Fazıl Say’ın ‘Ay’a Sert İniş’ Tepkisi Önemli Bir Tartışma Yarattı: Selçuk Bayraktar’dan Yanıt Geldi

13
4
3
1
1
Ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, Türkiye Uzay Ajansı tarafından yürütülen Ay'a gidiş projesi üzerine tepki gösterdi. Ancak bu tepkisinde “Ay’a sert iniş” kavramını farklı yorumlayan Say’a Selçuk Bayraktar yanıt verdi.

Uzun yıllar sonra, Aralık 2018’de yeniden kurulan Türkiye Uzay Ajansı (TUA), 2 yıl önce Milli Uzay Programı’nı açıklamıştı. Bu program kapsamında ajansın en önemli hedeflerinden birisi, Türkiye’de geliştirilecek roketle Ay yüzeyine ulaşabilmekti.

İşte bu hedefin en çok tartışma yaratan ve yanlış anlaşılan noktası Ay’a “ulaşma” kısmı. Uzay projelerinde hedefe birden fazla ulaşma şekli var; bir gezegen ya cisme yaklaşmak, yörüngesinde dolaşmak, yüzeye sert bir iniş yapmak, yumuşak bir iniş yapmak… Liste uzuyor. 

TUA’nın “Ay’a sert iniş” hedefini olduğundan farklı yorumlayan piyanist Fazıl Say; sosyal medya hesaplarından şöyle bir paylaşımda bulundu:

Say’ın tepkiyle karşıladığı ve hatta “Mars’a tekme tokat iniş” şeklinde ti’ye aldığı “sert iniş” kavramı, aslında yüzeye ulaşma hedefi bulunan uzay projeleri için bir başlangıç niteliği taşıyor. 

Benzer bir durum Elon Musk’ın SpaceX şirketi tarafından geliştirilen Falcon 9 roketleri için de geçerli. Uzaya kargo taşıma görevi yapan Falcon 9 roketinin ilk versiyonları, yükü uzaya gönderdikten sonra yeryüzüne sert bir iniş yapıyorlardı. Ancak zamanla yapılan çalışmalar, bu roketlerin insansız ve tamamen güvenli şekilde yeryüzüne iniş yapabilmesini sağladı. Bugüne kadar 201 inişin 190’ında roketler yeniden kullanılabildi. 

Elbette TUA’nın, tıpkı NASA gibi bir devlet kurumu olması; SpaceX ile karşılaştırma yapmayı anlamsız kılıyor. Ancak bu iki projenin ortak noktası hedefe “ulaşma” kısmı. Diğer taraftan TUA’nın böyle bir hedefe ulaşabilmesi için önünde daha uzun yıllar var. Ayrıca 1,62 milyar TL'lik yıllık bütçenin bu tarz araştırmaları ilerletmek için düşük bir miktar olduğunu söylemek hata olmaz.

Fazıl Say’ın bu açıklamasına Selçuk Bayraktar şöyle bir yanıt verdi: 

Ardından tartışmaya Teknoloji ve Sanayi Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır da dahil oldu:

Selçuk Bayraktar’ın yanıtını alıntılayan Kacır, Doç. Dr. Arif Karabeyoğlu’nun TUA için ülkesine dönüş yapan bir bilim insanı olduğunu hatırlattı. Tweet’inde Ay’a sert iniş yapması hedeflenen hibrit roketlerin test görüntülerini de paylaştı. 

Bu çalışmalar, aynı zamanda Gelecek Bilimde YouTube kanalının şu programında da detaylı şekilde açıklanmıştı, izlemenizi tavsiye ederiz:

Ay’a sert iniş yapmak ne demek? Başka kaç türlü iniş var?

ay'a yapılan inişler

İngilizce “hard landing” ya da “heavy landing” olarak kullanılan bu kavram, roket üreticisinin iniş sistemlerinin limitli olduğunu, bu sebeple iniş sırasında hızın azaltılamayacağını ve yüzeye konma anının sert bir şekilde gerçekleşeceğini gösteriyor. 

Bir diğer iniş türü ise “soft landing” yani yumuşak iniş. İşte bu noktada ulaşılması gereken hedef Ay olduğundan ve yeryüzünde Ay’ın yerçekimi koşullarını taklit etmek imkansız olduğundan yumuşak iniş için gereken hız düşürme teknolojileri, yer yüzünde test edilip geliştirilemiyor. İşte bu yüzden önce sert iniş yapılıyor, veriler toplanıyor sonra bu iniş aşaması, Ay’a her ulaşıldığında yumuşatılmaya çalışılıyor. 

Bir diğer iniş türü ise “lunar landing” yani yörüngesel iniş. Burada aracın, gönderilen cismin yüzeye ulaşması gerekmiyor. Eğer hedef Ay ise Ay’ın yörüngesine ulaşmak ve etrafında dolaşmak yetiyor. Tarihte ilk kez insanların Ay’a ulaşabildikleri Apollo 11 görevi için önce Ay yörüngesine “yörüngesel iniş” yapılmış, ardından yörüngedeki araçtan çıkan modülle yüzeye “yumuşak iniş” gerçekleştirilmişti. 

Son olarak bir iniş türü olmasa da uzay projelerinde “flyby” yani geçip gitme hedeflerinin de yer yer tercih edildiğini belirtelim. Bu ulaşma türü ise nispeten Dünya’ya uzak, Pluto ve hatta Güneş sistemi dışındaki hedefler için uygulanan bir yöntem. Hatta Mars yüzeyine ulaşılmadan evvel 50'ye yakın araç sadece Mars’ın yanından geçip gitmesi için gönderilmişti.

Ay’a yapılan ilk sert iniş:

Soğuk Savaş yıllarındaki uzay rekabetinde aslında pek çok ilki başaran Sovyetler, 1959 yılında Ay yüzeyine sert bir iniş yapmayı hedeflediği Luna 1 görevini başarıyla tamamlamıştı. Bu aynı zamanda Ay yüzeyine ilk kez insan yapımı bir cismin ulaştığı görev olarak tarihe geçmişti. Bu görevlerden kısa bir süre sonra hem Sovyetler hem de ABD, 1960’lı yılların başında, Ay yüzeyine yumuşak iniş yapmayı başardılar. 

Neden imkanı olan bütün ülkeler Ay’a gitmeye çalışıyor?

ay'daki ülkeler

Yumuşak iniş teknolojilerinin kavranması, Sovyetler ve ABD’nin bu kez sadece bir araç değil, aynı zamanda içinde insanın da yer aldığı uzay görevlerini hedeflemesini sağladı. 1969’da bu kez ilki ABD başardı ve Apollo 11 görevi ile Ay yüzeyine ilk kez insan gönderildi.

O yıllarda hem ABD hem dünya kamuoyu, 13 yıl süren ve günümüz ekonomisiyle yaklaşık 270 milyar dolara mal olan Apollo görevlerine bu denli para harcanmasına yönelik bir tepki de göstermişti. Nitekim Soğuk Savaş’taki “uzayı işgal etme” rekabeti; ülkelerin yığınla parayı bu şekilde harcamasını mantıklı kıldı. 

Günümüzde Ay yüzeyine insan götürmenin ve geri dönmesi gerektiği için geri getirmenin maliyeti çok yüksek. Bu yüzden gelişen iletişim, çip ve sensör teknolojileri sayesinde Ay yüzeyindeki araçlar uzun yıllar boyunca görev yapabiliyorlar. İşte bu nedenle ülkeler, artık Ay yüzeyine gelişmiş araçlar indirerek olası doğal kaynaklarını, yaşam izlerini araştırıyorlar. 

Sovyetler, Çin, Hindistan, ABD, Japonya, İsrail, İtalya, Lüksemburg, Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri ve AB’nin Avrupa Uzay Ajansı bugüne kadar Ay’a ulaşan, yüzeyine hem sert hem de yumuşak iniş yapabilen, araştırmalar yürüten ülkeler arasındalar.

