İnsanlığın bilgisayarla etkileşim için kullandıkları yöntemler zaman içerisinde oldukça çeşitli hale geldi. Bu yöntemlere son olarak beyin makine arayüzlerinin eklenmesi bekleniyor. Hatta Elon Musk'ın Neuralink adlı girişimi şu anda bu çalışmaların poster yüzü haline gelmiş durumda.
Bilim insanları ise beyin makine arayüzlerinin geleceği konusunda oldukça büyük çekincelere sahip. Bu çekincelerin temelinde ise yasal, etik ve sosyal anlamda sorunlar ile birlikte ortaya çıkabileceği belirtilen "Bulanık Cyborg Geleceği" yer alıyor.
Beyin makine arayüzü çekince yaratıyor
Londra Imperial Collage'dan araştırmacılar, modern beyin bilgisayar arayüzü (BCI) araçlarını inceledi ve bu teknolojilerin önündeki teknik engeller ile insani kaygıları ele aldıkları bir makaleyi APL Bioengineering'de yayımladı.
Şu anda gerçek dünyada BCI sistemlerinin çalışmaları açısından baktığımızda Elektroensefalografi (EEG) adı verilen teknoloji en çok gelecek vadeden teknoloji olarak gözüküyor. Bu yöntemde kafamızın içine çip falan takılmıyor, vücudumuza herhangi bir zarar verilmiyor. Dışarıdan beynimizdeki elektriksel aktiviteler gözlemlenerek sistem çalıştırılıyor.
Elbette bu yöntem kusursuz çalışmıyor ve geniş ölçekte kullanılabilmesi için de önünde uzun bir geliştirme süreci var. Bu sürecin dışında da çeşitli insaniyet krizleri ortaya çıkarabileceği konusunda bilim insanlarının uyarıları var.
Teknoloji insan algısını değiştiriyor
Bilim insanlarının araştırmalarında vurguladığı noktalardan ilki, BCI sistemlerinin iki yönlü olarak çalıştığı. Yani insanlar makineleri etkilediği gibi makineler de insanları etkiliyor. Araştırmanın yazarlarından Rylie Green, nöroteknolojileri deneme sürecinde kullanan pek çok kişinin daha sonra bu teknolojileri kullanmayı bırakmayı reddettiğini ifade ediyor. Bu teknolojinin beynimizin çalışma şeklini değiştirme potansiyeli bulunuyor.
Araştırmacıların dikkat çektiği bir diğer nokta ise mahremiyet. Araştırmanın yazarlarından Roberto Portillo-Lara, EEG cihazlarındaki verilerin duygusal ve bilişsel durum hakkında bilgi edinmek için kullanılabileceğini, daha önce görülmemiş seviyede kullanıcı amaçları, tercihleri ve hisleri verisi sağlayabileceğini söylüyor. Araştırmacı ayrıca beynimizdeki düşüncülerin en öznel ve en mahrem düşüncelerimiz olduğunu da belirtiyor.
Eşitsizlik çekincesi
Bu yöntemlerin sağlık alanının dışına çıkmaya başladığı noktada ise işin içine başka çekinceler de giriyor. Sağlık alanında bile herkesin bu teknolojilere erişimi olacağı konusunda garanti verilemiyor olsa da, daha farklı EEG ya da beyin makine arayüzü kullanımları eşitsizlikleri arttırabilir. Araştırmacılar bu duruma örnek olarak, akademik ya da mesleki hayatta yaşanabilecek fırsat eşitsizliklerini gösteriyor.
Son tartışma konusu ise elbette ki yasal düzenlemeler. Şu aşamada bu arayüzlerin bir merkezi denetim mekanizmasının olup olmayacağı bile tartışmalı durumda. Nöroteknolojilere erişim, düzenlemeleri ya da olası bir sorun halinde kimin sorumlu olacağı gibi tartışmalar çözülebilmiş değil. Kaldı ki niş bir marketi hedeflerken bir anda bütün dünyayı sarmış olan akıllı telefon gibi teknolojiler, nöroteknolojilerde de benzer bir şey yaşanabileceği ihtimalini ortaya koyuyor.
Araştırmacılara göre beyin makine arayüzleri, sahip olduğu tüm risklere rağmen eşsiz bir bilimsel ilerleme örneği ortaya koyuyor. Bu nedenle de küresel yasa koyucuları, nörobilimcileri, üreticileri ve bu teknolojilerin potansiyel kullanıcılarını şimdiden bu konuları konuşmaya davet ediyorlar.