Film Olsa Oscarları Süpürecek Kadar Kaliteli Hikayeye Sahip 10 Efsane Oyun (Spoiler Yok)

78
15
10
7
5
Film Olsa Oscarları Süpürecek Kadar Kaliteli Hikayeye Sahip 10 Efsane Oyun (Spoiler Yok)
Asıl amacınız iyi bir senaryoya sahip oyunları oynamak olduysa, zaten aklınıza gelen yapımların sayısı az oluyor. Başarılı oyuncularla ve iyi bir yönetmenle çekilseler, Oscarlarda rekorlar kıracak oyunlara yakından bakıyoruz.

League of Legends, DOTA 2, CS: GO ve daha nicesi... Çevrim içi oyun dünyasının yıldızları, oyunculuk sektörünü kökünden değiştirdi. Artık bu işlerde para hikâye anlatıcılığından değil, insanları bir araya getirmekle kazanılıyor. Oyunlarda hikâyeyi ön planda tutanlar ise giderek azınlık haline geliyor. Hal böyle olunca, yapımcı şirketler satamayacakları oyunları yapmıyorlar.

Son yıllarda piyasaya sürülen iyi hikâyeye sahip orijinal bir yapım göremedik. Red Dead Redemption ya da God of War’dan bahsedecek olursanız, onlarda durum biraz farklıydı. Zaten bilinen ve üzerine beklentiye sahip olan markalar kullanıldı. Bu eleştiri kesinlikle onları kötülemek anlamına gelmiyor, aksine iyi ki çıktılar. Yoksa biz sağlam senaryolara sahip oyun neredeyse hiç göremeyecektik.

Bilen için biraz nostalji, bilmeyen ve henüz oynamayan için de birer öneri olan bir liste hazırladık.

The Walking Dead (Telltale):

Çizgi roman ve dizi evrenindeki hikayelerden bağımsız olarak işleyen The Walking Dead’in Telltale tarafından yapılmış oyunlarını mutlaka görmüşsünüzdür. Herhangi bir süper gücünüz olmadan, detaylı grafiklere boğulmadan sunulan bir yapımdı. Sanki film izliyormuş da nasıl devam edeceğini siz belirliyormuş gibi ilerleyen hikayesinde, masum bir mâhkumun küçük bir kız çocuğu ile olan ailevi ilişkisine tanık olduk. Walking Dead evreni içerisinde geçen bu senaryoda oldukça dramatik dönüm noktaları vardı.

The Last of Us:

2013 yılında piyasaya sürülmesinden bu yana klasikler arasına dahil olan Last of Us, aynı zamanda hayatta kalma türünün en iyi örneklerinden birisi oldu. Havadan ve sıvılardan bulaşan sporlar yüzünden mahvolmuş bir dünyanın göbeğinde, her şeyden 20 yıl sonra başlıyorduk. Karakterler, son derece özgün çıkış noktalarına sahiplerdi.

BioShock:

Hikâye, hükümete başkaldıran zengin bir işadamının yaptırdığı, dünyadan bağımsız olan neredeyse ütopik denebilecek kadar sıra dışı bir şehirde geçiyor. 1940’lı yıllarda başlayan inşa süreci 60’larda bitiyor ve Rapture adındaki bu yerin bir üyesi oluyoruz. Süper güçler, silahlar ve özellikle de senaryosuyla en iyi fantastik yapımlardan birisi olmuştur.

Red Dead Redemption:

Cem Yılmaz’ın da dediği gibi, “Batının iyi yanlarını alacaksın”. RDR, tam olarak vahşi batıyı karşımıza getiren bir yapımdı. En az 1900’lü yılların başındaki ABD ve Meksika sınırındaki olaylar kadar vahşi bir karaktere sahip olan John Marston olarak oyuna dahil oluyoruz. Eşimiz ve çocuğumuz kaçırılınca, oyun tarihinin en etkileyici hikayelerinden birisinde kendimizi buluyoruz. Açık dünya haritasında at koşturmanın keyfi de bir başka oluyor.

Red Dead Redemption 2 ile bu oyundan haberdar olanlardansanız, gerçekten de çok şey kaçırdınız.

The Witcher 3: The Wild Hunt:

Netflix’in The Witcher evrenini dizi dünyasına taşıması nasıl bir karar o tartışılır, ancak oyun dünyasının en özgün yapımlarından birisi olduğunu söylemek mümkün. Hatta kimi zaman hikâye sahiplerinin oyun yapmak yerine neden beyaz perde için uğraşmadıklarını merak edebilirsiniz. Rivialı Geralt’ı oynamadan önce, fantastik edebiyat sevenlere kitaplarını da öneririz.

Alan Wake:

Stephan King’in romanlarını andıran Alan Wake, doğrudan oyuna adını veren çok satan bir gerilim yazarının öyküsünü anlatır. Alan, yazdığı bir romandaki karakterin canlanması gibi tuhaf olaylarla karşılaşır. Sonrasını anlatmak sürpriz bozar, tat kaçırır.

Heavy Rain:

Polisiye gerilim türündeki Heavy Rain, gerçekten de bir sinema filmi gibi. Zira son derece olası ve fanteziden uzak bir hikayesi var. İki küçük çocuğundan birisini trajik bir şekilde kaybeden bir babanın, diğer çocuğunu da bir seri katil kaçırmıştır. Bu katil, aynı zamanda bir origami hastasıdır. Yapım, kurgusuyla aklınızı kâğıt gibi katlayabilir. 

Assasins Creed II: 

 

Ezioezio Auditore, şu sıralar Ubisoft’un en pişman olduğu karakterlerden birisi. Hemen kızmayın, pişmanlığının sebebi karakteri öldürdüğü bir finalle hikayesine son vermiş olması. İlk oyunun ardından, Türkiye’de İstanbul ve Kapadokya’ya da uğrayan bir karakterin yolcuğuna tanık oluruz. Ezio karakteri Brotherhood ve Revolutions yapımlarıyla devam eder. Bu sırada pek çok tarihi simayı tanırız.  

Call of Duty II: 

 

II. Dünya Savaşı’na ilişkin en epic yapımlardan birisi olan Call of Duty 2’nin verdiği tadı, muhteşem grafiklere sahip olan son dönem yapımları bile veremiyor. Bu oyunun hikayesi ve müzikleri, tam anlamıyla bir bütündü. Sırasıyla Rus, İngiliz ve Amerikan askerlerinin gözünden savaşa tanık oluyor. 27 bölümlük dizi gibi seride, farklı cephelerdeki çarpışmalara tanık oluyoruz. Şu sıralara iyice popülerleşen “remastered” akımına katılsa, milyonlarca satacak bir oyun olabilir. 

Max Payne:

1998 yılında bir gün, evine silahlı bir saldırganın girdiğini gören emniyet görevlisi Max Payne’in karısı ve çocuğu katledilir. Katil zanlısı saldırganların kanında hiç görülmemiş bir uyuşturucunun izine rastlayan Max, artık intikam yolculuğuna başlama kararı almıştır.

Efsanler efsanesi Max Payne, intikam için gözü dönmüş bir adamın öyküsünü aktarıyor. 2008’te gerçekten de sinema dünyasına taşınsa da oyunun verdiği tadı filmden alamayanların sayısı çok fazla. Hala oyunu özlediğini söyleyenlar olunca Rockstar, Max Payne'i Android ve iOS’a uyumlu hale getirip yayınladı.

78
15
10
7
5
Emoji İle Tepki Ver
78
15
10
7
5