Üstelik bunun sebebi biyolojik değil. Beden ve zihnimizin derinliklerindeki gizemli bir denge var, bunu anlamak için ise biraz fizik bilgisine ihtiyacımız olacak.
Sebebine geçmeden önce bu durumun herkeste olduğuna açıklık getirelim.
Dönmeyi bıraktıktan sonra devam eden baş dönmesinin sebebi aslında eylemsizliktir.
Atalet olarak da bilinen eylemsizlik, cisimlerin hareket etme ve durma eğilimlerinin temelini oluşturuyor. Bu özellik aynı zamanda fiziğin de temel yasalarından birisi.
Bir cisim, dış bir kuvvet uygulanmadığı sürece hareketsiz kalma veya var olan hızını koruma eğilimindedir. İç kulağımızdaki karmaşık yapıyla birleştiğinde bu yasa, baş dönmesinin sebebini de oluşturuyor.
İç kulağımızın içinde bulunan vestibüler adlı sistem de dengemizi korumaktan sorumlu.
Bu sistem, kafamızın pozisyonunu algılamak için üç yarım daire şeklindeki kanalları kullanır. Bu kanalların içinde bulunan endolenf isimli iç kulak sıvısı ve duyu sinir hücreleri, bedenimizin hareketini izler.
Ancak bir dönme esnasında, endolenf de bizimle hareket etmeye başlar. Durduğunuzda ise sıvı hâlâ hareket etmeye devam eder ve beyne dönüş hareketi olduğu mesajını gönderir.
İşte tam da burada eylemsizlik yasası devreye giriyor.
Sıvının hareketi, beyine yanıltıcı bir baş dönmesi hissi verir. Bir süre sonra da endolenfin dönüşü durur ve beyine artık daha fazla sinyal gitmez. Bu noktada, beyin dönüşün durduğunu anlar ve baş dönmesi sona erer.
Bunu küçük bir deney ile test etmeniz mümkün. Hızlı bir şekilde kendi etrafınızda dönün ve hemen durun. Başınızın hâlâ döndüğünü fark edeceksiniz. Bu kez aynı şekilde diğer tarafınıza doğru dönün ve durun. Bu sefer baş dönmesi yaşamanız neredeyse imkânsız. Çünkü endolenfinizi ters yönde hareket ettirdiğiniz için iki etki de birbirini yok etmiş oldu.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: