Geçtiğimiz yıl iklim kriziyle hızlı ve etkili mücadele etmek için yola çıkan Just Stop Oil isimli çevreci örgüt; İnci Küpeli Kız’dan, Son Akşam Yemeği’ne kadar boyalarını tablolara fırlatarak, zincirleriyle otoyollarda trafiği keserek, ödül törenlerinde sloganlar atarak isimlerini her yerde duyurmayı başarmıştı. Geçtiğimiz günlerde ise bu kişiler, Diego Velazquez’in Aynadaki Venüs tablosuna çekiçle saldırmıştı.
Bu eylemler öylesine tepki çekti ki birçok insan, petrol devlerinin çevreci aktivistleri lekelemek için bu örgütleri fonladığını dile getirdi. Ancak bir gerçek vardı ki petrol devi olan Alieen Getty gerçekten de Just Stop Oil isimli çevreci örgütü fonluyordu ancak aktivistleri lekemelek için değil. Bunun nedenini öğrenmek için de Alieen Getty’nin petrol devi olan ve inanılmaz spekülasyonlarla dolu olan ailesine yakından bakmak ve anlamak gerekiyor.
Her şey, petrol kralı olan Jean Paul Getty’nin pintiliği ile başladı.
Bu hikayenin başlangıcı 1942 yılında Getty Oil adında yeni bir petrol şirketi kuran ve iklim aktivistlerini fonlayan Alieen Getty’nin dedesi olan Jean Paul Getty’nin kendisiydi. İçlerinde Arapçanın da olduğu birçok dil bilen dede Paul Getty, Suudi Arabistan’a kadar açılarak petrol çıkarmaya başlayınca hem Amerika’nın hem de dünyanın en zengin iş insanlarından biri haline geldi.
Paul Getty, petrol ticaretiyle günden güne zenginleşmesine rağmen pintiliği ile dilden dile dolaşmaya başlamıştı. Paul Getty’nin pintiliği öyle bir hal almıştı ki masraf olmasın diye gömleklerini elde yıkatıyor, evine gelen misafirlerinden telefonla konuştukları için ücret alıyor hatta ve hatta daha az masraflı olsun diye kırsalda yaşıyordu.
Jean Paul Getty’nin ilgisiz bir baba ve sanat düşkünü olması ise bu ailenin taşlarını yerinden oynatmaya başlamıştı.
Jean Paul Getty’nin pinti olması bir yana beş kez evlenip boşanması ise hikayenin trajik yanlarından biriydi. Çünkü evliliklerinden dünyaya gelen beş çocuğunun hiçbiriyle ilgilenmeyen Paul Getty, tüm zamanını ve dikkatini başka yönlere çevirerek ailesinin hazin sonuna doğru süratla gidiyordu.
Paul Getty, 55 yıllık yaşamı boyunca tüm uğraşını, işine ve sanat eserlerine harcıyordu. Hatta öldüğünde 600 eserlik bir sanat koleksiyonu bile vardı. Hal böyleyken Paul Getty öldüğünde, ailesi bu sanat eserleri için bir müze kurarak eserleri sergilemeye başladı.
Jean Paul Getty’nin çocukları ise sağa sola savrularak sonun başlangıcı oldular.
Petrol devi Jean Paul Getty hiçbir çocuğuyla ilgilenmedi ancak bu trajik hikayenin temeli de tam olarak burada atıldı. Paul Getty’nin dördüncü evliliğinden olan oğlu Getty Jr. İtalya’da doğduktan kısa bir süre sonra annesi ve babası ayrıldı.
Babasından uzak büyüyen Getty Jr., yıllar sonra babasının benzincisinde pompacı olarak işe başladı. Bir yıl burada çalıştıktan sonra babasının gözüne giren Getty Jr., bir süre sonra Getty Oil şirketinin İtalya’daki şubesinin başına geçmeye hak kazandı. Getty Jr., daha sonra evlenerek dört çocuk sahibi oldu ve bu çocuklardan biri de çevreci aktivistleri fonlyan Alieen Getty’nin ta kendisiydi.
Getty Jr. da babasından miras aldığı ilgisiz tavırları ile ailesini ve hayatını altüst etmeye başladı.
Günden güne zenginleşen Getty Jr., iklim aktivistlerini fonlayan Alieen Getty’nin annesi Abigail Harris boşandıktan sonra ise hayatını tamamen değiştirmeye başladı. Getty Jr. manken Talitha Pol ile evlendi ve hızlı bir hayat yaşamaya başladı.
