Bazı kültürler, lotus doğum yani göbek bağının kesilmemesi inancını benimser. Göbek bağının kesilmemesinin bebeğe yararları olduğu düşünülür. Kültürel inanışlara göre bunlar kısmen doğru olsa da lotus doğumda dikkat edilmesi gereken pek çok şey var.
Dünya Sağlık Örgütünün kordon klemplenmesi hakkındaki tanımlarına ve kesilen sürenin etkilerine kısaca değindikten sonra lotus doğumun neden tercih sebebi olduğuna bakalım.
Doğumdan ne kadar süre sonra göbek bağı kesilmeli?
Bu konuda Dünya Sağlık Örgütünün açık tanımı bulunuyor. Bu tanımda iki seçenek var. İlki erken kordon klemplenmesi yani doğum sonrasındaki 1 dakikalık süreç içerisinde kesilmesi. İkincisi ise geç kordon klemplenmesi. Bu da doğumdan sonraki 2-3 dakika içerisinde, kordondaki kan akışının bitmesinin ardından kesilmesi.
Kordon klemplenmesinin sürecine bağlı olarak da yenidoğan sağlığı üzerine araştırmalar mevcut. 1 dakika içerisinde kesilmesi sonucunda bebekte kan volümünün arttığı, kan transfüzyonu ihtiyacı azaldığı, prematüre bebeklerde intraserebral kanama -kanın aniden beyin dokusuna ulaşıp beyin hücrelerine zarar vermesi- riski azalıyor.
Kordonun geç kesilmesi durumunda ise bilirubin değeri bulunabilirken polisitemi görülme ihtimali de artıyor. Ancak buna bağlı hastalıklarda artış olduğunu gösteren bir çalışma mevcut değil. Ayrıca geç kesilen kordon ile bebeklerin 4 aylıkken demir seviyelerinin iyi düzeyde olduğu ve anemiye yakalanmadıkları da son yapılan araştırmalardaki sonuçlar.
Uzmanlar bir dönem, geç kesilmesinin sarılık riskini ortaya çıkarabileceğini söylemiş olsa da ışın tedavisi ile bu sorun da kolayca ortadan kaldırılıyor. Kısacası geç kordon klemplenmesinin gözle görülür herhangi bir yan etkisi yok. Tabii ki bu durum sorunsuz doğumlar için geçerli. Bebekte bir sıkıntı veya acil müdahale gerektiren durumlarda kordonun ne zaman kesileceğine doktor karar vermeli.
Gelelim asıl konumuza. Peki bu göbek bağı hiç kesilmezse ne oluyor?
Lotus doğum olarak da bilinen bu yöntem, göbek kordonunun plasenta ile bağlantısının hiç kesilmemesini içeriyor. Plasentanın kendiliğinden doğmuş, aktif doğurtulmamış şartı olan doğumda yer çekiminin gücü kullanılıyor ve göbek kordonu plasentaya bağlı kalıyor, bir süre sonra kendiliğinden ayrılıyor.
Günümüzde lotus doğum kültürünü benimsemiş ülkeler oldukça fazla.
Eski Mısır, Çin ve Hindistan’da uygulanan bu yöntem günümüze kadar geliyor ve hâlâ bazı kültürlerde kendine yer buluyor. Eski dönemlerden sonra 1970’lerde Rusya ve ABD’de tekrar uygulanmaya başlayan doğum şekli, birtakım ritüellere de dahil oluyor.
Bazı kültürlerde, kordon ve plasentanın gücüne inanılırken plasenta parçalarının Dünya ve Güneş’in yaratılmasında etkili olduğu varsayılıyor. Plasentanın Yeni Zelanda yerlilerindeki adı ise “Whenua” yani “toprak”. Toprak nasıl insanı besliyorsa bu yerlilere göre plasenta da insanı besliyor. Ukrayna’daki geleneksel ebeler ise plasentadan, bir sonraki bebeğin cinsiyetini bilme inancı var.
İnançlar bunlarla da sınırlı değil. Daha ilgincini duymaya hazır mısınız? Romanya Transilvanya’da plasenta, yakılarak gömülüyor ya da plasentanın külleri baba tarafından suya karıştırılarak içiliyor. Bunu ise çocuk sahibi olmamak için yapıyorlar.
Güney Afrika’nın insan dokusu yasası, doğumların evde yapılmasına neden oluyor.
Güney Afrika’da lotus doğumu evde yapanların sayısı ise bir dönem artış gösteriyor. Çünkü Güney Afrika yasalarında insan dokusu, kanı ve üreme hücreleri sadece tıbbi amaçlarla kullanılır. Göbek kordonunu ve plasentayı almak isteyen kadınlar ise bunu hastanede yapamadığı için evde doğum yapmayı tercih ediyor. Bu da tabii ki bakımsızlıktan kanama, enfeksiyon ve ölümleri de beraberinde getiriyor.
