Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde sizlerle Webtekno ekibinin en sevdiği filmleri paylaşmıştık ve bu sefer de favori oyunlarımızla karşınızdayız. Bugüne kadar yüzlerce oyunun çıkış hikayesini, incelemesini ve farklı oyunlara gelen eleştirilerili sizlerl paylaştık, yeni oyunlarla ilk sizlerle birlikte tanıştık.
Şimdi ise Webtekno ekibinin oynamaktan en çok zevk aldığı oyunlar hangileri, hangi oyunlara daha çok vakit ayırıyoruz sizlerle paylaşmak istedik. Listede WoW, CS:GO gibi bilindik oyunların yanısıra sizleri şaşırtacak sürprizler de bulunuyor. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.
Çağla Tanrıverdi
Counter Strike: Global Offensive
Oyun hayatımı en çok kaplayan şey sanırım bu oyun oldu. Lise son ve üniversite yıllarımda TeamSpeak’te (o zamanlar DC bu kadar popi değildi) arkadaşlarla toplanıp sabahlara kadar CS:GO oynardık. Zaman ilerledikçe maçlarda karşılaşıp psikolojimi bozmayı becerebilen Rus oyuncuları, CS:GO’yu bırakmamdaki en büyük etkenlerden birisiydi. Valorant'ın çıkmasıyla birlikte bu oyundan iyice uzaklaştım ancak ara sıra girip spreylerimin bozulmadığına emin oluyorum :)
Overwatch
Overwatch ülkemizde ne yazık ki pek fazla ilgi gören bir oyun olmadı ancak ben ilk çıktığı tarihten itibaren aynı zevkle oynamaya devam ediyorum. Hem rekabetçi olup hem de bu kadar stressiz oynadığım başka bir oyun yok sanırım. Tabii son birkaç senedir iyice sıkıcılaşmaya başlayan META sayesinde rekabetçi modu biraz sıkmaya başladı ama olsun, ben Widowmaker ve Junkrat'im ile ultilemeye devam edeceğim...
Emre Ömer Zehir
Football Manager (Kaç Olursa)
Futbolu seviyorum. İthaki'nin futbol kitapları serisini kütüphanemde toplayacak, hakkında okumalar yapacak ve hatta zaman zaman da ilgili içerikler çıkaracak kadar çok hem de. Sonuçta bir Acun Ilıcalı olmadığım için bir takım yönetmeye en yakın şeyi yapıyorum: Football Manager oynuyorum. Artık en son hangi versiyonu elime geçtiyse o. Ha aralarından birini seçeceksek galiba CM 01/02 ya, sonuçta ilk göz ağrısı. Ben en alt liglerden başlamayı seviyorum ama aslında yapılabilecek pek çok farklı meydan okuma var. Bir ara yazsak mı onları ya?
Civilization V
Canımın istediği hızda oyun oynamayı seviyorum. Civilization V de benim artık ezbere bildiğim, kafamı dağıtmak istediğimde üstünde çok da düşünmeden birkaç saat harcayabildiğim bir yapım. Ne kadar "Comfort Game"im olduğunu da şöyle anlatayım: Venedik alıp öyle takılıyorum, çoğu seferinde oyunu kazanmaya bile çalışmıyorum. Çok gerekirse herkesi paramla dövüyorum. Rekabetçi oynayacaksanız İnkalar affetmiyor bu arada.
Şahin Kılınç
Portal serisi
Asla üçüncüsü gelmeyen bir Valve serisi daha… Portal 1 ve 2, 90’lı yıllarda dünyaya gelen nesil için asla eskimeyecek desem yeridir. Bulmacaları, şahane hikayesi ve özellikle finalini unutmak çok zor. Eğer hiç oynamadıysanız Steam’de çok uygun fiyatlara sahip olup kütüphanenizin baş köşesine ekleyebilirsiniz.Bu iki oyun dışında Assassin’s Creed Ezio üçlemesi, Mass Effect serisi ve strateji sevenler için Total War’ın herhangi bir oyununu tavsiye edebilirim. Ayrıca hikaye odaklı oyunları sevenler için işler son yıllarda zorlaşmaya başladı, ne dersiniz?
Detroit: Become Human
Aslında çok alışılagelmiş bir hikayeye sahip. Doğrudan RPG türünün bir üyesi olmasa da olay akışını seçimlerinize bırakması, birbirleri tek bir ortak noktası bulunan 3 karakteri yönetmek çok keyifli. Ne yaparsanız yapın, gerçek hayattaki karakteriniz neyse oyun buna uygun bir sona ulaşıyor. Bize anlattığı dünya gerçek olsaydı neler yapabileceğimizi görüyor, deneyimliyoruz.
Uğurcan Dere
Dishonored
Hikâyesi, atmosferi, oynanış dinamikleri ve binbir çeşit oynanış yolu sunması nedeniyle Dishonored'a adeta aşığım. Gizlilik ve suikast odaklı oyunları zaten seven biri olarak, sunduğu hikâyenin oyuncuda bıraktığı 'intikam' duygusu da Dishonored'ı sevme nedenlerimden biri. Tabii gizli gitmek zorunda değilsiniz, dilerseniz paldır küldür düşmanları biçerek ilerleyebilirsiniz, bu da bir seçenek. Eğer 'Ben oyunda hikâye ve atmosfere çok önem veririm arkadaş!' diyip hâlâ bu efsane oyunu denemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz.
Battlefield serisi
Battlefield 3'ten beri hiçbir oyunu kaçırmadan takır takır oynadığım seride şu sıralar BF V ve BF 4'e sarmış durumdayım. Yüksek yerlerde gizlenerek düşmanları keskin nişancı tüfeğiyle avlamak ise en büyük hobim. Eğer siz de bu oyunları oynuyorsanız ve 'marcusish3re' ismini skor tablosunda görüyorsanız, muhtemelen mermilerimden biri sizi de bulabilir. Helikopterle üstüme çullanırsanız işler değişebilir tabii...
Bunlar dışında League of Legends ve CS:GO'yu da fazlasıyla oynuyorum. Yaklaşık 10 yıllık CS, 3-4 yıllık da bir LoL geçmişim var. Yine de bu oyunlara henüz bulaşmamış kişilere başlamalarını asla tavsiye etmiyorum çünkü hile ve toxic kitle bu iki oyunu da bozmuş durumda. İlla 'Ben online oyun oynamak istiyorum' diyorsanız, Hunt: Showdown'u kesinlikle öneririm.
Yağmur Yüksel
Crash Bandicoot serisi
20 yıllık oyun hayatımda oynadığım ilk oyun Crash Bandicoot. 5-6 yaşlarımda oynamaya başladığım ve remaster versiyonlarını hala oynadığım bir oyun serisi. Her ne kadar yeni çıkan oyunları, eskiler kadar başarılı olmasa da, bende uyandırdığı eski zamanların nostaljik duygularını hissetmek için hala oynuyorum.
Star Wars the Old Republic
SWTOR hayatımda oynadığım ilk MMORPG. Muhtemelen de en fazla oynadığım oyunlardan biri. Star Wars evreninde geçmesi, klasik sinematik Star Wars evreninden çok daha fazlasını barındırması, ışın kılıçları ve blaster’ların oyunda özelleştirilip kullanılabiliyor olması, SWTOR’a aşık olmama yetmişti. Oyunun tek eksisi abonelik ile oynanması. 2015 yılında üniversite öğrencisiyken 14 dolar olan abonelik ücreti şu anda Türk Lirası’na çevrilince gereksiz bir ücret çıkıyor. Ama bence hala değer.
Nagehan Çavuş
World of Warcraft
Her ne kadar bir süredir oyun oynamakla arama biraz mesafe girmiş olsa da, üniversite hayatım ve sonrasındaki 1-2 yıl boyunca en çok zaman geçirdiğim, keyif aldığım oyunların başında kesinlikle WoW geliyordu. Oyun oynarken ortaya çıkan aşırı rekabetçi yapım ve üzerinde kontrol sağlayamadığım sinirlerim sebebiyle MOBA ya da FPS oyunlarla aram kötüydü ve MMORPG'lere yönelmiştim. WoW da karşıma çıkan, evrenine anında dahil olmak istediğim iyi bir alternatifti çünkü sıfır amaçla sadece tadını çıkararak da oynayabiliyordum.
Dungeon'larda beceriksiz tanklara kurulup sinir krizleri geçirmek, başka hiçbir şey yapmadan saatlerce haritada dolaşmak ya da kıyametten çıkıp gelmiş savaş meydanlarında şuursuzca savaşmak, kısaca WoW bana bir oyundan beklediğim her şeyi aynı anda veriyordu.
God of War
God of War'un da yeri benim için çok başka çünkü 10-11 yaşlarında bir çocukken PlayStation'da oynadığım ilk oyundu ve aklımı başımdan almıştı. Sonrasında da serinin tüm oyunlarını büyük bir keyifle oynadım. Gelecek bir sonraki oyunu da heyecanla bekliyorum. Sanırım burada God of War övmeye gerek yok aslında ama, şimdiye kadar serinin hiçbir oyununda hiçbir konuda hayal kırıklığı yaşamadım desem yeridir.
