Önce Virgin Group’un kurucusu 70 yaşındaki Richard Branson’ın, ardından Amazon’un kurucusu ve günümüzde dünyanın en zengin insanı Jeff Bezos’un; sabah işe gider gibi uzaya gidip gelmeleri, nereden baksanız efsane hareket. Zaten 2000 yılından sonra doğanlar için “uzay rekabeti” devletler değil, bu zengin isimler arasındaki bir yarıştan ibaret. Tabii onların uzaya gidip geldiklerini duyunca “Eee nolmuş, ne var bunda?” diyenlerin sayısı hiç de az değil.
Peki dünya üzerindeki her zevke ve imkana 'parmağını şıklattığı anda ulaşma gücüne sahip bu insanlar, neden durup dururken uzaya gitmeye başladılar? Bunu anlamak için gündelik hayatta uğraştığımız tüm derdi tasayı bir kenarı bırakıp uzay tarihine bakmakta yarar var. Eğer 10 kuşak sonraki torunlarınızın başka gezegenlerde mülteci olacağına inanıyorsanız, hoş geldiniz.
Devletler rakip olunca insanlar ölüyor, şirketler ve zenginler rakip olunca ticaret dönüyor:
Wright Kardeşler, tarihte ilk kez içinde bir insan bulunan makineyi uçurduklarında yıl 1903; aynı makineler şehirleri bombaladıklarında yıl 1915’i gösteriyordu. Hatta bundan 26 yıl sonra Japonlar, uçan makinelerine atlayıp petrollerini sömüren ABD’yi bombalamış, ABD ise 4 yıl sonra Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak tarihe kara bir leke bırakmıştı. Yani II. Dünya Savaşı, icat edileli daha 50 yılı geçmeyen uçaklarla başladı ve yine uçaklarla, acı bir şekilde son buldu.
Havacılık rekabeti, devletlerin kaynak ve ekonomik güç yarışında tarih boyunca önemli bir yer tuttu. Ancak bu rekabet teknolojik ilerlemeler kadar kıyımları da beraberinde getirdi. İki büyük savaşın ardından başlayan, yıllarca ajanlar ve kırmızı telefon hatları arasında gidip gelen Soğuk Savaş döneminde devletlere atmosfer yetmedi, gökyüzündeki rekabet uzaya taşındı.
4 Ekim 1957’de Sovyetler atmosferin dışına, yani uzaya ilk insan yapımı uydu olan Sputnik-1’i gönderdi. Ezeli rakibine yanıt vermek isteyen ABD, sadece 1 yıl sonra NASA’yı kurdu. Her iki devlet de uzay çalışmalarına şu an bile dudakları uçuklatacak cinste para yatırmaya, hatta bu rekabet için halklarından gelen tepkileri bile duymamaya başladı. İnsanlar bir yandan ekonomik krizlerle boğuşuyor, diğer taraftan devletler parayı uzaya saçıyordu.
Sayısız denemenin ardından Sovyetlerin 12 Nisan 1961’de askeri pilot Yuri Gagarin’i uzaya göndermesi, ABD’yi 2-0 geriye düşürdü. Ruslar uzaya ulaştıysa Amerikalılar Ay’a ulaşmalıydı. Öyle de oldu. Apollo görevlerinin 11. denemesinde 2’si Ay yüzeyine inen 3 kişilik mürettebat ile ABD, Ay’a bayrağını dikti. Bunu Dünya dışı gezegenlere gönderilen sayısız uzay aracı, yeryüzünde ve uzayda inşa edilen sayısız teleskop, yörüngeye gönderilen sayısız uydu takip etti.
Soğuk Savaş ise 1991 yılında Sovyetlerin dağılması ile son buldu, oyunun kazananı ABD oldu. Mars’a, Venüs’e ve hatta Güneş Sistemi’nin dışına çok sayıda insansız araç gönderildi. Bu araçların büyük bir kısmı ABD’nin devlet kurumu NASA bünyesinde geliştirildi. ABD hem Soğuk Savaş hem de uzay zaferlerini, cephanesindeki en yumuşak silahı Hollywood’u kullanarak yıllarca döndüre döndüre anlatmaya devam etti.
14 Aralık 1972’den bugüne kadar, yani 49 yıldır Ay’a hiç insan gönderilmedi. Neden mi? Çünkü gerçek anlamda para yetmiyor; ayrıca uzaya insan göndermek yerine, riski ve maliyeti düşürdüğü için küçük robotlar göndermek daha mantıklı bir çözüm getiriyor. Ancak 2000’li yılların başından itibaren devran döndü.
Artık uzayda sadece bayraklar değil, kimlikler ve şirketler yarışıyor. Aklınızda tutmanız gereken 3 önemli isim var:
Elon Musk: Yarışmaya Güney Afrika’dan katılıyor. 2004 yılında kurduğu SpaceX ile yeniden kullanılabilen Falcon 9 roketlerini geliştirdi. Yıllardır Turksat dahil sayısız şirket ve devlet kurumunun uydusunu Dünya yörüngesine gönderdi. Kendisi bir bakıma ticari uzay kargoculuğunu başlatan isim oldu. SpaceX’ten önce uydular, NASA gibi devlet kurumları tarafından fonlanan, yani vergilerle ayakta duran roketlerle uzaya gönderilirdi. Musk’ın misyonu uzay taşımacılığında maliyetleri düşürmek, vizyonu ise ucuza mal edilen roketler ile gezegenler arası seyahatler başlatmak.
Jeff Bezos: 1994 yılında, o dönem henüz yeni bir teknoloji olan internet üzerinden kitap satmak için Amazon.com’u kurdu, e-ticaret imparatoru haline geldi. Turnayı gözünden vurduğu 2000 yılında Blue Origin adında bir şirket kurarak uzay teknolojilerine yatırım yapmaya başladı. Bu sırada dünyanın en zengin insanı oldu. Elon Musk ve SpaceX’in en ciddi rakibi. Amacı tıpkı Musk gibi uzay taşımacılığını ucuzlatmak.
Richard Branson: 70 yaşında. Kişisel serveti Musk’ın 32’de 1’i, Bezos’un da 41’de 1’i... Yani o kadar da parası yok. Günümüzde çoğunluğu medya kuruluşu olan 400’den fazla şirketi kontrol eden Virgin Gruop’u taa 1970'lerde kurmuştu. Bu şirketlerden birisi olan Virgin Galactic’in tek bir hedefi var: Uzay turizmi yapmak, uzayı herkes için erişilebilir kılmak.
Hayat boyu eğitim almadan, parası neyse verip uzay gidip gelme dönemi başladı:
Yukarıdaki isimlerden sadece ikisi şimdiye kadar uzaya gidip geldi. Richard Branson, “Kendi roketi ile uzaya gidip gelen ilk insan” olmayı başardı. Branson’dan sadece 8 gün sonra dünyanın en zengin insanı Jeff Bezos aynısını başardı. Bezos’un yanında 3 kişi vardı. Bunlardan birisi kardeşiydi. Diğerleri uzaya giden en yaşlı (83) ve en genç (18) insan oldu.
Elon Musk, SpaceX sayesinde Branson ve Bezos’tan fersah fersah önde, çünkü biri başarıya ulaşan iki büyük projesi var:
Dragon kapsülleri: SpaceX tarafından geliştirilen, Falcon 9 roketlerinin ucunda bulunan kapsül. Hem yük hem de insan taşıyacak şekilde ayarlanabiliyor. Mayıs 2020’de SpaceX, Crew Dragon görevi ile tarihte uzaya insan gönderebilen ilk özel şirket oldu. Bu görevde kullanılan kapsül, Nisan 2021’de NASA astronotlarını 400 kilometre yükseklikteki uzay istasyonuna götürdü. Elon Musk, uzaya yük taşımacılığından sonra insan taşımacılığını da özelleştirdi.
Starship: SpaceX’in gezegenler arası yolculuklar için tasarladığı, 100 kişilik yolcu kapasitesine sahip yekpare roketi. Yani roket, yükü taşıyan kapsülden ayrılmıyor. Bu sayede araç bir başka yere inip, indiği yerden yeniden havalanabiliyor. Henüz test aşamaları devam eden Starship roketi ile 2023 yılında Dear Moon adında bir ay görevi gerçekleştirilmesi planlanıyor. Bu görevde Japon iş insanı Yusaku Maezawa yer alacak ve farklı dallardan seçtiği 8 sanatçı kendisine eşlik edecek.
Richard Branson uzay turizmi, Bezos uzay taşımacılığı hedeflerini düşüne dursun Elon Musk, kağıt üzerinde açık ara önde görünüyor. Bu arada Musk’ın Bezos ile arası ne kadar iyi bilemiyoruz ancak Branson ile aralarında su sızmıyor. Hatta Elon Musk’ın Branson’dan 250.000 dolar karşılığında bilet aldığı ve uzaya gideceği söyleniyor. Tabii bunu yaparsa “uzaya kendi roketi ile giden üçüncü kişi” olamayacak orası ayrı, ancak gördüğünüz üzere Musk’ın amacı zaten bu değil.
Şimdi rotayı biraz bilim kurguya çevirelim:
Yukarıdaki sahne özünde pek de kaliteli bir film olmayan Elysium’a ait. Hikayeye göre zenginler, Dünya yörüngesinde inşa edilen, kanserin bile tedavisi olan dev bir uzay üssünde yaşıyorlar. Yeryüzünde kalan düşük gelirli kalabalık nüfus ise açlıkla, tükenen kaynaklarla ve çölleşen dünyada susuz bir şekilde yaşamaya çalışıyor, hastalıklarla boğuşuyor.
Elbette günümüz teknolojisi ve imkanları ile Elysium’daki uzay üssünü inşa etmek mantıksız. Ancak filmin bu anlatısı, aslında günümüzde yeryüzünde mevcut olan, neredeyse her gün gözlemlediğimiz çifte standardı gözler önüne seriyor. Mesela bugün Akdeniz’in bir sahilindeki beach club’ta zenginler partilerken, diğer bir kıyısında mültecileri taşıyan botlar denize açılıyor. Baktığınızda aynı deniz, aynı dünya...
Elbette gelecekte bu karanlık anlatıyı yaşamak zorunda değiliz. Söylediklerimiz, bugün uzay yarışına merak salan zenginlerin "kötü insanlar" olduğunu da göstermiyor. Tam tersine başarılı olmak için sarf edilen çabanın yanına biraz da şans eklendiğinde hayallerin gerçek olduğunu kanıtlıyor, “insanlık için büyük adım” olarak görülen şeylerin belki de sadece bilimsel veya teknolojik gelişmeler olmadığını kanıtlıyor.