Medyadaki Şiddet Haberleri Yüzünden İnsanların Giderek Korkaklaşması: Vasat Dünya Sendromu

Medya her ne kadar gerçeği yansıtıyor gibi görünse de kimi zaman -özellikle de otoriter ülkelerde- tam tersi bir algı oluşturarak yeni bir gerçeklik yaratabiliyor. Gerbner'in ünlü "Ekme Kuramı" yaklaşımına göre televizyonda sürekli olarak izleyiciye sunulan mesajlar, izleyicilerin gerçeklik hakkında fikir ve tutumlarını etkilemektedir.

Gerbner ve arkadaşları televizyonun sürekli olarak toplumdaki egemen fikirleri ekmekte olduğunu söylemiş ve bu nedenle çok televizyon izleyen kişilerin gerçeklik algısının doğrudan televizyon mesajlarıyla oluştuğunu belirtmiştir.

Buradan hareketle Gerbner ve arkadaşları televizyondaki aşırı şiddet içeriklerinin birçok insanın dış dünyadan korkmasına sebep olduğunu vurgulamış ve bu kişilerin dünyayı gerçek hâlinden daha güvensiz bir ortam olarak değerlendirdiğini belirtmiştir. Bu da kimi insanları paranoyaklaştırarak bir korku içine hapsediyor.

"Vasat Dünya Sendromu" adı verilen bu durum nedeniyle eve kapanmayı tercih eden insanlar, eve kapandıkça bu tip haberlere daha fazla maruz kalıyor ve kısır bir döngüye giriyor.

ABD'li iletişim bilim profesörü George Gerbner'in "Ekme Kuramı"nın çıkarımlarından biri olan "Vasat Dünya Sendromu"na göre, zayıf ve ürkek insanlar baskıcı kurallara daha çabuk boyun eğiyor ve kendilerini güvende hissetmek pahasına baskı altında kalmayı kabulleniyor.

Yapılan bir çalışmada televizyonlarda şiddet arttıkça insanların bunu daha çabuk kanıksadığı görülmüş ve şiddet göstermenin doğal bir şey olduğu inancı toplumda ağır basmaya başlamış.

Ülkemizde de televizyonlarda şiddetin sıkça gösterilmesi nedeniyle sosyal medyada ciddi eleştiriler yapılıyor. Bu kadar şiddet görüntüsünün olması nedeniyle bunun toplumda normalleşebileceği düşünülüyor.

Kitleleri yönlendirme bakımından iyi bir araç olan televizyon, çeşitli güçlerin kukla oynatma aparatı olduğu için toplumu etkileme kapasitesi oldukça güçlü. Tabii artık sadece televizyon değil sosyal medya da ciddi bir etkileme gücü olarak kullanılıyor.

İnsanları daha fazla öfkelendiren bu durum, toplumun daha tutucu, daha hoşgörüsüz olmasına neden olarak idam gibi cezaları desteklemesine neden oluyor.

İnsanlara adeta paralel evren yaratarak o gerçekliğe inandıran bu durum, George Orwell'ın 1984 adlı distopyasındaki beyni yıkanan halkı anımsatıyor.