Evrende insan benzeri başka canlılarla karşılaşmamız fikri bir bilim kurgu romanından çıkmış gibi geliyor. Ancak bu ihtimalin hiç uzak olmadığını düşünmek için aslında fazlasıyla sebebimiz var.
Muhtemelen bu kadar uçsuz bucaksız bir evrende yalnız değiliz ve insan gibi gelişmiş zekâ ve becerilere sahip başka türler vardır diye düşünürüz. Bizden başkaları da var mı sorusu binlerce yıldır tüm insanlığın aklını kurcaladı.
Bazı astrobiyologlar uzayın derinliklerinde insan benzeri canlıların olmamasının imkansız olduğunu söylerken bazıları bunun çok düşük bir ihtimal olduğunu söylüyorlar.
Evrenin temel yasaları evrenin tamamında geçerli olacağından aynı Dünya'nın ilk oluşumundaki gibi koşulların evrenin başka yerlerinde de meydana gelmesi bunlardan benzer maddelerin ve benzer gezegenlerin oluşması ve nihayetinde de benzer canlı türlerinin oluşması mümkün olabilir.
Cambridge Üniversitesinden astrobiyolog Simon Conway Morris, evrende başka gezegenlerde insan benzeri varlıkların yaşıyor olmalarının kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Bunu da konvergent evrim teorisine dayandırıyor. Konvergent evrim teorisine göre evrimin kendisi bir doğa yasasıdır ve bu doğal yasa farklı gezegenlerde de Dünya'da olduğu gibi işler.
Dolayısıyla Star Trek'teki gibi mavi ve yeşil uzaylı insan benzerleri canlıların varlığı teoride mümkün.
Konvergent evrim teorisine göre rastlantısal etkiler zamanla dengelenir ve zamanla çok farklı ortamlarda benzer organizmalar ortaya çıkmaya başlar. Örneğin kuşlar, yarasalar ve böceklerde uçma yeteneği birbirinden ayrı ve bağımsız şekilde evrimleşmiştir.
Başka bir Cambridge’li bilim insanı olan Arik Kershenbaum da Morris gibi insana benzer şekillerde evrimleşmiş alien yaşamın var olabileceğine inananıyor. Kershenbaum'a göre evrim evrenin tamamındaki yaşamı açıklayan temel mekanizmadır ve Dünya'da keşfettiğimiz prensipler evrende de geçerli olacaktır.
Bazı astrobiyologlar ise evrende insan benzeri varlıkların ortaya çıkmasının çok zor olduğunu, çünkü evrende yaşamın evrimi için gerekli olan koşulların nadir denk gelebilecek ve karmaşık koşullar olduklarını savunur.
Örneğin üstün zekâya sahip bir türün evrimleşmesi için uzun bir süreç gerektiği ve bu sürecin çok sayıda rastlantısal etkenin bir araya gelmesiyle gerçekleştiği düşünülür. Dolayısıyla bu rastlantıların başka gezegenlerde tekrarlanması oldukça düşük bir olasılıktır.
Uçsuz bucaksız olan tek şey evren değil, zamansal ihtimaller de sonsuzluğa uzanıyor.
İnsan benzeri canlılar evrende, milyarlarla ifade edilen zamanın herhangi bir döneminde var olmuş olsalar bile aynı zamana denk gelme ve karşılaşma ihtimalimiz çok düşük olabilir. Örneğin Dünya'ya bakalım. Dünya’nın bilinen tarihi 4.5 milyar yıl. İnsan türü ise en ilkel formlarından başlayarak yaklaşık 200.000 yıldır varlığını sürdürüyor. Yani Dünya'nın tarihine kıyasla çok kısa bir süredir varız.
Evrenin çok daha uçsuz bucaksız tarihini düşündüğümüzde ise insan türünün var olduğu zaman dilimi okyanustaki bir kum tanesi kadar kalıyor. Dolayısıyla başka türlerin bu geniş zaman aralığı içinde ne zaman var olduklarını ve ne zaman evrenden silindiklerini hesaba katmamız gerekiyor. Bu da var olmuş olsalar bile karşılaşma ihtimalimizi inanılmaz derecede düşürüyor.
"Evrende bizden başkaları da var mı?" sorusunu cevaplayabilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.
Evrende başka gezegenlerde insan benzeri varlıkların yaşayıp yaşamadığı sorusu hala bilimsel olarak cevaplanmış değil. Geleceğin teknolojik araçları ve keşifleriyle birlikte bugün öne sürülen tüm düşünceler değişebilir.