediliyor. Aslında yalnızca dodo kuşu değil, adada bilinen 45 kuş türünün 24 tanesi de tamamen yok oldu. Bu dönemde yok olmayanlar bile 19. yüzyılda çay ve şeker tarlası için ağaçların kesilmesi nedeniyle yok oldu. Adaya ilk gelişin 1500’lü yıllar olduğunu düşünürsek iki yüzyıl geçmeden dodo kuşu tamamen yok olmuştu.
Bu kadar net bir tarih veriliyor olmasının nedeni, adadaki dodo ağaçlarıdır. Yukarıda da anlattığımız gibi dodo kuşları bu ağaçların meyvesini yer ve dışkılarıyla etrafa tohumlarını saçardı. Uzmanlar, adadaki en eski ağacın 300 yaşında olduğunu ve o tarihten sonra yeni bir ağaç filizlenmediğini gördüler. Yani basit bir hesapla dodo ağacı filizi yoksa dodo kuşu da yok demektir.
Belki yakın zamanda etrafta yeniden dodo kuşu görmeye başlarız:
Colossal Biosciences isimli bir genetik mühendislik şirketi son yıllarda harıl harıl çalışıyor. Tek bir amaçları var, yok olan türleri yeniden canlandırmak. Yeniden canlandırmayı planladıkları türler arasında Tazmanya kaplanı, tüylü mamut ve dodo kuşu var. Eğer şirketin planları başarılı olursa 2028 yılında etrafta, tam olarak kendisi olmasa bile, melez bir dodo kuşu türü görmemiz mümkün.
Yüzlerce yıl önce soyu tükenmiş olan dodo kuşu özelliklerinden ve hikâyesinden bahsederek hakkında merak edilen detayları anlattık. Sanırım bu hikâyeden çıkarmamız gereken en önemli ders, kanatlarımız varsa uçmamız gerektiği.
Hayvanlar hakkında bilgi edinebileceğiniz diğer içerikler: