Arılar, doğanın işçi sınıfıdır. Bal üretir ve bitkilerin, ormanların sağlıklı bir şekilde üreyip yayılmasını sağlar. Bir de bilim insanlarına ilham verirler.
İlk nesil robot arılar, orijinal arılar ile aynı boyda, iki kanada sahip dünya tatlısı robotlardı. Ne yazık ki iki kanatlı model çok da işlevsel değildi. Ayrıca arıların 4 kanadı bulunuyordu. Sonuç olarak dört kanatlı tasarımın gerçekten de daha kolay kullanılabilen, daha dengeli bir yöntem olduğu ortaya çıktı.
Daha önce robot arı yapılmıştı ancak o arı, lazerle havalandırılmış ve kontrol edilmişti. O yüzden de araştırmacılar, o arının havalanmaktan ziyade havada tutulduğunu söylemişti.
Bu defaki robotumuz olan RoboBee X-Wing, yaklaşık olarak 5 cm boyunda ve 259 miligram ağırlığa sahip. Üstünde güneş panelleri ve altında da kanatların çalışması için gerekli aktüatör(mekanizmayı hareket ettiren motor) yer alıyor. Robot otonom olarak uçamıyor, ama kısa süreli uçuşlar için gayet yeterli özelliklere sahip. Kanatlarını 200 Hz’de çırpan bu arımız. görünüş olarak biraz ilginç bir yapıya sahip. Bu yapının var olma sebebi ise güneş panellerini kanat rüzgarından korumak ve robotun ağırlık merkezini kanatların olduğu noktada tutmak olarak belirtildi.
Kabloyla bağlanmadığı sürece bu cihazın üstüne taşıyabileceği kadar büyük bir güç kaynağı koymak pek mümkün gözükmüyor. Araştırmacılar da bu nedenle güneş panellerini tercih etti. Şu anda yalnızca laboratuvar ortamında çalıştırılabilen araç, ileride gündelik yaşamda da kullanılabilir. Aracın ileride sensörler gibi eklentiler için kullanılabilecek araştırma bütçesi de bulunuyor. Bu nedenle de ileride tamamen otonom ve çok daha verimli uçan bir versiyonunu görebiliriz.
Araçla ilgili çalışma, Nature dergisinin son sayısında kendine yer buldu. Araştırmanın altında Harvard Üniversitesi’nden Noah T. Jafferis, E. Farrell Helbling, Michael Karpelson ve Robert J Wood’un imzası yer aldı. Robotu aşağıdaki videoda görebilirsiniz.