Dünyanın çoğu yerinde zengin ailelerin çocuklarıyla, düşük gelirli ailelerin çocuklarını aynı sıralarda göremezsiniz. Bunun en temel nedeni fırsat eşitsizliğidir. Eğer devlet okulları eşit eğitim imkanı sunmazsa eğitimde eşitsizlik ortaya çıkmaya başlar. Finlandiya’da durum öyle değil. En zor durumda olan çocuk da, en zengin ailenin çocuğu da aynı sıralarda okuyor.
Finlandiya halkının ödediği vergilerin oranı %50’nin üzerine çıkıyor. Buna rağmen yapılan araştırmalar, Finlandiya’nın dünyadaki en mutlu vatandaşlara sahip olduğunu gösteriyor. Bu durumun devletin vergi gelirlerinin yüksek olmasıyla doğrudan bir ilgisi yok. Ülkede, 1970’li yılların başından bu yana ısrarla sürdürülen bir sistem var. Eğitim materyalleri en küçük ayrıntısına kadar ücretsiz. Aileler, çocuklarının herhangi bir eğitim masrafını karşılamıyor, doktoradan mezun olana dek tek kuruş ücret ödemiyorlar.
Bugün eğitim konusunda dünyanın yaptığının tam tersini yapıp, ders ve ödev sayısını azaltan Finlandiya’ya ve tarihi eğitim devrimine yakından bakıyoruz. BBC Türkçe tarafından derlenen makalenin en çarpıcı detaylarıyla, zihnimizi örnek bir refah ülkesi olan Finlandiya’ya açıyoruz.
Finlandiya’nın “dayanışma” hikayesi ve eğitimi:
Ülke halkı, 600 yıl İsveç ve 100 yıl da Rusya imparatorluklarının kontrolü altında kaldı. 1917 yılında -yani Türkiye Cumhuriyeti ile hemen hemen aynı dönemde- Finlandiya bağımsızlığını ilan etti. O dönemde halkın sadece %10’u orta okul, sadece %7’si üniversite eğitimi alabilmişti. Ayrıca refah düzeyi çok düşüktü, halk eğitim kalitesini düşünemeyecek kadar düşük gelire sahipti.
1920’li yıllarda Finlandiya halkı asfaltla yeni tanıştı. BBC’ye göre Latin Amerika ülkesi Brezilya’daki halk asfalt ile 10 yıl önce tanışmıştı bile. Finlandiya’daki ilk asfalttan yapılmış otoban ise 1963’te açıldı. Günümüzde Brezilya, eğitim koşulları açısından en adaletsiz ülkelerden birisi. Asfalt ile yaklaşık 60 yıl önce tanışan Finlandiya ise eğitim konusunda en saygın ülke konumunda.
Finlandiya’da eğitim devrimi 1970’li yıllarda başladı. Ülkenin öncelikli amacı insan sermayesini geliştirmek oldu. 9 yıllık ilk ve orta öğretim eğitimi zorunlu kılındı. Devlet, her çocuğun aynı şartlarda eğitim görmesi adına yasal düzenlemeler getirdi. Bu sistemin devamlılığını sağlamak için kilit bir role ihtiyaç vardı: Öğretmen.
Bugün Finlandiyalı gençlerin önemli bir kısmı doktorluk, mühendislik ya da hukuk gibi meslek dallarından önce öğretmenliği tercih ediyorlar. Devlet tarafından yapılan reformlar, halkın değişim ruhunu ortaya çıkarmaya başladı.
"Beyaz Zambaklar Ülkesinde"
Yeni doğan insanın, hayatının geri kalanında nasıl yaşayacağını belirleyen ilk 30 yıllık bir süre içerisinde Finlandiya, köklü bir eğitim sistemi inşa etmeyi başardı. Böylece ülkedeki çocuklar, hayatlarının ilk 30 yılında daha sonrası için endişe duyarak değil, sunulan eşit fırsatlar sayesinde çalışarak yaşamaya başladılar.
