İnsanların Asırlar Önce de Sanki İnternet Varmış Gibi Yaşadığına Dair 12 Kanıt

Her geçen gün yeni bir trendin hâkim olduğu internet, sanki hayatımız boyunca bizlerle berabermiş gibi hissettirebiliyor. Ki bu düşünceye kapılmakta pek de haksız sayılmayız. Bugün internette karşımıza çıkan ve popüler olan akımların birçoğu yüzyıllardır farklı yöntemlerle insanlar tarafından uygulanıyordu. Çayınızı kahvenizi koyun gelin, günümüz internet trendlerinin yüzyıllar öncesine dayanan köklerine hep birlikte yakından bakalım.

İnternet, günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar aktif bir kullanıcı kitlesine sahip. Ancak her gün gördüğümüz ve hatta bazen bilinçsizce katıldığımız trendler, aslında yeni ortaya çıkmadı. İnternetin olmadığı dönemlerde de insanlar selfie çekiyor, bir nevi Facebook profilleri açıyor ve hatta komik kedi fotoğrafları dâhi paylaşıyordu.

Mesela 17. yüzyılda yaşayan Evliya Çelebi’yi bir nevi seyahat blogu yazarı olarak düşünebiliriz. Bu ve bunun gibi aslında günümüz trendi gibi görünen daha birçok şey, yüzyıllarca öncesine dayanan kökenlere sahip olarak karşımıza çıkıyor. Eğer çayınızı kahvenizi aldıysanız, her beraber internet öncesi dönemlere doğru bir yolculuğa çıkalım.

400 yıl önce Alman üniversite öğrencileri Facebook’u icat etmişti.

Günümüzden dile kolay 400 yıl önce Almanya’daki üniversite öğrencileri arasında bir trend vardı. Book of Friends yani Arkadaşlık Kitabı olarak geçen bir deftere sahip olan öğrenciler, yeni tanıştıkları kişileri isimleri ve çoğu zaman da çizimleri ile birlikte bu deftere kaydediyorlardı. Birine arkadaşlık isteği göndermek ise ne yazık ki günümüzdeki kadar kolay olmuyordu, fakat günümüzden daha efektif olduğu kesin.

Aşk engel tanımaz: İngiliz aristokratlar da “Kaybolan Mesajlar” özelliğini kullanıyordu.

Tabi ki tam olarak Instagram’ın Kaybolan Mesajlar özelliğini kullanmıyorlardı. Fakat bu özelliğin nereden esinlenildiği belli. 1764 yıllarında İngiliz aristokrat ve Baron Richard Grosvenor’un eşi Lady Grosvenor, gönlünü Kral III. George’un kardeşi Cumberland Dükü Prens Henry’e kaptırmıştı. Bu ikilinin iletişim kurma yöntemi ise görünmez mürekkeple yazılan mektuplardı.

Bu mektuplar ise okunduktan sonra yakılıyordu. Fakat işler yolunda gitmedi, bu mektuplar medyaya sızdırıldı ve ülkede büyük bir skandal meydana geldi. Prens Henry’e eşi ile suç içeren konuşmalar yaptığı için dava açan Baron Grosvenor ise 10.000 Sterlin kazandı.

Selfie tutkunluğu çağımıza has bir durum değil. Kendine kafayı takan 17. yüzyıl ressamı Rembrandt ile tanışın:

17. yüzyılda faaliyet göstermiş Hollandalı baskı sanatçısı ve ressam Rembrandt’ı özel yapan bir durum var. Bu durum ünlü ressamın kendi yüzü ile takıntılı olması. Neredeyse 50 yıllık kariyeri boyunca 100’e yakın kendi portresini çizen Rembrandt, tarihin ilk selfie tutkunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.

Kediler her zaman sevimliydi, onları internet popüler hale getirmedi:

1900’lü yılların başında kariyerine başlayan ABD’li fotoğrafçı Harry Whittier Frees, oldukça ileri görüşlü bir fotoğrafçıydı desek yanlış olmaz. Kariyerini komik kedi fotoğrafları çekip bunları kartpostal hâline getirmek üzerine kuran Frees, internetin olmadığı dönemde bile komik kedi meme’leri yapan sanatçı olarak tarihe geçiyor.

İnternet yazışmalarının vazgeçilmezi hâline gelen yüz ifadeleri, 1881 yılında ortaya çıkmıştı:

ABD’de döneminin popüler karikatür dergisi hâline gelen Puck Magazine, günlük olarak çok kullandığımız yüz ifadelerini ve dolaylı yoldan emojileri ilk ortaya çıkaran kaynak oluyor. Fakat bunun yanı sıra 1648 yılında şair Robert Herrick tarafından bir şiirinin sonunda “:)” şeklinde bir gülen surat kullanıldığı da biliniyor.

