2007 yılının Kasım ayında Ubisoft tarafından yayınlanan ve aslında bir Prince of Persia oyunu olması planlanan Assassin’s Creed, o kadar beğenildi ki bugün yapımcısı Ubisoft’un en başarılı projelerinden birisi olarak biliniyor. Hatırlarsanız Fransa merkezli oyun şirketi geçtiğimiz AC serisinin yeni oyununu tanıtmıştı.
Toplamda 12 oyundan oluşan serinin (mobil ve yan seri oyunları hariç) neredeyse tüm oyunları az da olsa birbiriyle bağlantılı ve sürükleyici hikayelere sahip. Ancak tabii ki her oyun serisinde olduğu gibi Assassin’s Creed sersisinde de başarılı ve başarısız oyunlar var. Bizde bu oyunları Assassin’s Creed serisinin kökenlerine bağlı kalarak puanladık.
Uyarı: Birazdan okuyacağınız yazıda 12 Assassin’s Creed oyunu hakkında da spoilerlar bulunmaktadır.
Peki neye göre kime göre en iyisi?
Bildiğiniz üzere Assassin’s Creed oyunları temel olarak suikastler ve gizlilik üzerine kurulu. Oyunun hikaye kısmında da tarikatımıza destek olduğumuz görevleri ile biliniyor. Yani bizim de burada bakacağımız 2 temel nokta var. İlki oyunda gerçekten de bir suikastçıyı (Asssassin) mı kontrol ediyoruz? İkinci soru ise oyundaki ana görevlerimizin odak noktası tarikatımız (Creed) mı?
Biz de bu iki ana kritere göre 12 ana oyunu “Gerçek bir Asssassin’s Creed oyunu” olup olmadığını değerlendireceğiz. Gelin hep birlikte bu 12 oyundan hangileri gerçek bir AC oyunu bunu keşfedelim.
Assassin’s Creed (2007)
2007 yılında yayınlanan ilk Assassin’s Creed oyunu Desmond Miles isimli bir barmenin suikastçı soyundan geldiğini öğrenmesi ile başlıyor ve daha sonrasında ana karakterimiz olan Altair Ibn-La’Ahad’ı kontrol ediyoruz. Oyunun başından sonuna kadar bir suikastçı olan Altair’ın bütün görevleri tarikatı ve tarikattaki onurunu kurtarmak üzerine.
Her ne kadar grafik ve hikâye konusunda zamanına göre bile eksikleri olsa da ilk AC oyunu değerlendirme kriterlerimize tamamen uyduğu için bizden 5 yıldız almayı başarıyor.
Assassin’s Creed 2 (2009)
İlk oyundan yaklaşık 300 yıl sonra geçen Assassin’s Creed 2, hem tüm AC evreninin hem de oyun dünyasının “en karizmatik” karakterlerinden birisine ev sahipliği yapıyor. Babası bir suikastçı olan Ezio Auditore de Firenze’yi kontrol ediyoruz. Babası AC serisinin ana düşmanları olan tapınakçılar tarafından öldürülen Ezio, intikam yemini ederek babasının kostümünü giyiyor ve bir suikastçı olma yolunda ilerliyordu.
Oyunun yaklaşık %30’u boyunca bir suikastçı olmayan Ezio, tarikate katıldıktan sonra intikamını bir kenara bırakarak tarikatı için görevler yapmaya başlıyor. Oyunun ilk kısmındaki bu eksiklik yüzünden ne yazık ki Assassin’s Creed 2 oyunu bizden 4 yıldız alıyor.
Assassin’s Creed: Brotherhood (2010)
Her ne kadar bir yan oyun gibi dursa da 12 ana oyun ve Ezio üçlemesinin bir parçası olan Brotherhood, ikinci oyunun tam olarak bittiği noktadan başlıyor. Ana karakterimiz Ezio, tarikatının Roma’da zayıflamasının ardından Roma’ya giderek orada “kardeşliği” yeniden alevlendirmek üzere çalışmalara başlar. Bir yandan tarikatını güçlendirmeye çalışan Ezio, bir yandan da insanlıktan önceki zamanlardan kalan mistik bir nesne olan Cennet Elmasının (Apple of Eden) peşine düşer.
