Geçtiğimiz yıllar birçok oyun geliştiricisinin eski oyunlarını cilalayıp, birkaç farklı özellik ekleyip ya da buna tenezzül bile etmeyip bildiğimiz oyunları ısıtıp ısıtıp önümüze sunduğunu görmekle geçti.
İşin kötüsü önümüzdeki dönem de bundan farklı ilerleyeceğe benzemiyor. Gün geçtikçe daha fazla remaster ve remake haberi duymaya devam edeceğiz. Peki bu önü kesilemez gidişatın sebebi ne?
Bariz olanla başlayalım: Remake ve remaster yapmak yeni bir projeye başlamaktan çok daha ucuz ve kârlı:
Oyun sektöründeki devlerin özünü unutup, iyi ürün sunmayı öncelikli amaç olmaktan çıkarması ve yalnızca kâr amacı güden oluşumlar haline gelmesi remaster ve remake oyunlar görmemizin en büyük sebeplerinden biri. Elde şablon olarak kullanılabilecek bir oyun zaten olduğu için daha az araştırma ve planlama gerekiyor.
Yapılması gereken tek şey orijinal oyunun çıktığı tarihten bu yana geçen süreyle orantılı bir şekilde daha iyi bir deneyim sunmak. Sonrasında da piyasa standardı olan 60 dolar fiyat etiketiyle oyunu piyasaya sürmek. Bazı remake’ler için bu söylemler haksızlık olarak görülebilir ancak üstümüze adeta otomatik tüfekle atılırcasına piyasaya sürülen, birkaç makyaj yaparak oyunun adının sonuna “Remastered” ibaresi eklenen çoğu üründe bu amacın güdüldüğü açıkça ortada.
Oyunları hayranlarla yeniden buluşturmanın yanı sıra yeni nesillerle de tanıştırmanın bir yolu:
Tabii ki karşımıza çıkan istisnasız her remake ve remastered yukarıda bahsettiğimiz kâr canavarlarıyla ortak gayeleri paylaşmıyor. Kâr etmek tabii ki her zaman sebeplerden biri fakat çıktığı zaman inanılmaz bir sükse yaratan ve gelişen teknolojiyle birlikte iyileştirilirse gerçekten farklı bir deneyim vadedebilecek oyunlar da var. İşte bu oyunlar da çok eski zamanlarda başlayan ve yeni nesillerin yaklaşmak için bir sebep bulamadığı serileri tekrar canlandırmak için elden geçiriliyor.
Doğru yapıldıkları zaman orijinal oyunla aradaki fark muazzam oluyor:
Yukarıda bahsettiğimiz durumla ilişkili olarak, gerçekten de iyi ki yeniden yapılmış dedirten oyunlardan bahsetmek gerekirse çoğumuzun aklına ilk olarak Resident Evil ve Final Fantasy oyunları için yapılan remake’ler gelecektir. Bu tarz remake’lerin yanı sıra nispeten daha düşük bütçeli projeler olan Modern Warfare ve oyuncular tarafından fazla beğenilmese de Crysis için çıkarılan remastered’lar da esas sürümle arasındaki farkları kolayca gözlemleyebildiğimiz oyunlar.
Gerçekten kötü bir remastered görmek için Assassin’s Creed III’e bakabiliriz. Oyunun yenilenmiş hâli o kadar vasat ki insan kendini “Yahu orijinal oyun daha iyi görünüyor sanki?” derken buluyor. Işıklandırmayı şöyle bir elden geçirip, çoğu dokuyu ilk haline göre tanınamaz hale getirerek oyunun atmosferini büyük ölçüde zedeleyen bir remaster’dır kendisi.
Korkutucu son: Tüm bunlar Hollywood’da yaşanan çeşitlilik sorunuyla benzer bir seyre yol açabilir:
Hollywood dünyanın şüphesiz en çok takipçiye sahip sinema endüstrisi. Ortaya çıkışı 1900’lerin başına kadar uzanan ve zaman içinde adeta fabrikalaşan bir bölge haline geldi. Fabrika haline gelmesine uzanan dönüşümle birlikte çoğu film aynı şablona giydirilen, sadece ismi farklı eserler olarak karşımıza çıkmaya başladı.
İşte oyun sektörü için de buna benzer bir endişe mevcut. Onlarca yıl boyunca çeşitliliğiyle eğlence sektörüne ders veren oyun dünyası, devlerin tıpkı Hollywood’da olduğu gibi aynı formül üzerine farklı gibi görünen oyunlar geliştirmeye başlamasıyla benzer bir kadere mahkum oldu. Call of Duty ve Assassin’s Creed gibi sektöre yön veren oyunlar maksimum bir sene arayla sahneye çıkarak yenilikçi yönlerini hiçe saydılar.
İşte bu sebeplerden dolayı remake ve remaster kavramlarını bu dönemde daha sık görmeye başlamamız bir tesadüf değil. Firmalar yeni bir fikir geliştirmeyi bıraktı ve daha önce başarılı olduğunu bildikleri fikirlere dönerek bir noktada oyuncuların nostaljik yanlarından faydalanmayı seçti. Bu yavaş yavaş bütün sektörde kendine yer buldu ve koca bir sektör kendini tekrar etmeye başladı.
Peki çeşitlilik hiç mi yok? Var… Sektörün kalbi artık bağımsız oyunlarda atıyor:
Bağımsız oyunlar 2000’li yıllarda sahnede kendine sağlam bir yer edinmeye başladı. Son teknolojiye sahip oyun motorları herkes tarafından kullanılabilir oldukça daha fazla insan bağımsız geliştiricilerin sesini duydu ve böylelikle sektörde yeni bir çağ başlamış oldu. Aç gözlü yapımcılar ise bu sahnede söz hakkına sahip olmadığı için bu yolu tercih eden geliştiriciler nihayet gerçekten arzuladıkları oyunları yapabilmeye başladılar.
Disco Elysium, yılın oyununa aday olmayı başaran Hades, Hotline Miami, Kerbal Space Program ve daha nice bağımsız oyun yepyeni mekanikler ve anlayışla piyasayı adeta kavurdu. Bundan sonrasında da bir mucize gerçekleşmediği takdirde oyunlarda çeşitlilik ve yenilikçi bir tavır görmek isteyenlerin ilk durağı bağımsız oyunlar olacak gibi duruyor.