Ulusal Göz Enstitüsü ise gözlük kullanmanın önemine vurgu yapan araştırmalar gerçekleştiriyor. Tıp dünyasının ikiye ayrılmaya başladığı bu konuda, güneş gözlüğünün zararlarını kabul edip kullanmayı bırakanlar da var.
Bir tarafta zararlarını anlatan açıklamalar, bir tarafta ise yararlarını gösteren araştırmalar. Bakalım siz, işin sonunda neye karar vereceksiniz?
Dr. Jack Kruse: Güneş gözlüğü ve lensler, melanini yenilemek için gözde ihtiyaç duyulan ışık uyarısını engeller.
Dr. Jack Kruse, güneş gözlüğü ve lens takan kişilerin miyop olma ve hipotiroidizme (tiroid hormonlarının normalden az üretilmesi) yakalanma olasılıklarının yüksek olduğunu belirtiyor. Kruse, aynı zamanda önemli bir noktaya da dikkat çekiyor. Kruse’a göre melanom (cilt kanseri) ve Parkinson hastalığına yakalanan kişilerin ışıkla alakalı kötü seçimleri, hastalıklarının seyrinin daha kötüye gitmesine neden oluyor.
Bundan sonraki süreçte ise Dr. Jack Kruse’un tezini doğrulatan bilimsel araştırmaları aktaracağız.
Güneş yoksa mavi ışık devreye girer ve iş, körlüğe kadar gidebilir.
Melanin, dokuların içindeki yarı iletken proteinleri çalıştırmak ve elektronlar oluşturmak için ışığın tüm frekanslarını emen bir pigmenttir. Hücreler, ışık üretir ve melanin emiliminin nerede olduğunu gösterir.
POMc proteini aktivasyonu ile UV ışığı eksikliğine bağlı, dokularda melanin bulunmadığında ise telefon, bilgisayar gibi teknolojik ekranların yapay ışığından kaynaklı mavi ışığa maruz kalınır. Bu da retina proteinlerine zarar verdiği gibi kalıcı fotoreseptör hasarına neden olur. Sarı nokta hastalığı ve körlük de mavi ışık kaynaklı ortaya çıkan rahatsızlıklar arasında yer alır.
Güneşi yeterince almamaktan kaynaklı mavi ışığa maruziyet, gözde oksijen azalmasına yol açar. Bu da mitokondriyi etkileyen faktörlerden biri olur. Retina üzerinde anormal derecede kan damarlarının üremesi (retinal proliferasyon), retinal incelme ve katarakt da ortaya çıkabilecek durumlar arasında. Çünkü, göz dokularında daha fazla çözünmüş oksijen ihtiyacı oluşur ve bu da görme bozukluklarını beraberinde getirir.
Araştırmalar, özellikle sabah güneşine maruz kalmanın birçok faydasını da açıklıyor.
Uzmanların, güneş gözlüğü kullanmama konusundaki çalışmalarında belirttiği detaylardan biri de sabah güneşine maruz kalmak. Yani arada cam olmadan retinaya gelen doğal gün ışığı, gözlerin arkasındaki hipofiz bezini aktivite eder ve bu da önemli hormonların salgılanmasını sağlar.
Trioid bezini uyarıcı hormonlara etki eden gün ışığı; kadınlarda yumurta, erkeklerde ise sperm üreten folikül uyarıcı hormonunu da uyarır. Gün ışığının etkilediği bir diğer hormon, prolaktin olur. Bu da meme bezlerini, süt için uyaran bir hormondur.
Östrojen steroid hormonu, dopamin, adrenalin, serotonin (mutluluk hormonu), melatonin da doğal gün ışığından etkilenen diğer hormonlardır. Melatoninin, uyumaya yardımcı olması ve kanserle farklı şekillerde savaşması ise bu hormonun önemini daha da öne çıkarıyor. Özellikle melatoninin vücuda etkisine vurgu yapan uzmanlar, bunun için de güneş gözlüğü önermiyor.
Melatonin üretiminin eksikliği bazı kanser türlerini tetikliyor olabilir mi?
2001 yılında yapılan bir keşifte, insan gözündeki sensörlerin biyolojik saatin kontrolü ile ilgisi keşfedildi. Gözün hemen arkasında yer alan bu yer, suprakiazmatik çekirdek (SCN) olarak da adlandırılır ve görevi, uyku hormonu (melatonin) üreten epifiz bezini kontrol etmektir.
Bu konuya bağlı olarak ise dikkat çekici bir araştırma var. Gece ve gündüz vardiyasında çalışan hemşireler karşılaştırıldığında, gece vardiyasında çalışan hemşirelerde yaklaşık 2 kat daha fazla meme kanseri görülüyor. Teoriye göre de gece aydınlatması kanser gelişimini tetikliyor.