Bu oyuna baktığımızda ilk 2 oyuna göre çok daha yoğun bir tarikat ve suikastçı motiflerini görmekteyiz. Özellikle ana konusu “tarikatı güçlendirmek” olan Assassin’s Creed: Brotherhood, sahip oldukları yenilikçi mekanikleri sayesinde bizden 5 yıldız almayı başarıyor.
Assassin’s Creed: Revelations (2011)
Bir bölümü İstanbul’da geçtiği için Türk AC oyuncuları tarafından özel bir yere sahip olan bu oyun, Desmond’ın Animus’tan kurtulmasını ve Ezio’nun tarikatın kökenlerini araştırmasını konu alıyor. Ezio, bir zamanlar Altair’in Masyaf’ta inşa ettiği bir kütüphanenin 5 anahtarını bulmak için dünyayı dolaşıyor. Bu süreç boyunca Desmond, hayatta kalmaya çalışırken Ezio ise anahtarları bularak atası Altair’in anılarını keşfediyor.
Oyun artık gerçek bir suikastçı olan Ezio’nun hayatının son dönemlerinde tarikatın gizemlerini araştırdığı bir temele sahip. Görevlerin bazıları kardeşliğe yardım etme ve destek olmayı hedeflese de oyunun büyük çoğunluğu Ezio’nun kafasındaki sorulara cevap aramasıyla alakalı. Bu nedenle bu oyuna da 3 yıldız veriyoruz.
Assassin’s Creed 3 (2012)
Efsanevi Ezio üçlemesinin ardından seriye yeni bir soluk getiren AC 3, babası bir tapınakçı, annesi ise bir Amerikan yerlisi olan Connor Kenway’in annesini öldüren kişilerden intikam alması ile başlıyor. Daha sonra eski bir suikastçı ile karşılaşan Connor, hem fiziksel eğitim alıyor hem de kardeşliğin kökenlerini anlıyor. Tarikata girdikten sonra intikamına babası ve diğer tapınakçıları öldürme planını da ekleyen Connor, tüm hikâye boyunca gerçek bir suikastçı gibi davranmaya çalışıyor.
Oyunda Connor her ne kadar gerçek bir suikastçı olsa da oyunun ilk başlarında kardeşliğe katılmak için çok çabalıyor ve daha sonrasında kardeşliğin öğretilerine uygun yaşamaya başlıyor. Bu noktada AC 2’ye oldukça benzeyen bu oyuna da 4 puan veriyoruz.
Assassin’s Creed 4: Black Flag (2013)
Assassin’s Creed 3’ten 40 yıl önce geçen bu oyunda. AC 3’ün ana karakteri olan Connor Kenway’in dedesi olan ve soyunun ilk suikastçısı olan Edward Kenway’i kontrol ediyoruz. Aslen bir korsan olan Edward, şans eseri ölmekte olan bir suikastçı ile karşılaşıyor ve para kazanma umuduyla bir suikastçı gibi davranmaya başlıyor. Hikâyenin ilerleyen kısımlarında Edward’ın yolu her ne kadar kardeşlikle kesişse de kendisi bu yola girmeye pek de sıcak bakmıyor. Ancak oyunun son kısımlarında bu konudaki fikrini değiştiren Edward, en nihayetinde kardeşliğin bir parçası oluyor.
Her ne kadar yenilikçi ve eğlenceli bir oyun olsa da AC 4: Black Flag, suikastçı olmayan ve olmayı reddeden bir ana karaktere ve tarikattan uzak bir oynanışa sahip. Karakter her ne kadar tarikata yardım etse de burada ana motivasyon “kardeşlik” değil, sadece para. Bu nedenle pek çok AC oyuncusunun sevdiği bu oyun kriterlerimize göre bizde 2 puan alıyor.
Assassin’s Creed: Rogue (2014)
Assassin’s Creed 4: Black Flag’de Connor’ı eğiten Achilles’in öğrencisi olan Shay Cormac’i kontrol ettiğimiz bu oyun, diğer AC oyunlarından oldukça farklı bir yapıya sahip. Bir suikastçı olarak başladığımız oyunda kısa sürede kardeşliğe düşman oluyor ve tapınakçılara katılıyoruz. Daha sonraysa teker teker “kardeşlerimizi” avlıyoruz.
