Alzheimer hastalığı; hafıza ve davranış gibi fonksiyonların azalmasına sebep olan nörolojik bir hastalıktır. Gelişen beyin hücrelerimizin ölümü sonucunda oluşur ve toplum içinde en çok hafıza kaybına sebep olmasıyla bilinir. Başlarda pek önemli olmayan unutkanlıklarla başlayan hastalık ilerledikçe, bu unutkanlıkların da önemi artar. Belirtileri bir anda ortaya çıkmadığı için erken teşhis konulması zor bir hastalıktır.
İngiltere’de bulunan Sussex Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre kandaki oksijen seviyesi, hastalığın erken semptomlarından olan hafıza kaybı hakkında bilgi sunarak ilerleyen zamanlarda hastalığın önlenmesine olanak sağlayabilir. Araştırmada bir farenin beyni inceleniyor ve beynin hafıza merkezi olarak bilinen ‘hipokampus’ hakkında ilginç bilgiler veriliyor.
Kan akışı düştükçe nöronlar beslenemiyor:
Sussex Üniversitesinde psikoloji bölümünde eğitim görevlisi olan Dr. Catherine Hall’ın sözlerine göre, yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen bulgular hipokampusun içindeki yüksek kan akışının hasarı ve hafıza kaybını önleyebileceğini gösteriyor. Eğer elde edilenler doğruysa, yapılan egzersizlerin ve düşük kolesterol içeren diyetlerin öneminin bir kez daha gözler önüne serildiğini de ekliyor.
Hall’ın yaptığı açıklamaya göre normal şartlarda işlevini sorunsuz yerine getiren hipokampus, beyindeki kan akışını düşürecek bir engelle karşılaşıldığında nöronları besleyecek kadar enerjiye sahip olamıyor ve dolayısıyla nöronlar çalışmayı durduruyor. Bu da erken belirti olarak hafıza kaybını görme sebebimizin hipokampusun düzgün çalışamaması olduğunu gösteriyor. Ayrıca kan akışının, birikip Alzheimer’a sebep olan maddeleri temizlediğini düşünürsek düşük kan akışı ve oksijen seviyesinin, daha verimsiz bir temizliğe sebep olacağını söyleyebiliriz.
Aynı üniversitede araştırmacı olarak görev yapan Doktor Kira Shaw ise göz retinasından alınan bilgileri işleyen görsel korteks ile hipokampus arasındaki farklılıklara değiniyor. Shaw’ın sözlerine göre nöronlar aktif durumdayken kan akışında ve oksijen seviyesinde büyük bir artış oluyor ve nöronlara enerji sağlanıyor.
Hipokampusa gelindiğinde işler fazlasıyla yavaşlıyor. Hatta protein üretimini sağlayan mRNA kodlarının hipokampus üzerinde daha az sayıda bulunduğu belirtiliyor. Shaw, hipokampusun içinde bulunan kan hücrelerinin, görsel korteks içinde bulunanlara göre büyümeye daha az meyilli olduklarını söylüyor. Araştırmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.