Yapılan bu açıklamalar sonrasında birçok kişinin güneş gözlüğünü bırakmış olmasının asıl sebebi de güneş ışığının faydaları.
Güneş ışığının faydaları yönünde yüzlerce araştırma mevcut. Yapay ışığın aksine, doğal güneş ışığının pek çok açıdan faydalı olduğu bilinen bir gerçek. Bu kapsamda; D vitamini üretimi ile bağışıklık sistemi güçleniyor, mitokondriler şarj ediliyor ve kemik metabolizması iyileşiyor.
Güneşten bu kadar bahsetmişken cilt kanseri ile ilgili araştırmalara da yer verelim.
Aşırı güneşe maruz kalmanın, melanom yani cilt kanseri için bir risk oluşturduğunu bildiren pek çok araştırma var. Ancak bu araştırmalara karşıt olanlar da var. New Mexico Üniversitesi Epidemiyoloji Profesörü Marianne Berwick tarafından bildirilen bir çalışmaya göre; uzun süre güneşe maruz kalma, erken evre cilt kanseri hastalarında hayatta kalma oranlarını arttırıyor.
Ayrıca Journal of Investigative Dermatology Dergisi’nde yayımlanan bir başka çalışmada ise cilt kanserinin, vücudun güneşe en az maruz kalan yerlerinde ortaya çıktığı belirtiliyor.
Güneş gözlüğünün zararlarına vurgu yapan uzmanlara göre güneşten en iyi nasıl faydalanılacak?
Güneşe maruz kalıp etkilerinden faydalanmak için cildi, mümkün olduğu kadar açığa çıkarıp güneş gözlüğü kullanmamayı tavsiye ediyorlar. Güneşe doğrudan bakmak yerine gökyüzüne, açık havaya bakılması gerektiğinin de altını çiziyorlar.
Sabahın erken saatleri veya gün batımına yakın zamanlar ise güneşin faydalarından yararlanmak için en uygun zaman olarak gösteriliyor.
Ya gözü hassas olanlar?
Güneş gözlüğü kullanması gerekenlerin tabii ki takması yönünde hem fikirler. Ancak bunun da zamanla eğitilecek bir durum olduğunu savunuyorlar. Bazı kişilerde parlak ışığa karşı duyardan ötürü baş ağrısı, yorgunluk gibi tıbbi durumlar olabiliyor. Bu durumlarda ise zayıf gözlerin altında yatan durumu düzeltmeye çalışmayı, ardından doğal ışığa maruz kalabilmek için kademeli olarak sınırları arttırmayı öneriyorlar.
Güneş gözlüğü takmama durumu ise kar veya çöl gibi parlak bir ortam için geçerli olmuyor. Bu tarz yerlerde güneş gözlüğü takılabilir ancak plaj gibi ortamlarda güneşten etkilenen insanların da yine zayıf görüşe sahip olduklarını ve bununla başa çıkabileceklerini de ekliyorlar.
Nörolojik bozukluklar gibi bazı hastalıklardan kaynaklı parlak ışığa tahammül edemeyenler ise tüm bunlardan hariç tutuluyor ve bunun için doktora başvurulması gerekiyor.
Güneş gözlüğünün mutlaka takılması gerektiğini savunan güçlü kurumlar da var.
Ulusal Göz Enstitüsü, Ulusal Sağlık Enstitüleri ve birçok oftalmoloji uzmanı (görme yolları hastalıkları ve cerrahisi bilim dalı) ise güneş gözlüğünün mutlaka takılmasından yana. Bu kuruluşlar ve uzmanlar, UV radyasyonunun göz merceğindeki proteinlere zarar vereceğini düşünüyor. Bu zarar da zamanla görüşü bozarken katarakt riskini arttırıyor.
Yaşa bağlı körlük, göz kanseri, geçici körlük, lekeli görme ise güneş gözlüğü faydalarından bahseden kurumların, güneş gözlüğü takılmadığı zaman vereceği hasarlar içerisinde yer alıyor.
Güneşin faydaları herkes tarafından kabul edilip eksik D vitamini kaynaklı da birçok ciddi rahatsızlığın olması sebebiyle, görülüyor ki güneş gözlüğünün zararlarını anlatan daha çok çalışma ile karşılaşacağız.
Bir tarafta sürekli güneş gözlüğü takmanın zararları, bir tarafta ise yararları. Peki siz, bugüne kadar bildiklerinizi unutup güneş gözlüğü ile olan samimiyetinizi gözden mi geçireceksiniz yoksa takmaya devam mı edeceksiniz?