Oyunda bir suikastçı değiliz ve tüm hareketlerimiz tarikata karşıt. Bu noktada oyunu değerlendirmek her ne kadar doğru olmasa da ana serinin bir parçası olan oyuna kriterlerimiz doğrultusunda 1 yıldız veriyoruz.
Assassin’s Creed: Unity (2014)
Hatalar ve grafik sorunları nedeniyle serinin en çok eleştirilen oyunu olan AC: Unity, 1800’lerde Fransız devriminde üvey babasının ölümünü araştıran suikastçı Arno Dorian’ı konu alıyor. Arno, bir yandan tapınakçılarla savaşarak kardeşliğini kurtarmaya çalışırken bir yandan da Fransız devriminin fitilini yakıyor.
Oyun her ne kadar “oyun içinde oyun” konseptine sahip olsa da Assassin’s Creed 1 ve 2’den sonra çıkan tüm oyunlardan daha başarılı bir hikâyeye ve "suiakstçi" oynanışına sahip. Bu nedenle oyuna 5 yıldız veriyoruz.
Assassin’s Creed: Syndicate (2015)
1868 yılında geçen Assassin’s Creed: Syndicate oyununda Jacob ve Evie Frye adında iki kardeşi canlandırıyoruz. Oyuna başladığımız andan itibaren suikastçı olarak gördüğümüz bu iki karakter, Viktorya dönemi Londra’sında tapınakçılara karşı savaş vermektedirler.
Oyunda her ne kadar suç dünyasının bir parçası olup bu dünyayı kardeşlik adına kullanmaya çalışsak da oyunun yarısı tarikat görevleri ile geçerken diğer yarısı ise bir suç imparatorluğu kurmakla geçiyor. Bu neden Assassin’s Creed: Syndicate, kriterlerimize göre bizden sadece 3 yıldız almayı başarıyor.
Assassin’s Creed: Origins (2017)
Ubisoft’un seride ufak tefek değişiklikler yaparak “soft reboot” attığı oyun olan Origins, bizi tüm oyunların öncesine, Mısır dönemine götürüyor. Bayek isimli bir medjayı canlandırdığımız bu oyunda ana karakterimiz, tapınakçıların kökenini oluşturan “Antik Olanların Düzeni” isimli bir tarikata karşı savaşıyor. Daha sonraları karakterimiz, bildiğimiz suikastçilerin temelinin atılmasında büyük rol oynuyor.
Oyunda her ne kadar suikastçilik yok denecek kadar az olsa da dönemin tapınakçılarına karşı savaşmamız ve suikastçi tarikatının kurucularından olmamız nedeniyle bu oyuna 3 yıldız veriyoruz.
Assassin’s Creed: Odyssey (2018)
Seçiminize göre Alexios ve Kassandra isimli iki karakterden birini yönettiğiniz bu oyunu kısaca özetlemek gerekirse siz bir paralı askersiniz ve hayatta kalmak için görevden göreve koşuyorsunuz. Bir noktada yolunuz suikastçılarla kesişse de oyunun ek paketleri dışında ne yazık ki “Assassin’s Creed” isminin hakkını veren bir oyun değil.
Bu noktada her ne kadar başarılı bir RPG oyunu olsa da ne yazık ki Assassin’s Creed: Odyssey kriterlerimize uymadığı için bizden sadece 1 yıldız alıyor.
Assassin’s Creed: Valhalla (2020)
Bir Viking olan Eivor’un yeni kıtalara yelken açmasının ardından yolları suikastçılarla kesişiyor. Suikastçılarla yolları kesiştikten sonra bu düzen hakkında bilgiler edinse de kendi bildiği yoldan ilerleyen Eivor, hiçbir zaman gerçek bir suikastçı olamıyor.
Oyun en temelde eski Assassin’s Creed oyunlarına benziyor gibi görünse de aslında tamamen farklı bir yoldan ilerliyor. RPG ögeleriyle süslenmiş bir dövüş oyunu olmaktan ileri gitmeyen Valhalla, ne yazık ki kriterlerim doğrultusunda bizden yalnızca 1 yıldız alabiliyor.
Peki sizce bugüne kadarki en başarılı Assassin’s Creed oyunu hangisi? Fikirlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın.