Küresel çapta felaketlerden devrim niteliğinde evrimsel kilometre taşlarına kadar pek çok önemli olay atlatan gezegenimiz, tüm bunların sonucunda bugün üstünde nefes aldığımız yuvamız haline geldi.
Gelin, bu önemli olaylara adım adım bakalım:
1) Gezegenin Doğuşu (4.5 milyar yıl önce)
Güneş’in etrafındaki toz ve kaya parçalarından oluştuğu bilinen gezegenimizin oluşumuna giden yolda, önce kayalar birbirleriyle çarpıştıktan sonra yer çekimi etkisiyle çevrelerindeki diğer kayaları da çekmeye başlıyor, daha sonra etrafta ne var ne yoksa birleşip Dünya’yı meydana getiriyorlar.
Bu olaydan sonra Dünya’ya büyük bir gök cismi çarpıyor ve sonucunda devasa miktarlarda kalıntı uzaya saçılıyor. Bu kalıntılar da tıpkı Dünya'nın oluşumuna benzer şekilde birbirlerini yine aynı yollarla çekerek birleşiyor ve Ay’ı oluşturuyor.
2) Hayat Başlangıcı (4-3.5 milyar yıl önce)
Gezegenimizde hayatın net olarak ne zaman başladığı sorusu henüz yüzde yüz olarak cevaplanabilmiş değil; fakat tek hücreli canlılara ait elimizde bulunan en eski fosillere bakılırsa yaşam, yaklaşık 4 milyar yaşında.
Yaşamın ilk olarak okyanus tabanlarındaki volkanik sıcak su bacalarında başladığı düşünülüyor.
3) Fotosentezin Ortaya Çıkışı (3.4 milyar yıl önce)
Güneş, gezegenimizin en büyük enerji kaynağı. Yaşam gelişecekse, bu dev enerji kaynağı sayesinde oluşacaktı ve öyle de oldu. Bazı mikroorganizmalar Güneş ışığını kullanmaya ve böylece basit molekülleri şeker moleküllerine çevimeye başardı. Fakat bu ilk fotosentezler, günümüzdekinden farklıydı; sonucunda oksijene atmosfer bırakılmıyordu. Bu nedenle de atmosferde hiç oksijen yoktu.
4) İlk Levha Hareketleri (3 milyar yıl önce)
Günümüzdeki yer şekillerinin ve kıtaların oluşmasında en büyük pay sahibi olan şeyler levha hareketleri. Bu hareketler ilk defa 3 milyar yıl önce gerçekleşmeye başladı.
5) Solunabilir Hava Oluşumu (2.4 milyar yıl önce)
Dünya'da uzun bir süre atmosferde serbest oksijen yoktu. Zamanla siyanobakteriler, fotosentez yaptıktan sonra atmosfere oksijen bırakmaya başladı. Atmosferde biriken bu oksijenler, havanın oksijence zenginleşmesini sağladı.
O zamanlar bu durum aslında pek de faydalı değildi; çünkü hiçbir canlı oksijene alışık değildi. Dolayısıyla oluşan canlıların bir çoğu bu yoğun oksijene alışamadı ve yok oldu; bazı canlı türleri ise sağ kalmayı başardı.
Bunun nedenlerinden biri bazılarının oksijenin uzun yıllarca ulaşamayacağı kadar derin okyanus bölgelerinde yaşamaları, bir diğeriyse şans eseri oksijenden etkilenmeyecek şekilde evrimleşmiş olmaları.
6) İlk Kompleks Hücreler (2-1 milyar yıl önce)
Günümüzdeki bakterilere benzeyen ilk hücrelerden bazıları, zamanla daha da gelişmeye başladı. Endosimbiyoz kuramıyla incelenen bu duruma göre mitokondri ve kloroplast organelleri, aslında önceden bakterilerdi; fakat yutuldukları hücrelerle iki tarafa da faydası dokunan bir ilişki içerisine girince ökaryot hücrelere giden yolu açmış oldular.
7) İlk Seks (1.2 milyar yıl önce)
Günümüzdeki seksle alakası olmadığını söylerek devam etmek gerekirse; ikiye bölünüp kendi kendine çoğalmak yerine başka bir canlıyla iş birliği yaparak çoğalmanın (seks) başlangıcı 1.2 milyar yıl öncesine dayanıyor. Nitekim bu zaman diliminde yer alan bazı fosillerde, kırmızı alglerin üreme hücresi olan sporlara sahip olduğu görülmüş.
8) Çok Hücreli Yaşam (1 milyar yıl önce)
Birden fazla hücreye sahip yaşam formlarının oluşmaya başladığı bu dönemde, ilk organlar da yavaş yavaş oluşuyor. Aslında 2 milyar yıl öncesinde bile birden fazla hücreli fosiller bulunmuş; ancak bunların bakteri kolonileri olduğu ve tek bir canlı olmadığı düşünülüyor.
