En temel haliyle algı, düşünce, davranış ve ruh halinde önemli değişikliklerle ifade edilen şizofreniye, tüm tıp tarihi göz önüne alındığında doğuştan kör olan bir tek kişinin bile yakalanmadığı tespit edilmiş ve bu sonuçlar bilim insanlarını bir hayli şaşırtmış ve heyecandırmıştır.
Araştırmacılar bu konu üzerinde %100 olarak her ne kadar kesin bir noktaya varamamış olsalar da; doğuştan kör olan kişileri, şizofreni rahatsızlığı noktasında ayırt edici kılan hipotezler nedir daha yakından bakalım.
Şizofreni, insanlarda %0.3 ila %0.7 oranında teşhisi koyulabilen zihinsel bir bozukluktur.
Şizofreni tanısı koyulan bir kişi ağırlıklı olarak halüsinasyonlar, düzensiz konuşma, motivasyon eksikliği ve düşünme güçlüğünden muzdariptir. Kadınlardan ziyade erkeklerde daha ağırlıklı ve erken yaşlarda görülebilen bu bozukluğun semptomları, çeşitli tedavilerle bir bakıma azaltılabilse de tamamen ortadan kaldırılması noktasında kesin bir sonuç vadetmez.
Kişinin beynine hükmeden şizofreni, en kapsamlı haliyle beynin karar verme mekanizmasının devre dışı kaldığı bir durumdur. Beynin spesifik olarak algı ve yorum bölgelerindeki bağlantıların kopmasına yol açar ve kişi gerçek ile gerçek dışı olanı ayırt edemez.
Şizofreni hastalığına kesin olarak hangi sebeplerin yol açtığının gizemi çözülmeye çalışıldığı kadar, doğuştan kör kişilerin de bu hastalığa nasıl yakalanmadığı bir hayli merak konusu.
Geçen yüzyılın ortalarından beri araştırmalar devam etse de bu anlamda gerçekleştirilen büyük ölçekli bir çalışma doğuştan görme engelli kişilerin şizofreni olamayacağı konusunda kesin bulgulara ulaştı.
Araştırmacılar, 1980 ile 2001 yılları arasında Batı Avustralya’da doğan 467.945 çocuğun verilerini analiz etti ve 1870’inde şizofreni tespit edildi ancak doğuştan görme engelli olduğu tespit edilen 66 çocuğun hiçbirine şizofreni teşhisi koyulmadı.
Bu şaşırtıcı bulgular ışığında bilim insanları, şizofreninin tam anlamıyla nasıl işlediğine dair çok daha kapsamlı çalışmalar yapma noktasında fikir birliğine varmış durumda.
Araştırmacıların deyişiyle şizofreni, beynin çevredeki varlıkların modelini çıkarma ve ne olacağını tahmin etme yetilerinde bir hayli probleme davetiye çıkarıyor. Bu noktada doğuştan görme engelli kişilerin içsel dünya dengelerinin işleyişinin çok daha farklı olduğu tahmin ediliyor.
Peki doğuştan görme engelli olmak şizofreniye karşı nasıl bir koruyuculuk sağlıyor?
Bilim insanları bu konuda %100 emin olamasa da bir hipoteze göre kör doğmak, bazı beyin işlevlerinin normalin dışında seyrettiği şizofreni vakalarında ses algısı, dikkat ve hafızada beklenenin aksine olumlu gelişmelere yol açıyor.
Kısaca görme engelli olarak doğan kişilerin duyuları çok daha gelişmiş yönlere sahip oluyor ve bu durum, şizofreniyi teğet geçiyor.
Beyne hükmeden bu rahatsızlığın, hangi sebeplerle görme yetisi olmayan kişilerde görülmediğine dair bir hipotez daha var.
Öte yandan bilim insanları tahmin edilebilecek en temel sebeplerden biri olarak, doğuştan kör olan kişilerin çevrelerindeki dünya hakkında bilgileri olmadığı için halüsinasyonlar geliştiremeyeceğini ve bu yolla şizofreniyle tanışma ihtimallerinin olmadığını ifade ediyor.
Aksine hayatının bir bölümüne kadar görebilen ancak daha sonra kör olan insanların, şizofreni geliştirme olasılığı ise normal insanlara göre bir hayli yüksek.
Doğuştan görme engelli kişileri, şizofreniden koruyan şeyin ne olduğunun tespiti konusunda araştırmalar devam ediyor ve bizde olmayıp, görme engellilerinin sahip olduğu unsur net bir şekilde tespit edilebilirse, genel anlamda şizofreni hastalığı tarihe karışabilir.