13
4
3
1
1
Emoji İle Tepki Ver
13
4
3
1
1
Yorumlar(8)
Yorumunuz minimum 30 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
Popüler Yorumlar
Tüm Yorumlar
1 yıl önce
Son cümleye istinaden; benzin deposu bile zenginden taraf olmuş. O zaman yaşamayalım biz, en iyisimi gidek
Yanıtla
-1
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
1 yıl önce
Az doldurdukça daha fazla benzin istasyonuna gidersiniz, bu da günlük yaptığınızdan daha fazla yol ve zama kaybı demektir. İlla küçük hesaplar yapacaksanız bunu da yapın
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
1 yıl önce
Ben hesapladım ben her yakıt almay gittiğimde aracım 25 tl lik yakıt yakıyor, sürekli az az alıp ekstra maliyet çıkarmaktansa bir seferde fulleyip git gel yolunda ki maliyetten kısmış oluyorum
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
Fakirseniz binmeyin kardeşim. Bu kadar basit. Yani benim gibi. :)))
Yanıtla
-4
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
54 kilo bir erkek olarak 60 litrelik depomu doldurunca arabaya benden bir adet daha koymuş gibi hissediyorum. Uzun vade de az doldurmak iyi bir tasarruf sağlıyor, ayrıca bir iki ufak numara ile 1.5 ton olan arabanızı 100-300 kg arasında hafifletebilirsiniz. İnternetten car weight reduction olarak aratınız. Kısaca: hafif lastik, hafif jant, uyumlu daha ufak akü, stepnenin kaldırılıp hızlı tamir kiti taşınması gibi şeyler baya bir hafifletecektir. Bir tık extremeinde de tüm koltukların kaldırılıp sadece sürücü koltuğu koymak ve onu da orjinal değil racer tipi koltukla değişmek, emniye kemerlerini çıkarmak, ses izolasyonunu sökmek, döşemeleri sökmek vs. Vs.
Yanıtla
-2
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
Birde dizel az yakar ama bakımı maliyetli derler, benzinlide buji değişir. E o zaman eski model araba al MTVden de indirimi kap. Az yaksın diye kavurucu sıcakta klimalı arabada klima kapalı gitmek falan.. Tasarruf değil bu. Olsa olsa yokluktur.
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
Oldum olası şu yakıtta tasarruf etmeye çalışma mantığını anlamadım. Araban var ama keyifle binmek yerine az yaksın, yok ışıklara gelmeden ayağımı gazdan çekeyim, depo dolu olmasın ağırlık yapmasın falan. Yakıtta alamayacaksan binme zaten. Beni etkileyen tek faktör şu, petrole gitme sıklığı. Az az alıp iki günde bir petrole uğramaktansa doldur depoyu. Az yaksın diye cam açmamak bile saçma. Keyif içinse aç camını, müziğini, püfür püfür git.
Yanıtla
-2
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
9 ay önce
Katılıyorum. Arabamı ilk aldığım zamanlarda ben de az tüketeyim paranoyasına girmiştim. Ortalama yakıt tüketimim 5.5 lt idi. Sonraları bunun keyiften götürdüğünü anlayıp göstergelerde ortalama yakıt tüketim göstergem yerine hız göstergemi getirdim ve yakıta bakmadım. Kafama göre kullandım. Günün sonunda yakıt göstergeme baktığımda 6.0 lt'yi gördüm. Yani tüm bu yakıt tasaruf cart curt uğraşı 100 km'de yarım lt içindi. Varsın onu da fazla yaksın, iyice konforu unuttuk fakir zihniyeti yüzünden. Anlamlı faydası olsa hadi neyse...
-2
2 yıl önce
ben hep 50tllik yüklüyorum
Yanıtla
-2
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
en boş yorumcu ödülü sana gidiyor.