Çok hücreli canlıların gezegenin farklı bölgelerde farklı farklı zamanlarda evrimleştiği düşünülüyor; ancak ilk başaranın bitkiler olduğu düşünülüyor.
9) Buzul Çağı (850-635 milyon yıl önce)
Bu dönemlerde iki kez Buzul Çağı’na giren Dünya'mızda, tüm gezegeni buzların kapladığı düşünülüyor. İlk gelişmiş hayvanların da bu dönemde evrimleşmeye başladığı düşünülüyor.
10) Kambriyen Patlaması (535 milyon yıl önce)
Dünya tarihinin en önemli bölümü olarak nitelendirebilecek Kambriyen Patlaması'nda, evrimsel açıdan hayli kısa süreli olan zaman dilimlerinde günümüzdeki hayvanlarının atası olan pek çok hayvan türü ortaya çıkıyor.
Bu döneme ait çok fazla fosil tespit edilmiş durumda; bunun nedeni olaraksa o dönemdeki canlıların çok sert kabuklar geliştirmiş olması ve böylece fosillerinin korunarak günümüze gelebilmesinin kolay olduğu gösteriliyor.
11) Bitkiler Karaları Ele Geçiriyor (465 milyon yıl önce)
Bazı hayvanların karaya 500 milyon yıl önce çıktığı düşünülse de bu hayvanların sadece yumurtalarını güvenli bir yere bırakabilmek için kısa süreli olarak bunu gerçekleştirdiği düşünülüyor.
Karaların kalıcı olan ilk sakinleri ise bitkiler. İlk karasal bitkiler yeşil algler olsa da kısa süre içerisinde çeşitlilik oluşmaya başlamış.
12) İlk Kütlesel Yok Oluş (460-430 milyon yıl önce)
Kambriyen patlamasıyla Dünya hayli şenlense de daha bu dönemin üzerinden 100 milyon yıl geçmemişken tarihin gördüğü en büyük ikinci kitlesel yok oluş meydana geldi ve oluşan canlıların %85'i yok oldu.
Hayatta kalan türlerin çoğu okyanuslarda yer alıyordu, dolayısıyla gezegen, bir nevi gelişmiş balık türlerine kaldı.
13) Balıklar Karaya Çıkıyor (375 milyon yıl önce)
Bu kitlesel yok oluştan sonra karalarda hala bazı bitkiler yaşamlarına devam ediyordu. Balık türleri de zamanla yumurtalarını bırakmak için sudan çıka çıka, karasal yaşamın da iyi olabileceğini düşünmüş olacaklar ki, karaya daha fazla adım atmaya başladılar.
Aslında karayı ele geçiren ilk hayvanlar böcekler; ancak balıklar da karaya çıkıp evrimleşerek amfibiler, sürüngenler ve memeli canlıların ataları olan ilk türlere evrimleştiğinde, egemenlik de böceklerin elinden gitmiş oldu.
14) Sürüngenler Sahnede (320 milyon yıl önce)
Dünya Paleozoik Buz Çağı’nın ortalarındayken, ilk sürüngenler ortaya çıkmaya başladı. Amfibilerden evrimleşen sürüngenler, sert kabukları sayesinde suya bırakmak zorunda olmadıkları yumurtaları sayesinde karadaki egemenliklerini hızlıca güçlendirmeye başladılar.
15) Tek Kıta, Tek Çatı (300 milyon yıl önce)
Dünya üzerindeki kıtalar son kez bir araya gelerek süperkıta Pangea’yı oluşturdu. Panthalassa adlı bir okyanusla çevrelenmiş olan Pangea, 125 milyon yıl boyunca yapısal bütünlüğünü koruduktan sonra parçalanmaya başlayıp günümüzdeki kıtaların oluşmasını sağladı.
16) Büyük Yok Oluş (252 milyon yıl önce)
Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük kütlesel yok oluşuna neden olan ve Permiyen kitlesel yok oluşu olarak da adlandırılan bu yok oluş, denizlerde ve karalarda yaşayan türlerin %96’sını silip süpürdü.
Nedeninin ne olduğu henüz net olarak belirlenemeyen ancak volkanik patlamaların sebep olduğu düşünülen bu dönem sonrasında dinozorlar evrimleşmeye ve hakimiyeti ellerine almaya başladı.
17) İlk Memeliler Ortaya Çıkıyor (220 milyon yıl önce)
Kütlesel yok oluşlara meydan okuyan Dünya, dinozorların hakimiyeti ele geçirişini seyrederken bir köşede de sessiz sedasız şekilde ilk memeli canlılar oluşmaya başladı. İlk memelilerin genelde geceleri aktif olduğu düşünülüyor, bunun da sıcak kanlılığın evriminde rol oynadığı tahmin edilmekte.
