Kendisi uçan bir balon. Hayır, mecazen değil; gerçekten de uçan bir balon, savaşın seyrini değiştirmeye yetti.
I.Dünya Savaşı'nda, gökyüzünde sallanan dev "sosisler" savaşın görünmeyen kahramanlarıydı.
Askerlerin "uçurtma balon", daha kaba tabirle "sosis balon" dedikleri bu aerodinamik devler, siperlerin üzerinde yükselerek savaşın kaderine sessizce etki ediyordu. Hidrojenle şişirilmiş, çelik kablolarla yere bağlı bu balonlar, yüksek irtifadaki gözlem sepetlerinden düşman hatlarını izleyen cesur gözlemcilerin çalışma alanıydı.
Günümüz insansız hava araçlarının ilkel ama etkili öncülleri olan bu balonlar, modern savaşın doğuşuna tanıklık eden teknolojik bir devrimi temsil ediyordu.Bu balonlardan hiç haberdar olmasak da birçok şekilde kullanıldılar.
Almanların Parseval-Sigsfeld "Drachen" ve Fransızların Caquot balonu gibi modeller, rüzgârda stabil kalabilmek için özenle tasarlanmıştı. Silindirik gövdelere eklenen kuyruk yüzgeçleri, saatte 65 km'ye varan rüzgârlarda bile dengeli durmalarını sağlıyordu. 1000-2000 metre arası yükselen bu devasa yapıların altına asılı sepetlerde, dürbünleriyle etrafı tarayan gözlemciler, düşmanın en küçük hareketini bile kaçırmamaya çalışıyordu.
Sepetlerdeki telefon hatları, anında iletişim imkânı sunarken yanıcı hidrojen gazıyla dolu olmaları ise ölümcül bir risk oluşturuyordu.
Balon, yerde bulunan vinç sistemine bağlı çelik bir kablo ile uçurulurdu.
Motorlu vinç, balonu istendiğinde hızla yükseltip indirmeye olanak sağlıyordu. Savaştaki tüm büyük devletler, özellikle Batı Cephesi’nde bu tür gözlem balonlarını geliştirerek aktif olarak kullanmıştı.
İngiliz donanmasına ait HMS Manica, 1915’te Çanakkale harekâtında ilk balon gemisi olarak görevlendirilmiş ve gemide taşınan bir kite balon, donanmanın hedef tespitine katkı sağlamıştı.
Bugünkü hava balonları olarak düşünebiliriz.
Topçu bataryalarının "gözü" olarak çalışan gözlemciler, düşen mermilerin isabetlerini düzelterek tarihin ilk gerçek zamanlı topçu yönlendirme sistemini oluşturmuştu. Bir Alman siperinin konumu balondan tespit edildiğinde, koordinatlar anında topçulara iletiliyor ve bombardıman başlıyordu.
Bu balonlar, tehlikelerle doluydu. Çünkü bir anda düşman uçaklarının hedefi olabiliyorlardı. "Balon avcısı" lakaplı pilotlar, özel yangın çıkarıcı mermilerle hidrojen dolu balonları ateşe vererek gökyüzünde alev topuna dönüştürüyordu.
Balonlar, düşmanın, gökyüzünde bir “gözü”ydü.
Düşman balonlarını imha etme gayreti, uçakların bir kısmını bu göreve tahsis etmeyi gerektirdi. Balonları korumak için hat gerisinde uçaksavar bataryaları ve avcı uçağı devriyeleri bulundurmak zorunlu hâle geldi. Tüm bunlar ise kaynak ve dikkat dağılımına neden oldu.
Genel tabloya baktığımızda yine de gözlem balonları, topçu atışlarında üstünlük elde ettirirken savaşın gidişatını belirli ölçüde etkiledi. Savaşın sonlarına doğru uçak teknolojisi gelişip hava fotoğrafçılığı ve keşif uçuşları yaygınlaşsa da balonlar, ateşkes olana dek aktif olarak kullanılmaya devam etti.
Adını pek duymadığımız, siperlerle gökyüzü arasında tehlikeli bir iletişim sağlayan bu savaş aracı, modern askerî istihbaratın temellerini atmış oldu.
Savaşlarla ile ilgili diğer içeriklerimiz: