Korku Seansı 3 Geliyor: İşte Filmde Anlatılacak Olayların 'Gerçek' Hikayesi

Ed ve Lorraine Warren çiftinin karıştığı ABD tarihinin ünlü davalarından biri olan The Devil Made Me Do It davasında yaşanan olayları izleyeceğimiz Korku Seansı 3, serinin en karanlık filmi olacak. Peki filmde anlatılacak olaylar asılında nasıl gerçekleşti, film hangi noktalarda gerçek olmayan detaylar verecek?

Bildiğiniz üzere The Conjuring serisi, ünlü okültist çift Ed ve Lorraine Warren’ın gerçekte karıştığı Şeytan tarafından ele geçirilme olaylarına yoğunlaşıyor. Zaman içerisinde korku sinemasında kendine büyük bir evren oluşturan Korku Seansı serisinin en yeni filmi Korku Seansı 3, serinin en karanlık ve en büyük filmi iddiası ile Haziran ayında çıkış yapacak.

Korku Seansı 3’te de serinin genel şeytan tarafından ele geçirilme teması, bu sefer ABD tarihinin en ilginç davalarından biri ile işleniyor. Arne Cheyenne Johnson isimli bir gencin ev sahibini öldürmesi ve suçu Şeytan’a atması ile ünlenen bu davada, Warren çiftinin yaptığı bir şeytan çıkarma ayini dâhil birçok karanlık nokta aydınlatılıyor. Arne Cheyenne Johnson kimdir? Korku Seansı 3 gerçekte yaşanan olayları nasıl ele alıyor? Bilinen tüm detayları ile yakından bakıyoruz.

1981 yılında, Glatzel ailesinin en küçük üyesi 11 yaşındaki David’in garip davranışlar sergilemeye başlıyor:

David’in ablası Debbie Glatzel ve nişanlısı Arne Johnson, bir ev kiraladıktan sonra yanlarına David’i de alarak bu evi temizlemeye gidiyorlar. David’in garip davranışları ise tam bu sırada başlıyor. Beyaz sakallı yaşlı bir adamın kendisini korkuttuğunu söyleyen David'de ablası ve ablasının nişanlısı ilk etapta inanmıyor, evdeki işlere yardımcı olmaktan kaçtığı için bu yolu tercih ettiğini düşünüyorlar. 

Yaşlı adamın 'eve taşınmaları durumunda herkese zarar vereceğini' ablası ve nişanlısına söyleyen küçük David, yaşlı adamın Latince konuşabildiğini ve 'ruhunu çalmakla' tehdit ettiğini belirtiyor. Zaman içerisinede Ailenin diğer üyeleri de tavan arasından gelen garip sesler duysa da David’den başka kimse bu yaşlı adamı görmüyor, dolayısı ile David'e inanılmıyor.

Aslında hikayede buraya kadar anlatılanlar tam bir korku filmi klişesi desek yeridir. Yeni taşınılan bir ev, her şeye önceden hakim olan ve gören küçük bir çocuk ve ona inanmayan aile bireyleri... Ancak David Glatzel’in kabusları dayanılmaz seviyelere geliyor:

Küçük David, bu olayların ardından ilk başta geceleri kabuslar görmeye başlıyor. Geceleri yaşadığı bu sıkıntılar ise David’in garip davranışlar sergiliyor ve nöbetler geçirmeye başlıyor. Geceleri yaşadığı korku dolu anlar gündüzleri de yaşanmaya başlıyor ve vücudunun çeşitli yerlerinde çizikler ve morluklar ortaya çıkıyor.

Tabii korku filmlerinin klasiğidir... David'in halini görünce söylediklerine inanmaya başlayan ailesi, Katolik kilisesinden rahipleri eve çağırıyor. Bu da fayda etmiyor ve David iyileşemiyor. Doğal olarak aile evi kiralamaktan vazgeçiyor. David’in garip davranışlarının başlamasından tam 12 gün sonra ise aile ünlü okültist ve paranormal konusunda uzman Ed ve Lorraine Warren çiftinin yardımına başvuruyor.

Serinin ilk 2 filmini takip edenler, Ed ve Lorraine Warren çiftini zaten biliyordur. Peki gerçek hayattaki Ed ve Warren çifti ile tanış mıydınız?

Warren çifti ailenin yardımına geldiğinde Lorraine Warren, David’in etrafında siyah bir sisin bulunduğunu ve bunun kötü bir varlığa işaret ettiğini söylüyor. Debbie ve annesi de David’in görünmez eller tarafından dövüldüğünü ve boğulduğunu; bunun ardından David’in boynunda kırmızı parmak izleri çıktığını anlatıyor. Yine aynı zamanda David’in durumu iyice kötüleşiyor ve küçük çocuk garip ses çıkarmaya başlıyor, nöbetler geçiriyor, kutsal kitaplardan alıntılar yapıyor.

David’in kötü varlıklar tarafından ele geçirildiğini kanısına varan Warren çifti ilk iki filmde de gördüğümüz gibi klasik seanslarına başlıyor. Lorraine Warren’ın anlattıklarına göre ise bu ayinler sırasında David havaya yükseliyor, nefes almayı tamamiyle bırakıyor. Hatta Arne Johnson’ın daha sonra işleyeceği asıl dava konusu olan cinayeti de tahmin ediyor.

Küçük David'e yardım eden Arne Johnson adında bir adam birkaç ay sonra katile dönüşüyor:

Lorraine Warren’ın ifadelerine göre David'e zorlu süreçler boyunca yardımcı olan Arne Johnson, yapmaması gereken bir şey yapıyor ve meydan okuyor. David’i ele geçirdiğini düşündüğü varlığa "Onu rahat bırak onun yerine beni al" gibi ifadeler kullanan Johnson, birkaç gün sonra trafik kazası geçiriyor. Bu kaza direksiyonun başka bir varlık tarafından kontrol edildiğini ifade ediyor.

Bu kazanın ardından olayların başladığı kiralık araziyi ve evi tekrar ziyaret eden Arne Johnson, kötü varlığın kaynağı olduğu düşünülen eski su kuyusuna gidiyor. Her ne kadar Lorraine Warren bunu yapmaması konusunda uyarsa da Arne Johnson, yapıyor. Hatta söz konusu "yaşlı adamı orada gördüğünü, göz temasını kurduklarını ve bu şekilde ele geçirildiğini" belirtiyor. Bu olaydan sonra David’in yaşadığı sorunları yaşamaya başlayan Arne Johnson, birkaç ay sonra da nişanlısının patronu ve ev sahipleri Alan Bono’yu vahşi bir şekilde öldürüyor.

Filme konu olup adını veren ve hâlâ çözülemeyen 'Devil Made Me Do It' cinayeti, o dönem basına yansıyan haberlere göre şöyle işleniyor:

16 Şubat 1981 tarihinde Arne Jonhson işten hasta izni alıyor. Nişanlısı Debbie’nin çalıştığı köpek çiftliğinde nişanlısı ve çiftliğin sahibi patronu Alan Bono ile buluşuyor. Nişanlısının patronu Alan Bono ise Johson’ı, Debbie’yi diğer çalışanları öğle yemeğine çıkartıyor. Yemekten döndüklerinde Bono’nun, nişanlısı Debbie’nin 9 yaşındaki kuzeni Mary’e taciz ettiği iddiası bir tartışma başlatıyor.  Tartışma sonucunda 19 yaşındaki Arne Johnson, ev sahibi ve arkadaşı Alan Bono’yu vahşi bir şekilde bıçaklayarak öldürüyor.

