Bugün modern tıp kapsamında bildiğimiz çoğu şey bir zamanlar bir muammaydı. Günümüzde en sık uygulanan tıbbi tedaviler (mesela anestezi gibi) ya da vücudumuzla alakalı süreçler (metabolizma gibi) bir zamanlar yaşamış kahraman doktorların kendi üzerinde deneyler yapmasıyla mümkün oldu.
Gelin bilim uğruna canını tehlikeye atan, kimisi de ne yazık ki bu uğurda hayatını kaybeden kahraman bilimcilere ve bugün bize yaptıkları katkılara göz atalım.
Kendi üzerinde deney yapmış bilim insanları:
- Jonas Salk
- John Paul Stapp
- Albert Hoffmann
- Alexander Bogdanov
- Stubbins Ffirth
- Nathaniel Kleitman
- Alexander Bogdanov
- Marie Curie
- David Pritchard
Kendini ve ailesini riske atıp üstüne üstlük hiçbir maddi gelir elde etmeyen Jonas Salk
- Çalışma alanı: Çocuk felci
Amerikalı virolog Jonas Salk, işe yarayan ilk çocuk felci aşısını geliştiren isimlerden biri. 20. yüzyılın başlarında dünyanın başına bela olan bu hastalığın aşısı geliştirildiğinde haliyle denemek için sağlıklı insanlar üzerinde test yapılması gerekti. Kahraman doktorumuz bir adım öne çıkıp hem kendisini hem de ailesini aşı denemelerinde gönüllü yaptı. Neyse ki büyük bir kumar olan bu aşı denemesi olumlu sonuç verdi. İşin en ilginç tarafı, Jonas Salk aşının patentini almak istemedi ve keşfettiği aşıdan hiçbir maddi gelir elde etmedi. 1995 yılında hayatını kaybeden Salk’ın konuyla ilgili belki de en çarpıcı cümlesi şuydu: “Güneş’in patentini alabilir misiniz?”
Kendine “dünyanın en hızlı adamı” unvanını kazandıran
- Çalışma alanı: Fizik, hızlanma ve yavaşlama kuvvetinin insan üzerindeki etkisi
Hava Kuvvetleri görevlisi ve cerrah John Paul Stapp, insan vücudunun ani yavaşlama ve ani hızlanma olaylarına nasıl tepki verdiğini anlamak için kendi üzerinde deney yapmış biri. Deney için kendini roket kızağına bağlayan Stapp, ses hızına yakın hızlarda deney yaptı. Birçok kemiği kırılan ve retinası geçici olarak zarar gören Stapp, insan vücudunun ileri doğru hareket sırasında 45 G kuvvetine dayanabildiğine karar verdi.
Bugün genelde kötü amaçlarla kullanılan LSD’nin babası Albert Hoffmann
- Çalışma alanı: LSD ve etkileri
İsviçre doğumlu eczacı Albert Hoffmann, LSD’yi tamamen kazara keşfetmiş. 1938 yılında ilaç yaparken ada soğanı bitkisini (Mısırlılar ve Yunanlıların yüzyıllar boyunca kullandığı tıbbi bir bitki) kullanan Hoffmann başlangıçta karışımı kullanmamış. Tam beş sene sonra aynı bitkiyle ilaç denemeleri yaparken farkında olmadan yüzüne dokununca istemeden ilaçtan biraz tüketmiş. Kendini biraz halsiz, başı dönüyor ve sarhoş gibi hissedince gözlerini kapatıp dinlenmek istemiş. O da ne? Gözünün önüne birtakım görüntüler, renkler vs. geliyormuş. Böylece ilaç yaparken elde ettiği ilginç karışımın etkilerini fark etmiş.
Bir sonraki gün biraz daha deneyen Hoffmann, aynı etkileri yaşamış. Bugün tıpta tedavi amaçlı kullanılan LSD'yi Albert Hoffmann'a borçluyuz.
Kendine kan nakli yapan Alexander Bogdanov
- Çalışma alanı: Tıp, Hematoloji (kan hastalıkları bilimi)
Sibernetiğin öncülerinden biri kabul edilen Rusyalı bilimci Alexander Bogdanov, aynı zamanda dünyanın ilk kan nakil kurumunu da kuran kişi. Hematoloji (kan hastalıkları bilimi) alanında öncü olan kahramanımız, kendi üzerinde tam 11 kez kan nakli gerçekleştirdi. Bu yaptığı işlemlerin kelleşmesini ve görüşünü iyileştirdiğini belirtmişti. Ne yazık ki son kan nakli işlemi sırasında kullandığı kan sıtma ve verem taşıdığı için Alexander Bogdanov bilim uğruna hayatını kaybedenler arasına katıldı.
Bilim için iğrenç şeyler yapmaktan kaçınmayan isim: Stubbins Ffirth
- Çalışma alanı: Tıp, sarı humma
1793’te ortalığı kasıp kavuran sarı humma salgınına şahit olan Stubbins Ffirth, hastalığın bulaşıcı olmadığını düşünmüş. Düşüncesini kanıtlamak için de hastalığın en belirgin özelliklerinden siyah kusmuğu incelemek istemiş. Hem de kendi üzerinde… Vücudunda açtığı yaralara ve gözlerine sürmek yetmemiş, bir de bu iğrenç şeyi içmiş… Enfekte insanlardan aldığı kanı ve idrarı da vücuduna süren Ffirth, hastalanmamış. Böylece sarı hummanın bulaşıcı olmadığına kanaat getirmiş. Araştırmacılar daha sonraki yıllarda sarı hummanın bulaşıcı olduğunu, ancak sadece hastalığa sahip sivri sineklerin ısırığıyla bulaştığını anlamış.
Bilim uğruna bazen 150 küsur saat uyanık duran isim: Nathaniel Kleitman
- Çalışma alanı: Tıp, uykusuzluk
Fizyolog ve uyku araştırmacısı olan Nathaniel Kleitman, modern uyku araştırmalarının öncüsü olarak tanınır. 1925’te ilk uyku laboratuvarını kuran Kleitman, 1939’da uyku üzerine yazılmış ilk geniş kapsamlı ders kitabını çıkardı. 1953 yılında mezun öğrencilerinden biri olan Eugene Aserinsky ile birlikte REM uykusu konseptini dünyaya tanıttı.
Ancak bu çığır açan keşif elbette öyle kolayca yapılmadı. Kleitman kendi üzerinde sayısız uyku deneyi yaptı. Deneylerinden en iyi bilineni, insan vücudunun günde 28 saatlik düzene alışıp alışamayacağını görmek için yaptığı deneydi. Bunu denemek için asistanıyla birlikte Kentucky’de bir mağaraya yerleşti. Doğal ışık almayan ve sürekli belirli bir ısıda olan mağarada gündüz mü gece mi olduğunu anlamak mümkün değildi. Bu mağarada günde 9 saat uyuyup 10 saat çalışıp 9 saat dinlenerek tam 32 gün yaşadılar. O zamanlar 43 yaşında olan Kleitman’ın vücut saatini 28 saatlik düzene ayarlayamadığı, 20 yaşındaki asistanının ise ayarlayabildiği anlaşıldı. Yaptıkları deney, insanın sirkadyen saatini anlama çalışmalarına büyük katkılar yaptı. Hatta vardiyalı çalışma düzeninin ortaya çıkışında rol oynadı.
Bazen 100-180 saatlere kadar uyanık kalan ve kelimenin tam anlamıyla kendini bilime adayan Kleitman, 104 yaşına kadar yaşadı.
Kaçınılmaz sona yakalanan Marie Curie
- Çalışma alanı: Fizik ve kimya, radyasyon
Henri Becquerel 1896 yılında radyoaktiviteyi keşfedince çalışmaları Marie ve Pierre Curie’ye ilham verdi. Çiftin çabaları, polonyumun izole edilerek radyum elementini elde etme şeklinde sonuçlandı. Ömrü boyunca radyasyon araştırmaları yürüten ve radyasyon terapisi üzerine çalışan Marie Curie, elemente sürekli maruz kaldığı için lösemi oldu ve maalesef 1934 yılında hayatını kaybetti. Bugünümüze katkıları için ne kadar teşekkür etsek az kalacak olan Marie Curie, iki farklı alanda Nobel ödülü kazanan tek isim olma unvanına sahip. Marie Curie, kimya ve fizik alanında Nobel ödülü kazandı.
Alerji tedavi etmek için derisinin altına kurtçuk enjekte eden isim: David Pritchard
- Çalışma alanı: Tıp, alerji
İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi’nde parazit bağışıklığı profesörü olan David Pritchard, derisinin altına 50 tane kancalıkurt enjekte ederek kendisini enfekte etmeye çalıştı. 2004 yılında bu çılgın deneyi yaparken bu kurtçukların alerjisine iyi geleceğine inanıyordu.
1980’lerde Papua Yeni Gine’ye seyahat eden Pritchard, kancalıkurt tarafından enfekte edilen yerlilerin enfekte olmayanlara göre daha az alerji belirtisi gösterdiğini görmüş. Böylece işler kendi üzerinde deney yapma noktasına gelmeden tam 20 sene bu teori üzerinde çalışmış. Pritchard’ın deneyinin gerçekten işe yarayıp yaramadığı konusunda farklı görüşler var. Ancak neyse ki David Pritchard deney sonucunda ölmemiş.
Kaynaklar: healthline, Mental Floss