Eray Kalelioğlu
Beyond: Two Souls
Ekip arkadaşlarımın paylaştığı oyunlara baktığımda, genel olarak bir amacın olduğu oyunlardan bahsedildiğini görüyorum. Bense sizlere, amaçtan ziyade oyun ile kuracağınız bağın ön plana çıktığı Beyond: Two Souls’tan bahsedeceğim. Özellikle de psikolojik gerilim türü film ya da oyunlardan hoşlananların açık ara favorisi haline gelecek Beyond: Two Souls, Jodie Holmes isimli bir kız çocuğunun hayatına odaklanıyor. Kendisini, büyüdüğü zaman Elliot Page olarak göreceğiniz Jodie’nin “Aiden” isimli bir hayaletle olan ilişkisi, sizi bir süre sonra Jodie için en iyi sonu yazmak zorunda kaldığınızı hissettirmeye başlayacak.
Max Payne
2000’li yılların ilk 10 yılında oyun oynayan tüm oyuncuların bildiği Max Payne efsanesi, bir yerde favori oyun dendiği zaman pek çok kişinin dudaklarından çıkacak ilk kelimeler olacaktır. Ailesi uyuşturucu satıcıları tarafından öldürülen bir polis memuru olan Max Payne’in intikam yeminine eşlik edeceğiniz bu oyunda, zaman zaman Payne için üzülürken zaman zamansa öldürürken kimsenin gözünün yaşına bakmadığınızı fark edeceksiniz. Eğer bir oyundan gerçekten de etkilenmek istiyorsanız, arkanıza yaslanın ve Max Payne’in hikayesine kendinizi bırakın.
Beyazıt Kartal:
World of Tanks
World of Tanks ya da kısaca WoT, açık ara bilgisayar başında en fazla vakit geçirmeme neden olan oyun olabilir. Kozmetik açıdan bakacak olursak WoT; grafik açıdan günümüz oyunlarının gerisinde kalmıyor. Gerek doku kalitesi, gerek efektleri, gerekse sunmuş olduğu harita detayları ile beklentileri karşılıyor.
World of Tanks'in en sevdiğim yanı, sürekli olarak yeni bir oyun içi etkinlik geliyor olması. Oyunun tamamen ücretsiz olduğunu, oyun içi etkinliklere (Battle Pass hariç) ücretsiz olarak katılabildiğinizi ve yüzlerce TL harcayarak satın almanız gereken pek çok oyun içi ürünü doğrudan etkinlikler sonunda ya da etkinliklerde kazandığınız oyun içi para birimleri ile satın alabiliyor olmanız, WoT'u boş vakitleri cebinizden para harcamadan değerlendirmek için iyi bir seçenek haline getiriyor. Evet, WoT'ta yüksek seviyelerde oynayabilmek için premium tanklar ile oyun içi kredi biriktirmeniz gerekiyor ancak gerçek para ile satılan pek çok premium tankı yalnızca oyunu oynayarak ya da etkinliklere katılarak da elde edebiliyorsunuz.
World of Tanks'in en büyük dezavantajı, niş bir oyun olması. Savaş oyunlarına, ikinci dünya savaşına ya da tanklara ilgi duymuyorsanız eninde sonunda oyundan sıkılacaksınızdır. Ayrıca WoT'ta yetenek seviyesine göre karşılaşma seçeneği de bulunmuyor. Bu da demek oluyor ki aynı seviye tanklar ile eşleşme sırasına girdiğimizde 7 yıllık bir oyuncu olan ben, hesabınızı yeni açmış olan sizinle karşılaşabiliyorum ve sizin için savaşın zorluğu kabul edilebilir seviyenin üzerinde oluyor. Yine de World of Tanks; ücretsiz, rekabetçi ve online bir oyun arayanların şans vermesi gereken bir oyun.
Last of Us
Aylarınızı ya da yıllarınızı harcayacağınız online bir oyun yerine boş vakitlerinizde birkaç saat oynayacağınız hikaye tabanlı bir oyun arıyorsanız The Last of Us'a kesinlikle bir şans vermeniz gerekiyor. Gerek grafik kalitesi, gerek karakter profilleri, gerekse hikayesi lie The Last of Us, şu ana kadar beni en fazla içine çeken hikaye tabanlı oyun olmuştu. Özellikle geçtiğimiz yıl piyasaya sürülen ikinci oyunun fazlasıyla sürükleyici olduğunu söyleyebilirim ancak karakterleri ve hikayeyi tanımak açısından öncelikle ilk oyunu oynamanızı tavsiye ediyorum.
