NASA’yı Aramadan Önce Bir Kez Daha Düşünün: Bir Taşın, Göktaşı Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır?

Tüm uzay cisimlerine olduğu gibi Dünya'mıza da sık sık meteor olarak isimlendirilen göktaşları düşüyor. Atmosferde büyük bölümü yok olsa da küçük parçaları ile karşılaşmak mümkün. Peki, karşılaştığınız sıradışı bir taşın göktaşı mı yoksa alelade bir taş mı olduğunu nasıl anlarsınız?

Bir gün yolda yürüyorsununuz. Yeni iPhone fiyatlarını görmüşsünüz, moraliniz bozulmuş. Derken ayağınıza bir taş takılıyor ve eğilip baktığınız zaman bunun sıradışı bir şey olduğunu farkediyorsunuz. NASA’ya satarak zengin olabileceğiniz ihtimali güçlü bir ampul gibi zihninizde yansa da o taşın gerçekten bir göktaşı mı yoksa sıradan bir taş mı olduğundan nasıl emin olabilirsiniz?

Dünyamıza sık sık göktaşı düşüyor. Merak etmeyin, meteor olarak adlandırılan bu göktaşları atmosfer tarafından büyük oranda yok ediliyor. Ancak yine de ufak parçalar halinde Dünya’nın farklı noktalarında bu taşlarla karşılaşmanız mümkün. Peki, gördüğünüz sıradışı bir taşın uzaydan gelen bir göktaşı olup olmadığını nasıl anlarsınız? İşte size detaylı bir göktaşı anlama kılavuzu.

Bir taşın göktaşı olduğunu gösteren özellikler:

  • Atmosferde incelmiş bir füzyon kabuğu
  • Hiçbir şeye benzemeyen şekilsiz bir şekil
  • Demir benzeri metaller
  • Göründüğünden fazla ağırlık
  • Manyetik yapı
  • Kondrül adı verilen küçük taşlar

Atmosferde incelmiş bir füzyon kabuğu:

Atmosferden geçen bir göktaşının dışı kabuğu eriyerek incelir. Bu nedenle taşın rengi ne olursa olsun, dışı siyah bir kabukla kaplıdır. Füzyon kabuğu olarak adlandırılan bu yapı yumurta kabuğuna benzer. İlk zamanlarda siyah olsa da Dünya’da birkaç yıl geçirdikten sonra paslı kahverengine dönüşür. Çöl bölgelerindeki taşların üzerinde de buna benzer mikrobiyal aktivite kaynaklı kabuklar görülebilir. 

Hiçbir şeye benzemeyen şekilsiz bir şekil:

Dünyamızda bulunan taşlar ufak pürüzlere sahip olsalar bile genel olarak yuvarlak şeklinde, düzgün bir yapıdadırlar. Ancak göktaşları atmosferden geçerken öyle büyük bir kuvvete maruz kalırlar ki şekilsiz bir şekle bürünürler. Uzmanlar bu şekli, bir oyun hamurunu elinize alıp sıktıktan sonraki şekle benzetirler. Emin olun, görünce anlarsınız.

Demir benzeri metaller:

Uzayda dolaşan göktaşlarının nerdeyse tamamı demir - nikel karışımı bir metal içerir. İçinde metal bulundurmayan bir göktaşı ile karşılaşmak nadir bir olaydır. İçinde metal bulunan göktaşı deliksiz, yoğun bir yapıdadır. Ancak gözle görülür, elle hissedilir bir durum değildir. Laboratuvar ortamında yapılacak kimyasal bir analiz ya da asitle aşındırma sonucu bir taşın metale sahip olup olmadığı anlaşılır.

Göründüğünden fazla ağırlık:

Göktaşlarının olmazsa olmaz özelliklerinden biri de yoğun olmalarıdır. Bu yoğunluk, göktaşınının göründüğünden daha ağır olmasını sağlar. Metal göktaşları Dünya’daki kayalardan 3.5 kat, diğer göktaşları ise 1.5 kat daha ağırdır. Yani bir taş gördüğünüz zaman en fazla 5 - 10 kilogram diye düşünüyorsanız ama kaldırdığınız zaman çok daha ağır geliyorsa bu taşın göktaşı olma ihtimali bir hayli yüksektir.