Uyuşturucu bağımlılığı, geziler, bolca harcanan paralar kötü sonu kısa sürede beraberinde getirdi. Çünkü Getty Jr., Talitha Pol’dan da boşandı. Bir süre sonra Talitha Pol da evinde ölü bulununca Getty Jr., uyuşturucu bataklığına düşerek iyice çocuklarından kopmaya başlayarak ilgisiz baba mirasını Jean Paul Getty’den aldı.
Getty ailesini sarsan olay ise 1973 yılında yaşanacak ve gündeme bomba gibi düşecekti.
Getty Jr. ilgisiz bir baba ve uyuşturucu bağımlılığı ile İtalya’da günlerini geçirirken bir anda başlarına gelen felaket, ailenin dönüm noktalarından biri oldu. Getty Jr.'ın 16 yaşındaki oğlu John Getty III, Roma’da bir parti çıkışı İtalyan mafyaları tarafından kaçırıldı ve ünlü petrol kralı dede Jean Paul Getty’den, torununun serbest kalması için 17 milyon dolar fidye istendi.
Pintiliği ile bilinen dede Jean Paul Getty ise hafızalara kazınan o sözü söyledi; “Bu fidyeyi ödersem diğer 13 torunumu da kaçırıp benden fidye isterler, bütün servetimi kaybederim.” Jean Paul Getty’nin bu sözleri üzerine İtalyan mafyası işi korkunç bir hale getirerek, John Getty III’e akıl almaz işkenceler uyguladı, taciz etti ve en sonunda da kulağını keserek aileye gönderdi. Torununun kulağını gören dede Jean Pual Getty en sonunda dayanamadı ve fidyeyi ödemeye karar verdi.
Ancak unutmamamız gereken nokta, dede Jean Paul Getty’nin pintiliğiydi. Bu sebeple fidyeyi ödemeye ikna olsa da İtalyan mafya ile sıkı bir pazarlığa girdi ve fidyeyi 3 milyon dolara düşürdü. Vergiden düşeceği miktar olan 2.2 milyon doları kendisi ödeyecek olan dede Jean Paul Getty, kalan 800 bin doları da oğlu Getty Jr. borç olarak verdi ve yüzde 4 faizle geri ödemesini şart koştu.
Not: Bu torunlardan biri olan Mark Getty, ünlü stok fotoğrafçılık ajansı Getty Images'in kurucu ortağı.
Getty ailesinin başından geçen bu travmatik olay, iklim aktivistlerini fonlama serüvenini de başlattı.
Dedesinin pintiliği sebebiyle ağır işkenceler, tacizler ve sonunda kulağını kaybeden Getty III, serbest kalsa da birçok travma yaşadı ve normal hayatına dönemedi. Yaşadığı onca ağır şeyden sonra alkol ve uyuşturucu bağımlısı oldu, kokteyline uyuşturucu kattığı için felç geçirdi, kör oldu ve konuşamaz hale geldi.
Getty III bunları yaşamaya devam ederken babası Getty Jr., aynı dedesi Jean Paul Getty gibi çocuklarıyla hiçbir zaman ilgilenmedi, hatta ve hatta babası gibi evinde sanat eserleri biriktirdi, National Gallery, British Museum gibi müzelere milyon dolarlık bağışlar yaptı. Just Stop Oil adlı resimlere, sanat eserlerine boyalar fırlatan çevreci örgütü fonlayan Alieen Getty işte böyle bir ailede büyüdü.
Petrol devi olan ve spekülasyonlarla dolu bir ailenin hippie kızı Alieen Getty için de hayat hiç adil değildi.
Alieen Getty, anne ve babasının ayrılmasından sonra yatılı okullarda büyüyen, liseden itibaren babası ve kardeşi gibi uyuşturucu bataklığına düşen, üniversiteye gitse de başarılı olamayan ve nihayetinde Vietnam Savaşı’na karşı çıkıp hippie hareketine katılan genç bir kızdı.
Kaosla dolu olan ailesinden kaçışı ise 1981 yılında evlendiği ünlü oyuncu Elizabeth Taylor’ın oğlunda buldu. Alieen Getty, ailesinden uzaklaştı ve huzurlu, sakin, sevgi dolu hayatı evliliğinde buldu. Ancak bu mutluluk da çok uzun sürmedi çünkü Alieen Getty arka arkaya yaşadığı düşükler ile tekrar bir sarsıntı yaşadı. Hatta 1985 yılında doğurduğu oğlundan sonra depresyona girdi ve evliliğini düzeltemedi.
Ancak her şeye rağmen hayata tutunmaya çalışan Alieen Getty’i daha zor günler karşıladı.