Can Yürekli
The Witcher 3 ve God of War
Serinin son oyununu özellikle konsolda oynadığım için oldukça rahat ve keyifli geçti benim için. Witcher’ı hikaye ve oynanış olarak çok seviyorum. Özellikle oyunun atmosferi ve müzikleri beni inanılmaz rahatlatıyor. İki oyunu beraber yazdım keza God of War’da inanılmaz keyifli bir oyun. Gariptir ki iki oyunu da PlayStation 4’te keyifle ve büyük hazla oynadım. Hatta eşimle beraber film izler gibi bitirdik diyebilirim. Eşimin hamileliği döneminde RPG oyunlarla geceleri iyi kafa dağıttık. Bu nedenle de iki oyun da benim için çok değerli ve özel bir yere sahip oldu.
Heroes 3
Hayatımda oynadığım ilk strateji oyunu Heroes 3. Bilgisayarla tanışma dönemim de aslında Heroes 3’le başlıyor diyebiliriz (Commodore ya da Amiga’ları saymazsak). Heroes 3’ün strateji ve taktiksel yapısına bayılıyorum. Kuzenimle sabahlara kadar bir bilgisayarda iki kişi Heroes 3 oynadığımız günlere geri dönmeyi çok isterdim. Gündüzleri satranç oynayıp geceleri Heroes 3 oynadığım günleri oldukça özledim. Denemediyseniz mutlaka öneririm.
Yazarın notu:
Değerli yazar arkadaşlarım; “World of Warcraft, CS:GO, SWTOR gibi oyunları benden önce kaptığı için yazamadım. Ha fark eder mi? Her türlü PVP’de tokatlayabilirim :)) Online oyunlar konusunda da Ultima Online ve CS:GO’da iddalıyımdır. World of Warcraft’ta da fena değilim bence. Henüz Koray Kutun’u kesme şerefine nail olamasam da...”
Koray Kutun
World of Warcraft
Abi madem en sevdiğimiz oyunları yazıyoruz ikinci kez yazılacak da olsa WoW anılarıma bodoslama dalıyorum. Vanilla döneminin sonunda, gençliğimin katili bu oyuna başladım ve hala Can Yürekli ile oynamaya devam ediyorum. Bu arada oyun 2004 yılında GTA:SA, NFS Underground 2 ve Half-Life 2 gibi efsanelerle aynı yıl çıktı baya da tuttu. Alliance ve Horde olarak iki rakip ırk topluluğu var. Loktar O’gar diyerek tabii ki Horde olarak oyuna başladım ve saymayı unuttuğum yıllarca oynadım. PVP’sinden PVE’sine; yapmadığım, sabahlamadığım raid kalmadı. Oyun hakkında söylenecek çok bir söz yok bir kere başlayınca bırakamıyorsunuz. Bu arada akşam 50k golduna duel atalım mı @canyurekli?
Warcraft III Frozen Throne
Bilgisayar oynamaya bu oyun ile başladım, power tuşuna bastıktan sonra Boeing 737 mi geçiyor? diyeceğiniz emektarla oynayabileceğim pek oyun da yoktu zaten. Aslında bu oyun için az önce sizlere aktardığım WOW’un da atası diyebiliriz. Okul çıkışı arkadaşlarla masa 5’i yarım saat uzatıp hep bir el daha VS atardık. İlerleyen yıllarda DOTA çıktı ve Wepla’da o meşhur alt çizgili hesap isimleriyle Blizzard’ın daha rekabetçi evrenine girdim. Artık pek oynamasam da yeri bende hep ayrıdır.
Gürhan Kulaklı
Assassins Creed Ezio'nun hikayesi
Assassin's Creed en sevdiğim oyunlar arasında yer almıyor olsa da Ezio'nun hikayesinin yeri bende her zaman farklıdır. Assassin's Creed'in ikinci oyunuyla başlayıp Brotherhood ve Revulations oyunlarını içine alan bu üçleme seri, gerek hikayesi gerekse de karakteriyle Assassin's Creed'in bugün efsaneler arasında yer almasını sağlayan karakterlerin başında yer alıyor. Özellikle ilk çıktığı dönemde yenilikçi grafikleri ve başarılı görevleri Ezio'yu benim gözümde bambaşka bir yere taşımayı başardı. Ayrıca üçleme arasında en sevdiğim oyunun da Assassin's Creed Brotherhood olduğunu söyleyebilirim.
Mafia II
Hala unutamadığım, hatta bazı dönemlerde açıp tekrar tekrar oynadığım oyunlardan biri de Mafia II. Vito Scaletta isimli ana karakteri yönettiğimiz oyun, 1950 ve 1960'lı yılları çok iyi sunmasının yanında son derece başarılı bir hikaye de sunmakta. Açık dünya konusunda günümüzdeki çoğu oyundan daha başarılı olduğunu düşündüğüm Mafia II, ikonik karakterleriyle ve pek çok noktaya yerleştirilmiş başarılı easter egg'lerle beğeniliyor.