Davaya Warren çifti olaya dahil olduktan sonra işler değişiyor:

Cinayetin ardından cinayet mahalline 3 km uzaklıkta bulunan Arne Johnson tutuklanıyor. İlk başta cinayetin Arne Johnson ve Alan Bono’nun Debbie için kavga ettikleri gerekçesiyle işlendiği düşünmülüyor. Fakat Warren çifti olayın arkasında daha karanlık ve trajik durumların olduğunu belirtmesi ile Arne Johnson’ın avukatı Martin Minnella, bu iddaları mahkemeye taşımaya karar veriyor.

Davaya da ismini veren “The Devil made me do it” yani "Bunu bana şeytan yaptırdı" ifadesi de bu şekilde ortaya çıkıyor. Elbette Warren çiftinin esrarengiz çıkarımları hukuk mercileri için geçersiz sayılıyor. Arne Cheyenne Johnson birinci derece cinayetten 10 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyor.  20 yıl cezanın sadece 5 yılını yatan Johnson, 1986 yılında tahliye oluyor. Arne Cheyenne Johnson davası ise ABD tarihinde "cinayet sebebi olarak şeytanın gösterildiği ilk dava" oluyor.

Korku Seansı 3 filminde olaylara ilişkin gerçek olmayan detaylar da yer alacak: 

O dönem basında yer alan detaylara göre mahkemeye yön veren ünlü diyalog: Fragmanda gördüğümüz Ed Warren’ın söylediği “Bir şahit her doğruyu söylemek için yemin ettiğinde, mahkeme Tanrı’nın varlığını kabul etmiş oluyor. Sanırım şimdi de mahkemenin Şeytan’ın varlığlığını kabul etme zamanı geldi.” repliği aslında Ed Warren tarafından değil, Arne Johnson’ın avukatı Martin Minnella tarafından söyleniyor.

Fragmanda görülen cadı totemi: Glatzel ailesinin hikâyesinde film için yapılan en büyük değişiklik fragmanda görülen cadı totemi oluyor. Fragmanda Glatzel ailesinin lanetlendiği ve bu totemin lanet ile alakalı olduğu söyleniyor. Gerçekte ise böyle bir lanet bulunmuyor. Gerçek olayda bu toteme en yakın olan şey Arne Johnson’ın sonradan ele geçirildiğini iddia ettiği su kuyusu olarak düşünülebilir. Büyük ihtimalle bu cadı totemi filme ekstra bir gizem katmanı olması için eklenmiş. Tabii her filmden sonra Warren çiftinin evlerine bir paranormal hatıra götürdüğünü de belirtmekte fayda var. Cadı totemi çok büyük ihtimalle bu sebeplerden dolayı filme ekleniyor.

Satanizm unsuru: Ekstra hikâye ve anlatım noktası olması için eklenen bir diğer unsur ise satanizm olarak karşımıza çıkıyor. Fragmanın birkaç noktasında satanizm ile bağlantısı olan görseller dikkatimizi çekerken, gizemli bir adam ise Warren çiftini gerçek bir satanistin hiç de hafife alınacak bir şey olmadığı konusunda uyarıyor. Bu satanizim unsuru ise büyük ihtimalle cadı totemi ile birlikte çalışacak ve benim fikrime göre filmde Glatzel ailesini lanetleyen bir satanist söz konusu olacak.

Gerçek Arne Cheyenne Johnson davası hakkında bildiklerimizi anlattığımız ve fragmanda yer alan birkaç ilginç noktaya baktığımız içeriğimizin sonuna geldik. Serinin en büyük ve en karanlık filmi olacağı iddia edilen Korku Seansı 3 veya fragmanda lanse edilen adıyla The Conjuring: The Devil Made Me Do It, 4 Haziran tarihinde HBO Max’te yayınlanacak. Sizler de film ve gerçek Arne Cheyenne Johnson davası hakkındaki teorilerinizi bizlerle yorumlar kısmından paylaşabilirsiniz.

Kaynak: The New York Times, Screen Rant, Wikipedia, Ati, Virginia Üniversitesi Arşivi