Alieen Getty, yaşadığı birçok travmanın ardından evden uzaklaşmaya karar verdi. Elizabeth Taylor da bu süreçte AIDS Araştırmaları Derneği’nin başkanıydı ve devletin, kilisenin homofobik söylemlerine karşı bir dizi gezi düzenliyordu. Alieen Getty de her şeyi arkada bırakarak Elizabeth Taylor ile bu gezilere katılmaya başladı.
Bu geziler sırasında Alieen Getty geçmiş deneyimlerinden dolayı AIDS olabileceğini düşündü ve test yaptırdı. Test sonucunda HIV pozitif çıkmasının ardından herkesten uzaklaşarak New York’a kaçtı ve burada uyuşturucu bataklığına düştü. Alieen Getty toplumsal baskıdan o kadar korkuyordu ki insanların onu HIV yerine aşırı dozdan ölmesini yeğleyecek noktadaydı. Çünkü 1980’li yıllar homofobinin arşa çıktığı, devletin ise AIDS konusunda hiçbir şey yapmadığı ve bu insanları dışladığı bir dönemdi..
Kendi hayatını kurmakta ısrarcı olması üzerine Alieen Getty ve yakın arkadaşı Prenses Diana taşları yerinden oynattı.
Yaşadığı onca şeyden sonra eşinden boşanan Alieen Getty, bir evlilik daha yaptı ancak o da uyuşturucu bağımlılığı yüzünden fazla uzun sürmedi. Yaşadığı başarısız evlilikler, uyuşturucu krizleri Alieen Getty’yi kendine getirdi ve nihayetinde tedavi olmaya karar verdi. Bu süreçte kendini toplamaya başlayan Alieen Getty, büyük bir cesaretle kamuoyuna hastalığını açıklayarak AIDS ile mücadele etmeye başladı.
O dönemlerde Alieen Getty’nin yakın arkadaşı olan Prenses Diana da arkadaşına destek olarak AIDS hastalığı karşısında toplumu bilinçlendirmek için konferanslar düzenlediler, klinikleri ziyaret ettiler. Avrupa ve Amerika’da ses getiren bu eylemlilikler sayesinde birçok insan bilinçlenip harekete geçmişti. Alieen Getty içinse yeni bir mücadele alanı vardı ve o da bizi bugünlere getiren konu olan iklim krizinden başka bir şey değildi.
Alieen Getty, Just Stop Oil’e destek vererek adını tüm dünyaya duyurmayı başardı.
AIDS hastalığına karşı büyük bir kamuoyu ve duyarlılık oluşturan Alieen Getty, babasının ve abilerinin vefatından sonra aile mirasındaki payı arttı ve serveti katlandı. Alieen Getty ise bu serveti, iklim krizini önlemek için bir an önce harekete geçiren, hızlı tepkiler aldıran eylemlerin artması için bir STK’ya harcamaya karar verdi. Bu sebeple 2019 senesinde İklim Acil Fonu (Climate Emergency Fund) adında bir STK kurdu ve çevreci aktivistleri fonlamaya karar verdi.
Bu çevreci aktivistler ise son günlerde adlarından sıkça bahsettiren, tablolara boyalar fırlatan, kendilerini sanat eserlerine yapıştıran, trafiği durduranlardan başkası değildi. Aynı zamanda çevreci aktivistlerin yaptığı eylemler tam da Alieen Getty’nin istediği gibi medyada büyük bir ses getirerek kendine yer buluyordu.
Alieen Getty, tablolara boyalar fırlatan iklim aktivistlerine destek vererek bir yandan iklim krizine dikkat çekiyor bir yandan da geçmişi ile yüzleşiyordu.
Alieen Getty, kurduğu STK ile birlikte aktivistlere yaklaşık 1 milyon dolar bağışladı. Ancak bu bağışlar bir yıl içerisinde 5 milyon dolara çıktı. Çünkü Alieen Getty’nin yanı sıra Hillary Clinton’ın kurduğu vakıf, Jeremy Strong, Disney ailesinden Abigail Disney de fona destek veriyordu.
Fonlanan çevreci aktivistler öyle büyük bir hal almıştı ki tüm dünyanın, medyanın gözü onların üstündeydi. Alieen Getty istediği eylemliliğe ulaşmış, pinti dedesi Jean Paul Getty ve bağımlı babası Getty Jr.’ın sanat koleksiyonlarına adeta dil çıkararak boyalar fırlatıyor ve geçmişiyle hesaplaşıyordu.
Londra’daki National Gallery’de yer alan Aynadaki Venüs tablosu ise örgütün son hedefi oldu.
1600'lü yıllarda tamamlanan bu tablo, sanat tarihçileri arasında kritik bir öneme sahip. Söz konusu aktivistler, eserin koruyucu camına zarar verdi.