Manyetik yapı:

Göktaşlarının çoğunun demir - nikel metalle dolu olduğunu söylemiştik. Bunu anlamanın en kolay yolu, taşa bir magnet değdirmektir. Çünkü metal yapıdaki göktaşları bir mıknatısa değdikleri anda yapışırlar. Metal dedektörleri de bu konuda uyarıcı görev yapabilir. Ancak bazı göktaşlarında alüminyum gibi manyetik olmayan metaller de vardır. Yine de magnet deneyi basit ama etkili bir sonuç verir.

Kondrül adı verilen küçük taşlar:

Göktaşlarının içinde Dünya’daki taşlarda olduğu gibi boşluklar olmaz. Ancak boşluk gibi görünen küçük taşlar olabilir. Kondrül adı verilen 1 milimetre çapındaki taşlar, bir göktaşının yapısını oluşturabilirler. Bir taşın kondrüle sahip olup olmadığını görmek için onu kırarak ya da keserek içini görmek gerekir. 

Bir taşın göktaşı olmadığını gösteren özellikler:

  • Yuvarlak, düzgün bir şekil
  • Kabarcıklar ve delikler
  • Kristal yapı
  • Sıcaklık ya da radyoaktivite
  • Renkli iz

Yuvarlak, düzgün bir şekil:

Dünyamızda bulunan en ufak taş bile zaman içinde rüzgar, su gibi dış etkenler nedeniyle yuvarlak, güzel bir şekil alır. Pürüzlü olsa bile genel olarak yuvarlak olur. Ancak anlattığımız gibi bir göktaşı asla böyle güzel bir şekilde değildir. 

Kabarcıklar ve delikler:

Göktaşları hakkında doğru olmayan genel bir inanışa göre onların atmosferden geçerken delikli bir yapıya sahip olacakları düşünülüyor. Ancak böyle tek bir örnek bile yoktur. Aksine içinde kabarcıklar, delikler bulunan taşlar Dünyamızın merkezinden gelen magmatik taşlardır. Hatta pek çoğu volkanik püskürmeler sonucu yüzeye çıkmıştır.

Kristal yapı:

Bilim kurgu filmlerinden gelen bir alışkanlık olsa gerek, göktaşlarının parıl parıl bir kristal yapıda olmasını bekleriz. Ancak böyle kristal bir güzellik olan kuvars, Dünyamızda bulunur. Berrak, süt beyazı bir kristal olan kuvarsı uzay cisimleri üretmez. Ancak bu durumun bazı istisnaları vardır. Emin olmak için test edilmeleri gerekir.

Sıcaklık ya da radyoaktivite:

Dış uzaydan binlerce kilometre hızla Dünyamıza gelen ve atmosferden alev alev geçen bir göktaşının son derece sıcak olduğunu ve hatta yangınlara neden olabileceğini düşünebilirsiniz. Ancak göktaşlarının büyük bir bölümü yüzeye çarptıkları anda soğurlar. Aynı şekilde göktaşlarının çoğu karasal kayaçlarla benzer elementlerden meydana geldikleri için radyoaktif de değillerdir.

Renkli iz:

Dünyamızda bulunan taşlar manyetit ve hematit olarak isimlendirilen demir mineraller içerirler. Bu nedenle fayansların sırsız tarafına sürdüğünüz zaman siyah ya da kahverengi bir iz bırakırlar. Ancak bir göktaşı, eğer Dünya’da uzun zaman kalmadıysa, böyle bir iz bırakmaz. Basit ama bir taşın göktaşı olup olmadığını en kolay öğrenebileceğiniz yöntemdir.

NASA’yı aramadan önce bir kez daha düşünmeniz için bir taşın göktaşı olup olmadığını nasıl anlayacağınızı anlattık ve uygulayabileceğiniz bazı küçük testlerden bahsettik. Umudunuzu yitirmeyin, Dünyamızın pek çok farklı noktasında göktaşlarıyla karşılaşmak mümkün.