Çok çalışmanın değil, verimli çalışmanın mutlak başarıyı getirdiğini bilen uzman eğitimciler, ülkedeki ders sayısını azalttı, öğrencilerin olabildiğince az ödev almalarını sağladı. Bugün bu anlayışın gizemi hala diğer ülkelerdeki eğitimciler tarafından çözülemiyor.
Finlandiya’da eğitim devriminin başladığı yıllarda birer çocuk olan o bireyler, şimdi ülkenin bu refah durumunu kontrol eden kişiler. Kimse bir iş adamının çocuğu ile bir işçi çocuğunu aynı okulda, aynı sırada görmekten rahatsız değil. Hiçbir okul, hiçbir eğitim kurumu ailelerden ve gençlerden para talep etmiyor. Tüm okul malzemeleri ücretsiz olmakla birlikte, okullarda yine ücretsiz olan tıbbi hizmet ve diş tedavileri standart şeklinde bulunuyor.
Çocuklar, okullarda görevli olan psikologlar ve gelişim uzmanları tarafından takip ediliyorlar. Gelişim sorunları yaşayan, topluma ayak uyduramayan çocuklara anında destek veriliyor. Okullar tam anlamıyla çocuklar için ideal birer yaşam alanı sunuyor.
Peki bu başarının ardında başka ne olabilir?
Devlet yetkilileri, eğitim devriminin başladığı yıllarda siyasetçileri, sendikaları, dernekleri ve özel sektör liderlerini eğitim için tek bir çatı altında topladı. Sivil toplum, bireylerin kimlikleri önemsenmeksizin çalışmaya başladı. Bugün matematik ve fen bilimleri alanında en iyi yorumlama kapasitesine sahip çocuklar Finlandiya’da. Bakın okuduğunu anlamak, sonra hatırlamak ve doğru cevaplamak gibi ezbere dayalı bir sistem demiyoruz. Okuduğunu anlama ve kavramları bir araya getirerek yorumlama yeteneğinden bahsediyoruz.
Kalkınma için öncelikle bilinçlendirme çalışmaları yürütülünce halk yöneticilere güveniyor. Kurulan sosyal yardım ağının meyveleri bugün toplanıyor. Elbette sadece çocuklar değil, ebeveynler de çocukları olduğunda endişeye kapılmıyorlar.
Doğum gerçekleştiğinde anne 105 gün, baba 54 gün ücretli izin alabiliyor. Ayrıca anne ya da baba çocuğun sürekli olarak yanında kalmak isterse devletten 450 Euro aylık destek alıyor. Anne ya da baba çocuğunun başından ayrılıp üç yıl içinde işine dönebiliyor. İşverenler, ebeveynleri yasal olarak tekrar işe almak zorundalar. Tüm bunlara ek olarak çocuğu olmasına rağmen çalışan anne ve babanın iş yükü yasal olarak azaltılıyor. Ülkedeki çoğu iş yerinde bebeklerin bakımını kolaylaştırmak için özel alanlar var.
Eğer aileler düşük gelirli bir konumdaysa devlet, çocuklarının bakımı için para almıyor. Bu şekilde yoksul ya da zengin fark etmeksizin her çocuk 6 yaşına kadar büyüyor, ardından 9 yıllık zorunlu eğitime başlıyor. Yukarıda da söylediğimiz gibi aileler, çocukları doktora eğitimini tamamlayana dek devlete tek kuruş ödemiyorlar. Böylece insanlar belki de hayatlarının ilk çeyrek asırında, son derece kalifiye şekilde ülkelerine hizmet edebiliyorlar.
Finlandiya’nın bu başarısını sağlayan ana etmenin toplumsal dayanışma olduğu konusunda anlaştıysak, size asıl hikayeyi anlatacak bir kitap önerimiz de var: Mustafa Kemal Atatürk’ün özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini sağladığı, Grigoriy Petrov tarafından yazılan Beyaz Zambaklar Ülkesinde romanını okumanızı tavsiye ederiz.