Antik Yunan aristokratlarının vazgeçilmezi olan 2.000 yıllık "iPad’ler":

Antik Yunanistan birçok teknolojik gelişmenin ilkel hâlde yer aldığı bir topluluktu. Hatta Antik Yunan zenginleri, tıpkı bizim gibi “mobil cihazlar” kullanıyordu. Antik Yunan iPad’i olarak nitelendirebileceğimiz bu mumdan tabletler; ticaret, mesaj gönderme ve benzeri görevlerde kullanılıyor ve hatta bu tabletler ile gazete dâhi okunabiliyordu. Nispeten zengin Antik Yunan vatandaşları hizmetkârları ile bu tabletleri şehir merkezine gönderip olan biteni mum tabletlere yazdırarak öğrenebiliyordu.

Antik dönemin Twitter eleştirmeni şair Martial:

Twitter’daki 140 karakter bazılarımıza yeterli, bazılarımıza ise oldukça kısa gelebilir. Günün sonunda iş anlatmak istediklerini ne kadar az ve öz bir şekilde aktarabildiğine bağlı. Twitter’dan çok uzun zaman önce M.S. 86 ve 103 yılları arasında epigramlar yazan şair Martial, genellikle 140 karaktere ulaşmadan bile işini halledebiliyordu. Oldukça sert eleştirilerde bulunan Martial, hoşlanmadığı kişilere “Köpeğin ağzını ve dudaklarını yalıyor, Manneia. Gerçi şaşırmadım, köpekler b*k yemeyi sever.” şeklinde “tweetler” atıyordu.

Pinterest’e ilham veren kişilik, koleksiyoncu Sir Hans Sloane:

Günümüzde birçoğumuzun Pinterest’e veya Instagram keşfet bölümüne dalıp saatlerce karşımıza çıkan rastgele içeriklere bakabiliyoruz. İnternetin icadından yüzyıllar önce İngiliz Baronet, Doktor ve Koleksiyoncu Sir Hans Sloane, yıllar boyunca topladığı binlerce rastgele eşyayı sergilemeyi oldukça fazla seviyordu. Öldüğünde 71.000 parçaya ulaşan koleksiyonunu İngiliz hükümetine bırakan Sir Hans Sloane, bu sayede ünlü British Museum’un temellerini oluşturmuş oldu.

Evliya Çelebi, Marco Polo yüzyıllar öncesinin seyahat bloggerları idi:

Evliya Çelebi’den tutun; Marco Polo’ya, John Murray’a seyahatlerini yazıya döküp bir sonraki gezginlere rehber olan birçok isim tarih boyunca bulunuyordu. Nitekim günümüzde de internetin icadı ile daha aktif bir şekilde bulunmaya devam ediyor. Egzotik toprakları merak edip de seyahat etmeye vakit ve imkân bulamayan insanlar, günümüzde olduğu gibi yüzyıllar önce de başkalarının “bloglarını” okuyordu.

Kickstarter'dan önce projesine para toplayan yayıncı: Johann Heinrich Zedler.

Günümüzde internetin sağladığı en kullanışlı alanlardan biri de oluşturduğu sosyal alan ve bu alanla birlikte gelen birlik ve beraberlik duygusudur diyebiliriz. Bu sosyal çevreden yararlanan ve pek çok kişinin projelerini gerçekleştirmesine imkân tanıyan kuruluşların başında da Kickstarter geliyor. Kitlesel fonlama ise sadece Kickstarter ile popüler olmamıştı. 18. yüzyılda yaşayan Alman ansiklopedici ve yayınevi sahibi Johann Heinrich Zedler, Universal Lexicon ansiklopedisini basım masraflarını karşılamak için kitlesel fonlamayı kullandı.

Google’dan neredeyse 800 yıl önce yaşayan filozof Ramon Llull, kendi “Sıkça sorulan sorular” kısmını icat etti:

1200’lü yıllarda İspanya’da yaşayan ve Katalan edebiyatının ilk örneklerini yazan filozof ve matematikçi Ramon Llull, kendisine sürekli sorulan sorulardan sıkılmış olacak ki el yapımı bir “Sıkça sorulan sorular” kağıdı icat etti. Daire biçiminde üç katlı bir kağıt olan bu icadın üzerinde, o dönem sorulan genel geçer birçok sorunun cevabı bulunuyordu.

Ve son olarak; BuzzFeed’in, Webtekno’nun ve hatta birçok şeyin icadından 1.000 yıl önce Japon yazar Sei Shonagon, liste içerikleri yazıyordu:

Milattan sonra 966 yılında doğan Japon yazar Sei Shonagon, tarihin ilk liste içerik oluşturan editörü olarak kabul edilebilir. Sei Shonagon isimli yazarın Türkçeye Yastıkname ismiyle çevrilen The Pillow Book adlı eserinde; “Duyması Pek Hoş Olmayan Şeyler”, “Bir İnsanın Kalp Atış Hızını Arttıran Şeyler”, “Kısa Olması Gereken Şeyler” ve benzeri şekilde toplam 164 liste içeriği bulunuyor.

İnternet dünyasına yön veren birçok trendin köklerine indiğimiz içeriğimizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. İnternetsiz dönemde karşımıza çıkan bu denli yaratıcı işlere imza atan insanlar, “İmkânsızlıktan imkân doğurmak” cümlesinin doğruluğunu kanıtlar nitelikte. Sizler antik internet trendleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlerle yorumlar kısmından paylaşmayı unutmayın.