Dünya oluşmadan önce gerçekleşen nötron yıldızlarının geçirdiği süpernova patlamaları sonrasında açığa çıkan kalıntılar, gezegenimizin oluşumunun sürecine dahil oldular. Altın, gümüş, platin ve diğer ağır metallerin yanı sıra uranyum elementi bu kalıntılarla Dünya’nın oluşumuna katkı sağladılar.
Bu keşif, Dünya’ya bakış açımızı değiştirebilecek, esasen ender yaşanan anlardan biridir. Bugün mücevherat ve elektronik sistemler dahil onlarca farklı alanda kullanılan değerli elementlerin Dünya’dan daha yaşlı olduğunu ve nereden geldiklerini bilmek, manevi değerlerini arttırıyor olsa gerek.
Sevdiğimiz insana aldığımız altın bir kolyenin ya da geleceğin enerji kaynağı uranyumun içindeki atomların tarihini artık biliyoruz. Bu kalıntıların milyarlarca yıllık ömürlerini tamamlayan nötron yıldızların patlamaları sonucunda oluştuğunu da biliyoruz. Yani neresinden bakarsanız bakın, insanlık tarihinin en önemli keşiflerinden birisi yapılmış gözüküyor.
Evrenin mucizelerini ve insanın bu mucizeye karşı ne kadar sıradan olduğunu bir kez daha gösteren olaylar silsilesi milyarlarca yıl sürdü. Tıp, elektronik, nükleer enerji, haberleşme, mücevherler ve en nihayetinde bağlandıkları nokta fizik ve astronomi.
Bilim insanlarının bu keşiften sonra vurguladığı gerçek şöyle: Bir şekilde her parçamız, tüm atomlarımız aslında evrenin başka yerlerinde doğmuşlardı. Bir araya gelmesi ve bugün yaşam olarak bildiğimiz gerçekliğin oluşması için zaman geçmesi gerekti. Biz de yaşamın kökenine ilişkin merakı olduğu bilinen tek canlılarız. Belki de evrendeki bu yalnızlığımız şimdilik böyledir. Belki geleceğe ilişkin beklentilerimiz boşunadır ve yalnızlığımız gerçektir. İşte bu sorunun cevabını gene bilim verecek.
O zamana kadar bir hediye aldığınızda gökyüzüne bakmayı ihmal etmeyin. Modern astronominin kurucularından Carl Sagan'ın da söylediği gibi:
"Kozmos da bize aittir. Yıldızlardan oluşuyoruz. Aslında biz kozmosun kendisini tanımasının başka bir yoluyuz."