Güney Afrika; AIDS, hepatit ve sifiliz (frengi) gibi hastalıkların hamile kadınlarda fazla olması nedeniyle de 1996’da yasa, tekrar düzenleniyor. Kadınların ritüellerinin yasalarla çatışmaması için bazı düzenlemeler getiriliyor. Bu düzenlemeler ne kadar mantıklı bilemeyiz ama enfeksiyon oluşmaması için plasentanın yenmeden önce pişirilmesi öneriliyor.
Peki lotus doğum neden tercih ediliyor? İnanılan faydaları neler?
Lotus doğumdan yana olanların inançları birden fazla. Destekleyenlere göre kordondan kan akışı dursa bile enerji akımı devam ediyor ve plasentanın varlığı bebeğe güvence veriyor. Bebeğin anneden ayrılmasındaki süreci yumuşatması ve doğumdan sonraki olumsuz dış etkilerden bebeğin korunması için de bu doğum çeşidi tercih ediliyor. Emzirme ve manevi ilişkilerin güçlenmesi adına da bu uygulamayı seçenler var.
Lotus doğum, sezaryenle yani normal doğum dışında dünyaya gelmiş bebekler ile prematüre doğanların solunumunun, kesilmeyen göbek bağı ile devam ettiği de savunuluyor. Bu durumda bebeğin doğal ritmi yakalaması ve travma riskinin azalması da plasenta ile oluyor.
Zararlarına geçecek olursak tabii ki ciddi reaksiyonlar karşımıza çıkıyor.
Lotus doğumu eleştirenler ve yaşanan olaylar gösteriyor ki göbek kordonunun kekesilmemesinin getirdiğilumsuz yanlar var. Bebekte bakteriyel kolonizasyonu, enfeksiyonlar, anne ve bebeğin rahatsızlık hissi ile hijyen sorunları yaygın olarak bildirilen sonuçlar. İdrar yolu enfeksiyonları, hipovolemik şok ve hepatit ise lotus doğumun riskleri arasında.
Annelerin için de oldukça riskli durumlar söz konusu. Doğumda beklenmedik sonuçlar, 1993 ila 2014 yılları arasında %200 artarken 2014-2018 yılları arasındaki lotus doğum yapan kadınlarda depresyon %30 artıyor.
Bu sorunların ortaya çıkmaması için lotus doğum yapanlar, göbek bağı bakımını nasıl yapıyor?
Doğumun ardından plasenta derin bir kaba konuluyor ve kan süzülüyor. Kan, mukus ve diğer maddelerden arındırılması için de suyun altında yıkanıyor. Tabii ki plasenta açıkta kalmıyor ve göbek kordonu düşene kadar kabın içerisinde tutulup altına pamuklu kumaş veya bebek bezi gibi emici eşyalar konuluyor.
Gerektiği zaman düşmesi için bu uygulama tercih edilirken bazı kadınlar, göbek kordonunun kuruması için deniz tuzu veya biberiye kullanıyor. O zaman niye “Erken veya geç dönem kesilmesi yapılmıyor?” onu anlamış değiliz. Bu uygulamayı da yüksek oranda plasentayı kullanacak olan kişilerin yaptığı varsayılabilir.
Araştırmalar ne diyor?
Kimi lotus doğumu önerirken kimi de zararları yüzünden bu konuyu değerlendirmiyor bile. Ancak doğum sonrasındaki bebeklerin süreçleri de bazı ülkeler tarafından araştırma altına alınmış.
Endonezya’daki bir çalışmada lotus doğum ve doğumdan hemen sonra göbek bağı kesilen normal doğum karşılaştırılmış. Lotus doğumla dünyaya gelen bebeklerin büyümelerinde bir fark yokmuş ancak gelişmelerinde olumlu fark bulunmuş.
Hatta öyle ki bu araştırmada lotus doğan bebeklerin, böyle doğmayan bebeklere göre daha ileride olduğu savunulmuş. Anemiden korunmaları, bağışıklık sistemlerinin daha iyi olduğu ve motor ve bilişsel sistemlerin yanı sıra öz güvenlerinin daha yüksek olduğu da söylenmiş.
Endonezya’da olumsuz özellikleri sunulan araştırmalar da var. Lotus doğumun yapıldığı iki vakadan birinde doğumun 48. saatinde yetersiz beslenme, ikincisinde ise 72. saatte sarılık oluşmuş ve hastaneye yatış gerçekleşmiş.
Aile lotus doğuma karar verirse…
Klinik incelemesi yapılan vakalar ve sınırlı sayıdaki çalışmalar, anne-bebek bağlanması ve anemiden korunması gibi bazı faydalar sunsa da sepsis ve sarılık gibi riskli yönleri de göstermekte. Bu yüzden de bu doğum yöntemini tercih edecek kişilerin, lotus doğum hakkında kanıta dayalı verilerin sınırlı olduğunu bilmesinde fayda var.
Jül Sezar, Neden Sezaryen Doğuma Adını Verdi?