18) Üçüncü Büyük Kitlesel Yok Oluş (201 milyon yıl önce)
Dinozorlar karalara hükmederken denizlerde de devasa sürüngenler bulunmaktaydı, sonrasında bir afet daha meydana geldi (Triyas yok oluşu) ve canlı türlerinin %80’i yer yüzünden silindi.
Nedeni bilinmeyen bu kütlesel yok oluş sonrasında dinozorların karasal hakimiyeti iyice perçinlenmiş oldu ve devasa boyutlara ulaştılar.
19) Gökyüzü Artık Boş Değil (160 milyon yıl önce)
İlk kuşların evrimleşmeye başladığı bu dönem özellikle Arkeopteriks adlı kuş türü ile ünlü. İlk kuş türü olarak görünen bu tür, günümüzde Çin’de bulunan yeni fosiller sayesinde bu özelliğini kaybetmiş gibi gözüküyor.
20) İlk Çiçekler (130 milyon yıl önce)
Bitkilerin karadaki varlıkları her ne kadar çok eskiye dayanıyor olsa da ilk çiçeklerin oluşumu uzun zaman aldı. Çiçek açan bitkilerin var olması dinozorların çağının ortalarına denk gelmekte. Çimenlerin oluşması için ise daha da uzun bir zaman dilimi gerekmiş gibi gözüküyor.
21) Dinozorlar Son Perdeyi Oynuyor (65 milyon yıl önce)
Meksika sınırları içerisine düşen bir meteor şiddetli çarpışma etkisiyle Dünya’yı altüst ediyor. Yoğun toz birikintileri, atmosferi komple kaplayarak Güneş ışığını kesiyor ve soğuk ve karanlık eşliğinde Dünya beşinci ve son kütlesel yok oluşuna şahit oluyor. Dinozorların yanı sıra pek çok canlı türü de bu dönemlerde tarih sahnesinden siliniyor.
22) Sahne, Primatların (60-55 milyon yıl önce)
Dinozorlar yok olduktan kısa bir süre sonra bebeklerini yumurtlamak yerine biz insanların da yaptığı gibi karınlarının içinde plasenta adı verilen yapıda besleyip büyütme özelliği geliştiren memeliler, zamanla evrimleşerek ilk primatları meydana getiriyorlar.
Sonrasındaysa maymunlar, şempanzeler ve insanlar sahneye çıkıyor; ancak bunlara daha çok var. O zamanlarda primatlar hala küçücük, neredeyse 30 gram ağırlığında iskelete sahipler. Sıcak bölgelerde ve Asya’nın yağmur bakımından zengin ormanlarında yaşadıkları düşünülüyor.
23) Fotosenteze Yeni Bir Soluk Getiriliyor (32-25 milyon yıl önce)
Fotosentezle çok uzun bir zamandır haşır neşir olan bitkiler de belli ki Dünya üzerindeki yoğun gelişime seyirci kalamıyor ve bir şeyleri değiştirmeye karar veriyorlar.
Normal fotosenteze göre oldukça farklı olan C4 tipi fotosentez yapmaya başlayan bitkiler güç koşullara dahi uyum sağlamaya başlıyorlar.
24) Modern İnsana Giden Yola Giriliyor (13-7 milyon yıl önce)
İlk şempanzeler 25 milyon yıl önce Afrika’da ortaya çıkmaya başladıktan sonra bu grup, modern insanlara ve modern şempanzelere uzanacak iki farklı yola ayrılıyor.
Tam olarak zamanı hala belli olmasa da bilim insanlarının ellerinde bazı fosil kayıtları var ve çalışmalar hala yürütülmekte.
25) Ve Sahne Bizim! (200 bin yıl önce)
Sıra insan ırkında. Türümüz Homo Sapiens o kadar kısa bir süredir tarih sahnesi içerisinde ki, bu kadar kısa süre içerisinde Afrika’dan başlayarak tüm kıtalara yayılması bir yana; Dünya’nın dışına bile çıkmayı başardı.
Her ne kadar Dünya'mızı 6. kitlesel yok oluşa doğru sürüklesek ve tarihin en hızlı iklim değişikliğine neden olsak da Dünya üzerine ayak basmış gelmiş geçmiş en dominant ve evrimsel açıdan başarılı tür olduğumuz su götürmez bir gerçek.
Zekamız nedeniyle Dünya’yı da kendimizle beraber yakacak mıyız, yoksa kendimizle beraber tüm canlılığı da daha üst seviyeye mi çıkaracağız, cevabını gelecek nesiller öğrenecek.